Mısır ve Tunus'un aksine Libya, Afrika'nın İnsani Gelişim
Göstergesi'nde ilk sırada yer almaktadır ve kıtadaki yaşam
ömrü en yüksek ülkedir. Devlet tarafından eğitime ve sağlığa
özel bir önem verilir. Şüphesiz nüfusun kültürel seviyesi
bakımından da en yüksek ülkedir. Halk açlıktan ve yoksulluktan
muzdarip değildir. Sorunları diğer ülkelerden daha farklıdır.
Bu ülke, hırslı üretim ve toplumsal kalkınma planlarını
gerçekleştirmek için çok sayıda yabancı iş gücüne ihtiyaç
duydu. Bu nedenle, Mısır'dan, Tunus'tan, Çin'den ve diğer
başka ülkelerden yüzlerce, binlerce işçi aldı. Biriktirdiği
inanılmaz serveti, şu an insan hakları adı altında müdahale
etmek isteyen zengin devletlerin bankalarına yatırdı.
Medyanın yalan haberleri dünya kamuoyunda kafa karışıklığına
yol açtı. Telesur gibi, ciddi ve itibarlı haber ajansları
muhabirlerini ve kameramanlarını iki gruba da gönderme ve böylece
neler olup bittiğini anlama sorumluluğunu üstlendiler.
Şüphesiz ki, Bingazi'deki protestolardaki genç insanların,
erkekleri, çarşaflı ve çarşafsız kadınların yüzleri hakiki
bir öfkeyi yansıtıyordu.
Emperyalizm ve NATO Arap dünyasında devrimci dalgadan ciddi bir
şekilde endişe duydular. Şimdi de askeri bir müdahale ile
Libya'daki çatışmadan yararlanabileceklerini düşünüyorlar.
Bu, ABD yönetimi tarafından da dile getirildi. Durum bundan daha
uygun olamazdı. Yalanlar seline ve yaratılan kafa karışıklığına
rağmen, ABD, Çin'i ve Rusya'yı, Güvenlik Konseyi'nin
Libya'ya askeri müdahalesini onaylamaya ikna edemedi.
Libya'nın bir iç savaşta olduğu ve Birleşmiş Milletlerin
durdurmak için, yangına körükle gitmekten başka, bir şey
yapamayacağı bir gerçek. Belki de isyancı güçlerin yabancı
askeri bir müdahaleyi kabul etmeyeceğini tahmin edemediler. Pek çok
ajansın haberine göre, Devrim Komitesinin sözcüsü Abdelhafiz
Ghoga 28 Şubat Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Libya'nın
geri kalanının da Libya'lılar tarafından özgürleştirilmesi
gerektiğini, Tripoli'yi özgürleştirmek üzere de bir ordu
topladıklarını söyledi. Ulusal egemenliğin kendileri için
önemini vurguladı.
Aynı gün, Bingazi Üniversitesi'nden siyaset bilimi profesörü
Abeir Imneina, Libya'lıların ulusal duygularının çok güçlü
olduğunu dile getirdi:
"Irak işgali örneği, tüm Arap dünyasında büyük bir
korkuya yol açmıştır. 2003'teki Amerikan işgali ülkeye
demokrasi getireceğini vaat etmişti. Ama Irak'ta olanları
biliyoruz. Biz de aynı yoldan geçmek istemiyoruz. Amerikalıların
gelmesini istemiyoruz. Bu bizim devrimimiz ve onu gerçekleştirmekle
yükümlü olan biziz."
Bu açıklamalar yayınlandıktan
birkaç saat sonra ABD'nin iki
ana haber ajansı The New York Times ve The Washington Post, konuyla
ilgili karşıt yorumlarını ve haberlerini yayınladılar; DPA
ajansının bildirdiğine göre: "Libya'lı isyancılar,
Batı'nın, Başkan Muammer el Kaddafi yanlısı hava kuvvetlerinin stratejik
noktalarını bombalamasını istediler." The New York Times, isyancı
liderlerin, Kaddafi'nin yeniden iktidarı almasından korktuklarını
söyledi. The Washington Post, isyancıların, Batı'nın desteği olmadan
Kaddafi'ye bağlı güçlerle savaşın çok uzun süreceğini ve pek çok insanın
hayatına mal olacağını söylediklerini yazdı.
İsyancıların konseyinde,
avukatların, akademisyenlerin, yargıçların ve toplumun ileri
gelenlerinin bulunduğuna ve konseyin havadan bir müdahale istediğine yer
verildi haberlerde. Bu konseyde, tek bir işçinin, köylünün, kol
emekçisinin, öğrencinin, gösterilerin ön saflarında yer alan
insanlarının yer almaması düşündürücüdür.
Bu kaçınılmaz müdahalenin olacağına dair herhangi bir şüphe barındıranlar için güvenilir bulduğum AP haber ajansının
bugünkü manşetini aktarıyorum: "Diplomatlar, Libya üzerine bir
hava ambargosu uygulanması kararının alındığı toplantıda,
NATO ülkelerinin, 1990'larda Balkan'lara yapılan müdahalenin
model alınacağı bir acil eylem planı hazırlanması gerektiği
konusunda uzlaştıklarını söylediler".
Fidel Castro Ruz
2 Mart 2011