Tarih: 25.02.2011 |  Haberler
El Cezire şebekesi

Katar emirinin kurduğu El Cezire televizyonu, özellikle 2001 Afganistan işgali ve 2003 Irak işgali sırasında yaptığı nesnel yayıncılıkla önce Arap ve İslam dünyasında, sonra bütün dünyada haklı bir ün kazanmıştı. El Cezire, Amerikan haberciliğinin tekelini kırıyor ve, onların aksine, yalan haber üretimine dayalı yanıltmaca kampanyalarıyla dünya kamuoyunu biçimlendirmeyi reddediyordu. Her yerde sömürü ve zulme karşı mücadele eden devrimci güçler, emperyalist saldırı ve işgallere karşı koymaya çalışan barışseverler, El Cezire kanalını, dünya kapitalist oligarşisinin kitle iletişim araçlarını kitle aldatma silahı olarak kullanma ve beyinleri istila etme politikasını delik deşik etmede etkili bir kurum olarak görüyordu.



Doğrusu, El Cezire kanalının, emperyalizmin kuklası bir petrol şeyhliği olan Katar'ı demir yumrukla yöneten Amerikancı Şeyh Hamid bin Halife el-Tani'ye ait olması; üstelik, bu emirin, Irak işgalini yöneten Amerikan Merkez Komutanlığı CENTCOM'un cephe karargâhına ev sahipliği yapması mideleri bulandırmıyor değildi. Yine de, El Cezire'nin, faşist-militarist Fox TV ile liberal-militarist CNN gibi Amerikan kanallarının savaş ve işgal yanlısı karartma politikalarını delen dürüst haberciliği, bu mide bulantısını bastırıyordu.

El Cezire dürüst yayıncılık ve düşünce özgürlüğüne değer veren tartışma programlarıyla Arap ve İslam dünyasında yaygın bir izleyici kitlesine ulaştı. Kamuoyunu sadece bilgilendiren değil, oluşturan bir güce kavuştu. Bu süreç içinde, Arapçanın yanı sıra İngilizce ve Urduca yayın yapan dünya çapında bir şebeke oldu.

Ne var ki, El Cezire yaygınlaştıkça, dürüst yayıncılık ilkesinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Sansasyon merakı, doğrulanmamış haberler, güdümlü olduğu kuşkusunu uyandıran temelsiz yorumlar, tartışma programlarında yelpazenin daraltılması, muhalif seslerin azaltılması, ABD yönetiminin gündemine uygun haber ve program tercihleri konusunda şikâyetler arttı. Kanal önce sıradanlaşmaya, daha sonra CNN ve Fox'a benzemeye başladı.

El Cezire'nin dürüst habercilikten en köklü sapması ise, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı sarsan tarihsel olaylar sırasında görüldü. Tunus ve Mısır'daki halk devrimleri ve Libya'daki karşı-devrimci ayaklanma günlerinde, El Cezire, haber ve yorumlarında Amerikan yönetiminin iyice güdümüne girdi. Tıpkı Irak savaşı sırasında Fox ve CNN kanallarının yaptığı gibi, emperyalizmin psikolojik savaş aygıtına dönüştü. Şu anda El Cezire şebekesi, Tunus, Mısır ve Libya konusunda Amerikan politik-askerî stratejisine uygun olarak sistemli biçimde yalan haberler üretiyor, düzmece resimler ve videolar yayınlıyor, bütünüyle manipülatif yorumlar yapan psikolojik savaş uzmanlarını gün boyu ekranda tutuyor. El Cezire, ABD öncülüğündeki dünya kapitalist sisteminin yürüttüğü karşı-devrimci psikolojik savaşın amiral gemisi olarak hareket ediyor.

Irak savaşı sırasında ABD'nin savaş suçlarına gözünü kırpmadan ortaklık eden yerli kapitalist medya ise, hem Erdoğancı-Fethullahçı, hem Doğancı kanatlarıyla, utanç verici geçmişlerinden hiç ders çıkarmadan, bu kez, Libya'ya karşı emperyalist bir işgalin yolunu açacak yayın yapıyor. Yatık medya, bu uğursuz yayınlarında, El Cezire'nin sahte haberlerini ve güdümlü yorumlarını kaynak gösteriyor. El Cezire, Amerikan kuklası sahibinin sesi bir kitle aldatma silahı olarak artık halkların nefretini üzerine topluyor.

Türkiye'de yaşayan her yurttaşı ilgilendirmesi gereken iki noktayı da hatırlatalım. Birincisi, El Cezire şebekesinin sahibi Katar emiri Şeyh Hamid bin Halife el-Tani, Sabah-ATV grubunun da ortağıdır. Sabah-ATV grubunun Çalık holdinge devredilmesi sırasında devletten alınan krediler yetersiz kalınca, Gül'ün ve Erdoğan'ın dostu Katar emiri de %25 sermaye koydu ve her finansal kararda veto yetkisine sahip şirket ortağı olarak gruba katıldı. İkincisi, Cine 5 televizyon kanalı 10 Şubat 2011 günü, 40 milyon 500 bin dolar bedelle El Cezire'ye satıldı. Cine 5, El Cezire'nin Türkçe yayın yapan şubesi olarak yakında karşımızda olacak.