Tarih: 24.02.2011 |  Haberler
Devrimci dalga ve emperyalizmin oyunları

Tunus ve Mısır'da emperyalizmin uşağı kapitalist diktatörleri deviren yeni devrimler dalgası karşısında dünya kapitalist sisteminin egemenleri, kolayca tahmin edilebileceği gibi, sinsi oyunlara yöneliyor. Daha Mısır'daki uşakları Hüsnü Mübarek'in devrildiği gün, CİA'nın eski başkanlarından James Woolsey, CNN kanalında önemli bir değerlendirme yapmış, Amerika'nın bu olaylardan ders çıkararak derhal yeni adımlar atması gerektiğini söylemişti.


Ona göre, ABD yönetimine düşen görev, "bir yandan Mısır ve Tunus'ta düzenli geçişi sağlamak, istikrarı korumak, iktidarın Fransız devriminde, Rus devriminde veya İran'da olduğu gibi, kötü insanların eline geçmemesi için çalışmak; bir yandan da, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'yu saran halk öfkesini, Amerika ve Batı dostu olmayan rejimlere, örneğin Suriye ve İran rejimlerine yöneltmek için elinden gelen her şeyi yapmak, bu ülkelerdeki isyancılara somut yardımlarda bulunmak"tı. Dünya kapitalizminin elebaşıları bu reçete doğrultusunda hareket ediyorlar.

Tunus ve Mısır'da artık ayakta duramayan diktatörlerin feda edilmesine rıza gösterip eski rejimin önde gelen temsilcilerinin yönetiminde işbirlikçi diktatörlük rejimlerini sürdürmek için tezgâh kuran ABD ve AB hükümetleri, devrim dalgasının Ürdün, Yemen, Fas, Cezayir, Bahreyn, Küveyt, Körfez emirlikleri, Irak, Suudi Arabistan gibi kendi denetimlerinde bulunan ülkelerde etkili olmaması için hummalı bir faaliyet gösteriyor. Tunus ve Mısır'a heyet üstüne heyet gönderip hâlâ iktidarı elinde tutan işbirlikçilere arka çıkıyor, halk devrimini gerçekleştiren kitleleri yatıştırmak için özellikle genç kadroları baştan çıkarmaya ve devşirmeye yönelik "sivil toplumu geliştirme" programlarını acilen devreye sokuyorlar. Aynı program sözünü ettiğimiz ülkelerde de uygulanmaya başlandı. Amaç çok açık: Mısır ve Tunus'ta halk devrimlerini boğmak, devrimin etkisini bir saray darbesi boyutuna indirip zaman içinde yok etmek; öteki ülkelerde ise, henüz devrim boyutuna ulaşmamış toplumsal hareketlerin büyümesine izin vermemek.

Woolsey'in önerdiği şekilde, halk öfkesini "Amerika ve Batı dostu olmayan rejimlere yöneltmek" planının ilk uygulaması ise Libya'da yapılıyor. Libya'nın özellikle doğu bölgesinde eski kraliyet hanedanına bağlı ve İslamcı eğilimli aşiretleri harekete geçirmeyi başaran emperyalizm, Libya'da kendisine doğrudan bağlı olacak bir yönetim kurmak için hamle yapıyor.

Bilindiği gibi, Libya dünyanın önde gelen petrol üreticilerinden biri olan, toprakları geniş fakat sadece 7 milyon nüfuslu zengin bir ülkedir. 1969'da cumhuriyeti kuran ve sosyalist sistemin varolduğu koşullarda petrolü millileştirerek emperyalizme kafa tutan anti-emperyalist Libya devrimi, sosyalist sistemin dağılmasından sonra gücünü koruyamadı. 1986'da Amerikan saldırısına uğrayan ve "terörist devlet" listesine alınarak uzun yıllar acımasız bir Amerikan ve Batı ambargosu altında bunalan Libya yönetimi, özellikle Irak'ın 2003'te işgal edilmesinden sonra anti-emperyalizm politikasından vazgeçti. Amerika ve Avrupa egemenleriyle arasını düzeltmek için büyük ödünler verdi. Bu ödünler karşılığında ambargo kaldırıldıysa da Amerika, Libya'yla yeniden diplomatik ilişki kurmak için ta 2008'i bekledi. Libya, dünya kapitalistlerinin (bu arada Türkiye kapitalistlerinin) büyük kârlar sağladığı büyük bir şantiye oldu. Dünyanın büyük şirketleriyle kurulan ihale ilişkileri, Amerikan ve Avrupa egemenleriyle içli dışlı olmayı getirdi, yolsuzluğu besleyerek yönetim çevrelerinin yozlaşması ve halktan kopması sonucunu doğurdu.

