Tarih: 30.9.2006 |  Haberler
Tavukları, kuşları değil kapitalizmi itlaf edelim!

Kuş gribi salgını sonunda bizim ülkemizi de doğrudan vurdu. Daha önce yaşanan ve "ucuz" atlatılan tehlike, bu sefer Türkiye'nin birçok ilini kapsayan, üç insanımızın yaşamına mal olan bir felâket olarak ortaya çıktı. Bu salgın sağlıkla ilgi önemli tartışmaları gündeme taşıyor. Bu tartışmaların ışığında, genel olarak sağlık konusunda ve özel olarak da salgın hastalıklar konusunda bazı başlıklar kendini dayatıyor.

Emperyalist-kapitalist sistemin kendisi bir hastalıktır!
     Son birkaç yılda tüm dünya genelinde ve özellikle de yoksul-sömürge ülkelerde yaşanan salgın tehlikeleri ve salgınlar önemli bir tezi kanıtlıyor: sağlık ile ilgili konular tüm dünyanın ortak sorunudur ve bu alandaki sorunların çözümü ancak tüm dünyanın kaynaklarının seferber edilmesi ile çözülebilir. Fakat kendini iyice dayatan bu gerçek karşısında emperyalist ülkelerin istiflerini hiç bozmadıkları görülüyor. Emperyalistler, sömürge ülkelerden elde edilen zenginlikleri hâlâ kendi lüks tüketimleri için kullanıyorlar. İnsanlığın genel çıkarlarını düşünmüyorlar. Modern tıp imkanlarından yararlanabilen ve bu sayede önemli sağlık sorunlarını çözebilen emperyalistler, modern tıbbın nimetleri konusunda son derece bencil davranıyorlar. Ellerindeki imkanları, tüm dünyadaki sağlık sorunlarını çözmeye değil, kendi sınırları arkasında güvenli bir dünya kurmaya seferber ediyorlar. Bu politikanın sonuçları ise bizim gibi sömürge ülkelerde yaşayan birçok kardeşimizin tedavi edilebilir hastalıklardan ölmesi, basit önlemlerle engellenebilecek salgınların insanları kırıp geçirmesi olarak ortaya çıkıyor. Ama bu sömürgeci düşünce sistemi kendi kendini etkisiz hale getirmeye başladı bile. Çünkü sömürgelerde başlayan sağlık sorunları bir çığ gibi büyüyüp gelişmiş ülkelerin güvenli sınırlarını da zorlamaya başlıyor. Ayrıca bu ülkelerde yaşanan sağlık sorunlarından ötürü oluşan ekonomik açmazlar ve yıkımlar, bu ülkelerle sömürge ilişkileri kuran gelişmiş ülkelerin ekonomilerini de etkiler hale dönüyor. Bu manzara ancak sağlık alanındaki emperyalist politikalara son verilerek dağıtılabilir.

