Dünya kapitalist sisteminin en
saldırgan emperyalist üçlüsü, Amerika, İngiltere ve Fransa'nın
Libya'ya yönelik vahşi saldırısı sürüyor. Sömürgeci
haydutlar, Libya halkının tepesine füzeler ve ağır bombalar
yağdırıyor. Sözüm ona "sivilleri ve sivil yerleşimleri
korumak" bahanesiyle başlatılan bu kapitalist-sömürgeci Haçlı
Seferi, daha şimdiden üç aylık bir bebenin de içinde olduğu
yüzlerce sivilin ölmesine, binlerce sivilin yaralanmasına,
şehirlerin su, elektrik ve kanalizasyon sistemlerinin tahrip
edilmesine yol açtı. Savaş NATO karargâhından yönetiliyor.
Bütün dünyada insanlar, Japonya'daki
nükleer felaketi endişeyle izler ve felaketin daha da büyümemesi
için büyük devletlerin harekete geçmesini beklerken, kâr ve iktidar hırsıyla gözleri dönmüş emperyalist efendiler, yeni bir savaş başlattılar. En son teknolojik ölüm araçlarıyla Libya
halkını vuran emperyalist vahşetin sonuçları ortaya çıktıkça, halkların, sade insanların, saldırıya duyduğu tepki artıyor.
Libya saldırısına doğrudan doğruya katılmayan, ama ellerinde imkân olduğu hâlde Güvenlik
Konseyi'nde çekimser kalarak saldırının yolunu açan Rusya, Çin ve Almanya'nın "üzüntü beyanları" ise, timsahın gözyaşları olmaktan öteye gitmiyor. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa'nın, "biz sivillerin vurulmasını istememiştik" sızlanması da sahtekârlıktan ibaret.
Sömürgeci saldırganların, yanlarına
irili ufaklı Batılı faşist, ırkçı, dinci, muhafazakâr ve
liberal yönetimleri alarak ve Arap şeyhlerinden, krallarından,
diktatörlerinden, generallerinden oluşan korucular ordusunu da
talan sürüsüne katarak yürüttüğü bu yeni Haçlı Seferi,
Türkiye kapitalist egemenlerinin bölge halklarına karşı Batı
emperyalizminin maşası olmaktan vazgeçmediğini de gösterdi.
AKP yönetimi, bütün ilkeli dış
politika iddiasına rağmen; zalimlere karşı mazlumun yanında
olmak, bölge halklarının birliği için çalışmak, barışçı
olmak, savaşa karşı olmak sloganlarını dilinden düşürmediği
hâlde; bölge gücü olmak hedefiyle, bölge halklarına, İslam
dini ve kültürüne dayanan kardeşlik, ortak tarih, ortak gelecek
edebiyatı yapmasına rağmen; karar noktasına gelince, çark etti,
"NATO'nun Libya'da ne işi var?" çıkışını unuttu ve yine
Arap ve bölge halklarına ihanet etti. Arap ve İslam dostu olmakla
övünen Erdoğan, Gül, Davutoğlu, Arınç; neredesiniz?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise,
kendini ABD, Avrupa Birliği ve İsrail'e beğendirme gayretkeşliğine
devam ederek, inanılmaz bir aymazlıkla, "Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi karar aldığına göre, Libya'ya harekât
uluslararası meşruiyet kazanmış demektir" diyebildi. Hakkını
yemeyelim, aslında kan dökülmesini istemezmiş, ama maalesef başka
çare kalmamış! Şöyle devam ediyor: "Bu tür bir operasyonun
daha farklı yapılmasını arzu ederdik, kan dökülmemesi için,
ama koşulların uygun olmadığı yönünde bazı bilgiler geliyor,
Kaddafi'nin direndiği yönünde bazı bilgiler geliyor." (20 Mart
2011, gazeteler).
Kılıçdaroğlu, bütün halkçılık,
ilericilik, demokratlık, bağımsızlıkçılık iddialarını boşa
çıkaracak şekilde hareket ediyor. Emperyalist saldırıya karşı
direnmeyi suç sayıyor. Üstelik bunu, Türkiye'nin Kurtuluş
Savaşını yönetmekle övünen partinin, CHP'nin genel başkanı
olarak yapıyor. Nerede kaldı senin Kuvayi Milliyeciliğin?
Kılıçdaroğlu'nun sözünü ettiği "bilgiler", emperyalizmin
kitle aldatma silahı olan dünya kapitalist medya şebekesinin
ürettiği sahte haberler ve yorumlardır. Tıpkı Yugoslavya,
Afganistan, Irak savaşlarında olduğu gibi, dünya kapitalist
medyası, kitlelerin beynini allak bullak etmek üzere korkunç bir
psikolojik savaş yürütüyor. Yalan haberlerle, akıl almaz
senaryolarla önce beyinleri düşürüyor; sonra, gerçek
füzelerin, bombaların, ölümün, katliamın yolunu açıyor.