Bununla birlikte, Libya yönetimi, işbirlikçi Arap kralları ve diktatörleri türünden emperyalizme doğrudan bağlı uşak bir yönetim olmadı. Ilımlı ve zayıf biçimde de olsa anti-emperyalist jestleri bir yana bırakmadı. İtalya'yı sömürgecilik döneminde Libya halkına karşı işlediği suçlarından dolayı tazminat ödemek zorunda bıraktı, ABD'yi ve İsrail'i rahatsız etmeye devam etti. Yani, Libya yönetimi hiçbir zaman emperyalizmin "bizim çocuklar" kategorisine girmedi.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu halklarının ayağa kalktığı koşullarda, Libya halkının yozlaşmış yönetime karşı birikmiş öfkesini de kullanabileceğini hesaplayan emperyalizm, eski işbirlikçilerini harekete geçirerek bir isyan başlattı, yozlaşmış yönetim çevreleri ve devlet aygıtı içinde kendisine bağlı kesimleri de bu isyana katılmaları yönünde teşvik etti. Emperyalizm şu anda, yalan haber üretimine dayalı dünya çapında büyük bir yatık medya operasyonunun da yardımıyla, karşı-devrimci isyanın büyük bir halk hareketi olarak görünmesini sağlamaya çalışıyor. Hüsnü Mübarek, Bin Ali, krallar, emirler söz konusu olduğunda sus pus olanlar, asla kendilerinden saymadıkları Muammer Kaddafi karşısında kükrüyorlar. Dünyanın bütün gericileri, ABD başkanı Obama, dışişleri bakanı Clinton, İngiliz başbakanı Cameron, dışişleri bakanı Hague, Alman başbakanı Merkel, Birleşmiş Milletler genel sekreteri Ban Ki-moon, Libya'nın başındaki "kanlı katil"in cezalandırılması ve devrilmesi için çağrıda bulunuyorlar.

İşin özü şudur: Zengin Libya petrolüne tekrar el koymak; Libya'yı özelleştirme batağına mahkûm etmek; Tunus ve Mısır'da sarsılan yönetimlerini kaybetme riskine karşı, bu iki ülkenin arasına kama gibi girecek stratejik bir ülkeye doğrudan doğruya el koymak için büyük bir emperyalist müdahaleyle karşı karşıyayız. Küba devriminin deneyimli önderi Fidel Castro'nun uyarısına herkes kulak vermelidir. Castro, ABD yönetiminin NATO'yu devreye sokarak Libya'yı işgal etmek için plan yaptığını söylüyor. Libya'nın yeni bir Irak, yeni bir Afganistan, yeni bir Pakistan olmasına izin vermemeliyiz. Devrimlerin ve karşı-devrimlerin diyalektiğini kavramayanlar büyük bir hata işliyorlar. Her ülkenin somut koşullarını, güç dizilişini, emperyalizmin planlarını hesaba katmadan soyut bir halk ayaklanması fikriyle başı dönenler, emperyalizmin oyuncağı durumuna düşerler. Mısır ve Tunus'ta olanlarla Libya'da olanlar aynı şey değildir. Gün, devrimci uyanıklığı elden bırakmadan, her yerde devrimi ilerletecek, emperyalizmi ve kapitalizmi zayıflatacak politikalar izlemektir. Dünya kapitalizminin elebaşısı emperyalist kodamanlar nasıl Mısır, Tunus ve Libya'da somut duruma uygun şekilde, aynı emperyalist amaçlara hizmet eden ayrı politikalar izliyorlarsa, biz de aynı ustalığı devrimci amaçlar için gösterebilmeliyiz. Bütünsel devrimci amaçlarımıza hizmet edecek şekilde, farklı ülkelerde, somut duruma uygun, ayrı politikalar belirlemeliyiz.