Tarih: 29.9.2006 |  Haberler
Mitinge dönüşen Kadıköy eylemi

Alandaki coşku ve savaşa karşı haykırmalara, tencere, tava ve trampet sesleri karışıyordu. Polis, alanı aramak-taramak için kriminolojik vakaları andıran "olay yeri" sarı bantlarıyla neredeyse o koca iskele çevresini sarmış bulunsa da, sonunda iskele önünü göstericilere bırakıp çekilmek zorunda kaldı. Bizim de katıldığımız eylemde "Halka rağmen savaşa hayır", "Irak'ta savaşa hayır", "ABD, Ortadoğu'dan defol", "Barış hemen şimdi", "Savaş yoksulluk, işsizlik, açlık demektir", "ABD emperyalizmine hayır", "Petrol için savaşmayacağız" gibi birçok slogan atıldı. ABD'nin Irak'a her geçen gün artan saldırı tehlikesi karşısında, aynı zamanda AKP iktidarı da uyarıldı, bu savaşa ortak olmaması istendi.

Irak'ta Savaşa Hayır Koordinasyonu'nun dün (15 şubat) saat 13.00'te Kadıköy'de yaptığı basın açıklamasına binlerce savaş karşıtı katıldı.

Saat 12.00'de Kadıköy vapur iskelesinin önündeki meydanda gözle görülür hareketlilik, birikmeye başlayan göstericilerin işaretiydi. Bu durumu farkeden polis, daha o saatlerde psikolojik baskıya başladı ve birkaç kişiyi gözaltına aldı. Kimi gruplara eylemin yasadışı olduğunu, dağılmalarını söyledi. Hatta, sonradan aldığımız bilgilere göre polis daha karşı yakada bulunan Karaköy iskelesinden aramalar yapmaya başlamış.

Saat 12.30'dan itibaren platformda yer alan onlarca parti, grup, sendika ve dergi çevresi akın akın alanı doldurmaya başladı. Koordinasyon adına birçok sanatçının ve sendikacının konuşma yaptığı basın açıklaması, böylece mitinge dönüşmüş oldu. Koordinasyonda alınan karar gereğince, hiçbir çevre kendi ismiyle pankartını açmayacaktı, sadece tespit edilen sloganların yer aldığı dövizlerle yürünecekti.

Bu karara biz de uyduk, çünkü, eylemin amacı "farklılıkları örterek, tek bir sesle savaşa hayır" demekti. Ama ne diyelim, bazı gruplar kısa vadeli ve günün anlamına uymayan bir yaklaşım sergileyerek bu karara uymadılar ve disiplinsizlik örneği sergilediler. Alandaki coşku ve savaşa karşı haykırmalara, tencere, tava ve trampet sesleri karışıyordu. Polis, alanı aramak-taramak için kriminolojik vakaları andıran "olay yeri" sarı bantlarıyla neredeyse o koca iskele çevresini sarmış bulunsa da, sonunda iskele önünü göstericilere bırakıp çekilmek zorunda kaldı. Bizim de katıldığımız eylemde "Halka rağmen savaşa hayır", "Irak'ta savaşa hayır", "ABD, Ortadoğu'dan defol", "Barış hemen şimdi", "Savaş yoksulluk, işsizlik, açlık demektir", "ABD emperyalizmine hayır", "Petrol için savaşmayacağız" gibi birçok slogan atıldı. ABD'nin Irak'a her geçen gün artan saldırı tehlikesi karşısında, aynı zamanda AKP iktidarı da uyarıldı, bu savaşa ortak olmaması istendi.

Bu arada bir ayrıntıyı aktarmadan geçmeyelim. Barış temalı ve tüm dünya ile aynı zamanda yapılmak istendiği için anlam taşıyan bir günde, savaşa karşı iktidarların uyarıldığı bir gündem etrafında çok farklı anlayışlardan insanların bir araya geldiği mitingte, haklı da olsa "farklı" bir taleple yer alınmasıyla, en azından gündemini yalnızca savaş karşıtlığıyla sınırlayan katılımcıların bundan sonraki savaş-barış konulu mitinglere karşı daha çekingen yaklaşacağı bilinmeliydi. Bu nedenle, özde aynılık taşısa da biçimsel farklılık gösteren gündemlerin "korsan" mantığıyla değil, anlaşarak, mutabık kalınarak, yöntemleri ortaklaştırarak uygulanması, birlikteliklerin daha sağlıklı yürümesini sağlayacaktır. Her bileşenin hassasiyetine önem vermek, ikili, üçlü ve daha fazla ortaklıkların geleceği açısından önemlidir.

Her şeye rağmen, bir avuç sömürücü egemen sermaye grubu haricinde, Türkiye'de yaşayan tüm kesimler, katmanlar, halklar savaşa karşı bütün dünya ile aynı anda, ortak bir ses çıkartarak savaşı durdurma doğrultusunda kararlılığı bir kez daha ifade ettiler. Savaşın, haksız, gayri meşru, emperyalist bir paylaşım savaşının durdurulabilmesinin yolu, savaş karşıtı cephenin genişletilmesine ve bu cephenin sürekli olarak harekete geçirilebilmesine bağlıdır. Çünkü, savaş, öyle ya da böyle savaş karşıtlarının, sosyalistlerin, komünistlerin mücadelesi ile durdurulamayacak olursa, savaşın hüküm sürdüğü koşullarda, harekete geçirilmiş böylesi bir cephenin yapmak zorunda kalacağı işlerin sayısı artacak ve niteliği değişecektir.

O günlere hazır olmak, tüm bölgeleri, tüm kentleri, tüm bileşenleri, tüm kurulları bu göreve hazır hale getirmek işçi sınıfı iktidarına giden yolun ilk adımı olacaktır.