Tarih: 17.08.2006 |  Haberler
Lübnanlı yurtseverler İsrail'i yendi

İsrail ordusu Lübnan'a karşı 34 gün süren saldırısında ağır bir yenilgiye uğradı. Tarafların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 11 Ağustos 2006 günü aldığı 1701 sayılı karara uyacaklarını açıklamasından sonra 14 Ağustosta ateş kesildi.


Tek bir savaş uçağı bile bulunmayan Lübnan'ı son ana dek serbestçe bombalayarak yakıp yıkan İsrail, kara saldırısında büyük kayıplar verdi ve Lübnanlı yurtseverlerin direnişini kıramadı. Askeri ve siyasi hedeflerinin hiçbirine kavuşamadan, Güvenlik Konseyi'nin kararını çaresizce kabul etti.

Başta Hizbullah olmak üzere Lübnanlı yurtseverlerin kazandığı bu zafer, siyasal ve askeri sonuçları açısından muazzam bir önem taşıyor. Kapitalist bir devletin gücü, son kertede, savaşla sınanır. İsrail'in gücü de bizzat kendi saldırısıyla sınandı. Direnme iradesine sahip bir halkın, öldürme ve yıkım gücü tartışılmaz İsrail ordusunun önünde durabileceği ve onun bütün siyasi hesaplarını alt üst edebileceği pratikte kanıtlandı. Siyonist İsrail askeri caydırıcılığını kaybetti. Artık halkların ve öteki devletlerin gözünde Lübnan savaşından sonraki İsrail, Lübnan savaşına girmeden önceki İsrail'den çok daha güçsüzdür. Ağababası Amerika'nın başına Irak'ta gelen, İsrail'in başına Lübnan'da geldi. George Walker Bush'un 1 Mayıs 2003'te "görev tamamlandı, Irak'ta zafer kazandık" demesi tarihe nasıl büyük bir yanılgı olarak geçtiyse, Beyrut'un bombalanmasını 25 Temmuz 2006'da "Yeni Ortadoğu'nun doğum sancıları bunlar" diye alkışlayan Condoleezza Rice'ın demeci de tarihe boş bir böbürlenme olarak geçti. Son sözü direnenler söyler, askeri güçlerinin büyüklüğüyle başları dönen kapitalist egemenler değil.

Gerilla savaşı taktiklerini başarıyla kullanan Hizbullah savaşçıları 34 gün içinde siyonist işgalcilerin birçok askerini (117 ölü, 345 yaralı), birçok son model Merkava tankını, dört askeri helikopterini, bir savaş uçağını, bir savaş gemisini, bir hücumbotunu savaş dışı bıraktı. İşgalciler sınırın dibindeki köy ve kasabaları bile ele geçiremediler. Direnişçiler karşısında askeri olarak bu kadar başarısız kalan İsrail ordusu, sivil halkı öldürme ve toprağından sürme, yerleşim yerlerini ve altyapı tesislerini yıkma konusunda son derecede başarılıydı. 1200 kişiyi öldürdü, bir milyon kişiyi sürdü, 15 bin binayı yıktı, Lübnan'ı harabeye çevirdi. Ama bu zalimce başarısı, büyük bir meşruiyet kaybı ve siyasi yalnızlık olarak kendisine karşı döndü. Soğukkanlı katil, etnik temizlikçi, soykırımcı bir zorba devlet olarak halkların gözünde mahkûm oldu, köşeye sıkıştı.

İsrail sömürgecileri, şimdi kendi yapamadıkları işi Güvenlik Konseyi'nin İsrail'i açıkça kayıran 1701 sayılı kararıyla elde etmek, Lübnan'a yerleştirilecek uluslararası güç ve Lübnan ordusu aracılığıyla Hizbullah'ı silahsızlandırmak, direnişi böylece ortadan kaldırmak hedefini güdüyorlar. Uluslararası gücü ve Lübnan ordusunu İsrail siyonizminin kiralık askeri olarak kullanmak istiyorlar. Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış hesabı, yenik zorba, olmadık rüyalar görüyor. Lübnan halkı birliğini koruyacak, Lübnan direnişi, bölge halkları, barışsever dünya halkları İsrail'in bu ham hayaline asla izin vermeyecektir.

Lübnan direnişinin zaferi, Filistin, Irak ve Afganistan halklarının, bütün Ortadoğu halklarının, kapitalist sömürüye, emperyalist baskıya ve sömürgeci işgallere karşı mücadele eden bütün dünya halklarının zaferidir. ABD, İngiltere ve İsrail blokunu ve bu blokun saldırganlığından yararlanan bütün kapitalist egemenleri daha da zor günler bekliyor. Hiçbir güç emekçilerin ve ezilen halkların haklı mücadelesi önünde duramayacaktır.