     Emperyalist tekeller ilaç sektöründen kovulmalıdır!
     Genel olarak sağlık sorunlarının giderilmesi ve özellikle de salgın tehlikelerinin savuşturulmasında temel gereksinimlerden biri ilaçtır. Böylesine önemli bir alanda, amaçları kâr elde etmekten başka bir şey olmayan, emperyalist tekellerin hakim olmasına son verilmelidir. Tekellerin yaşanacak sağlık krizlerinden yüksek kârlar elde etme olasılığı derhal ortadan kaldırılmalıdır. Emperyalist tekeller aracılığıyla ilaç geliştirme, üretme, dağıtma ve depolama gibi alanlarda kurulan zengin ülkelerin hakimiyeti ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Emperyalistler, dünyayı tehdit eden bir salgında, ilaçların bir kısmını ve hatta hepsini kendilerine ayırmak, yoksul ülkelere, ellerinde paraları olduğu halde ilaç vermemek olanağına sahiptir. Günü geldiğinden bunu hiç çekinmeden yapacak anlayışa da sahiplerdir. İlaç sektöründeki geliştirme, üretme, dağıtma ve depolama imkanları bütün bir dünyaya adil şekilde yayılabilmeli, tekellerin ürettikleri ilaçların eş değerlerinin, yoksul ülkeler tarafından üretilmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. İlaç sektörü tamamen kamu çıkarı gözeten kamu kuruluşlarına bırakılmalı tüm ilaçlar parasız olarak insanlığın hizmetine sunulmalıdır. Böylece salgın hastalıklarla mücadele de önemli bir yol kat etmek mümkündür.
     Ülkemizdeki ilaç sektörünün manzarası da dünya ile bir uyum halindedir. Yerli üretim Türkiye'nin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır ve büyük bir kısmı dış patentle yapılabilmektedir. Hükümet, ilaç sektörünü tamamen kamulaştıracağı yerde, bu alanlarda da liberal politikalar uygulamakta, özelleştirmelere gitmektedir. Örneğin SSK ilaç fabrikası kapatılmıştır. Salgın hastalıklarla mücadele etmesi gereken kurumlar ya kapatılmakta ya da ödenek yokluğundan çalışamaz hale getirilmektedir. Bu konularda öncelikli bir konuma sahip olan veterinerlik teşkilâtı İMF'nin tasarruf tedbirleri yüzünden dağıtılmaktadır.

     Kuşları değil kapitalizmi itlaf edelim!
     Kapitalist sistemin sorunları yüzünden bu kadar tehlikeli bir noktaya varabilen kuş gribi gibi ölümcül bir salgın başladığında ne yazık ki yapılacak çok az şey kalmaktadır. Bunlardan biri de hastalığı taşıyan ve taşıması muhtemel olan hayvanların itlaf edilmesidir. Kendisi zaten başlı başına bir vahşet olan bu çalışmalar bizim ülkemizde insanı daha bir çileden çıkartan hale dönmüştür. Çünkü itlaf işlemleri sırasında asgari hayvan hakları kurallarına bile uyulmamaktadır. Hayvanlar canlı canlı yakılmaktan tutun da diri diri gömülmeye kadar çeşitli insanlık dışı yöntemlerle yok edilmektedir. Oysa bu çalışmalar için geliştirilmiş modern yöntemlerin varlığı bilinmektedir. Bu yöntemlerin uygulanmamasının nedeni ise asla zaman sıkıntısı ya da parasızlık olamaz. Çünkü devletin görevi, böylesi durumlara karşı her türlü tedbiri almak ve donanımı sağlamak, çalışmalara katılacak personele gerekli eğitimleri vermektir.
     Kuş gribi ve benzeri salgınların ortaya çıkmasını önlemek koruyucu hekimlik ve veterinerlik uygulamalarının arttırılması ile mümkündür. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan ya da kırsal bölgelerdeki üretim-geçim yöntemlerini kullanan insanlarımızın eğitimi, insanların ve hayvanların aşılanması, sürekli sağlık kontrolleri gibi önlemler bu gibi salgınların ortaya çıkması ve yayılması riskini en aza indirebilir. Ayrıca bu tür önlemlerin kesin olarak parasız sağlanması gerekir. Oysa bizim ülkemizde, İMF'nin tasarruf tedbirleri yüzünden, veterinerlik teşkilatı dağıtılmakta, sağlık kurumlarımızın ödeneklerinde kesintiler yapılmakta, eğitime ödenek ayrılmamaktadır. Sonuçta bu tasarruf uygulamaları daha büyük sorunlar yaratmakta ve ülke için daha pahalıya neden olmaktadır.
     Böylesi salgınlardan korunmanın yolu, insanın doğadan yalıtılması, hayvanları itlafı olamaz. İnsanın doğadan ayrılması daha büyük sağlık sorunları yaratacaktır. İnsanlar ve hayvanlar yan yana iç içe yaşabilmeli, doğal alanlar korunmalı ve ekosisteme saygılı davranılmalıdır. Bunun için, salgın hastalıklarla mücadele de akla hayvanların itlaf edilmesi değil kapitalizmin itlaf edilmesi gelmelidir.