Dünya kapitalist medya şebekesinin
Türkiye ayağını oluşturan ve Irak'a karşı emperyalist savaş
ve işgal sürecinde Amerikan emperyalizminin her yalanını
tekrarlayarak savaş suçu işleyen Türkiye kapitalist medyası,
aynı suçu Libya'ya karşı savaşta da tekrarlıyor. Libya'ya ve
Kaddafi'ye yönelik her yalanı evlerin oturma odalarına boca
ediyor. Gazetecilikle, araştırmacılıkla, meslek ahlakıyla,
dürüstlükle, tarafsızlıkla, haberleri doğrulatmak kaygısıyla
hiçbir ilgisi kalmamış cahiller sürüsü, uzman sıfatıyla
ekrana ve sayfalarına, sadece savaş yanlısı akademisyenleri,
büyük şirket yanlısı iktisatçıları ve hukukçuları, gözünü
kan bürümüş emekli polis, asker ve diplomatları çıkarıyor.
Türkiye kapitalist medyasının, Amerikan ve Avrupa sömürgecilerinin
medyası olduğu; militarist-kapitalist zorbalığın vicdansız
aleti olarak hareket ettiği; Türkiye halkına da, Libya halkına
da, bölge halklarına da, dünya halklarına da düşmanlık güttüğü
bir kez daha ortaya çıktı.
Libya'ya sömürgeci savaşın amacı
açıktır: Dünyanın dördüncü büyük petrol üreticisi olan
Libya petrolüne el koymak, bu ülkeyi tekrar emperyalizmin ve
siyonizmin üssü durumuna getirmek, Mısır ve Tunus devrimlerini
kuşatmak, bu devrimlerin derinleşmesini ve halk güçlerinin
iktidara gelmesini engellemek, devrim dalgasının diğer ülkelere
yayılmasını önlemek, dünya kapitalist krizinin ABD ve Avrupa
işçi sınıflarında ve emekçilerde yarattığı kitlesel
hareketlenmeyi ve devrimci mayalanmayı şovenizm ve militarizmle
durdurmak, kapitalist krizden savaş yoluyla çıkmak. Libya savaşı,
dünya kapitalist egemenlerinin yeni devrimler dalgasını boğmak
için başlattığı karşıdevrimci hamlenin önemli bir ayağıdır.
Emperyalistler, Kore'den Vietnam'a,
Laos'tan Kamboçya'ya, Küba'dan Yugoslavya'ya, Afganistan'dan
Irak'a, giriştikleri bütün saldırı ve savaşları "insani
gerekçelere" dayandırdılar; "diktatörlüğe son vermek",
"sivilleri korumak", "demokrasi ve özgürlük götürmek"
sloganlarını kitleleri aldatmak için sis perdesi olarak
kullandılar. Tıpkı, Hitler'in savaşlarını başlatırken yalan
haberler, hiç olmamış çatışmalar, sahte belgeler üretmesi
gibi, bütün bu savaşlarda düpedüz yalan söylediler.
Bu tarih hiç yaşanmamış gibi,
Amerika ve Avrupa liberal solu ile Türkiye'deki onursuz
takipçilerinin, emperyalist yalanlara dayanarak yorum üretmesi,
sicili bu kadar kirli saldırgan devletlerin bomba ve füzeleriyle
demokrasi ve özgürlük getireceklerini savunması, artık işçi
sınıflarına, emekçilere, ezilen halklara açıkça ihanet
boyutuna ulaştı. Immanuel Wallerstein'in Libya'ya emperyalist
saldırıya karşı çıkan Hugo Chavez'e çatması (bugünlerde,
Fidel Castro'ya açıkça çatamayanlar Chavez'in ağzının payını
veriyorlar) ve apaçık olguları eğip bükerek kendini rezil
etmesi, oportunizmin emperyalizm işbirlikçiliğine dönüştüğünü
gösteriyor. Lütfen herkes, Wallerstein'in "Libya ve Dünya Solu"
başlığını taşıyan 15 Mart 2011 tarihli ibretlik yazısını
okusun.
Libya halkı en olumsuz koşullar
altında direnmeye devam ediyor. Türkiye halkı, kardeş Libya
halkının yanında olacaktır. Libya'da saldırıya uğrayanlar,
sadece Libya halkı değil, bütün Arap halkları, bütün bölge
halkları, bütün dünya halkları, Türkiye halklarıdır,
bizleriz. Libya halkına sömürgeci saldırı ve işgale karşı bu
haklı ve meşru direnişinde başarılar diliyoruz.
AKP ikidarını, bütün kapitalist
egemenleri uyarıyoruz: Libya halkına karşı savaştan uzak durun.
Amerika'nın ve Avrupa sömürgeciliğinin aleti olmayın. NATO
şebekesinin parçası olmayı reddedin. Üsleri kullandırmayın,
Türk uçaklarını ve denizaltılarını Libyalı kardeşlerimizi
vurmaya yollamayın.
İtalyan faşist sömürgecilerine
karşı uzun savaşta yakalanan ve idam edilen Libya kahramanı Ömer
El Muhtar, 15 Eylül 1931'de idam edilmeden önce, idam kararını
veren mahkeme başkanına şöyle demişti: "Biz asla teslim
olmayız. Ya kazanırız, ya ölürüz. Bizden sonraki nesillerle de
savaşacaksınız. Bana gelince. Ben, cellatlarımdan daha uzun
yaşayacağım."
Ömer El Muhtar yaşıyor. Libyalı
yeni nesiller de sömürgecilerle savaşmaya devam ediyor. Zafer,
eninde sonunda, direnen halkların olacak. Emperyalist saldırganlar
yenilecek. Libya halkı, kendi yurdunda bağımsız, özgür ve kendi
kaderinin efendisi olarak yaşayacak.