Gerçekte olması gereken bir işsizlik sigortası
halihazırda yoktur Türkiye'de. Gerçek anlamda bir işsizlik sigortasının hayata geçirilmesi
yolunda sendikalar devletten yapıcılık beklentisine girerek yılları heba
etmemeliydiler. Bunun yerine, en başta bu taleplerin uygulama bulacak
biçimlerini hayata geçirmenin adımlarını atmış olmaları gerekirdi. Ne ki,
Türkiyemiz'de hep meslek biçiminde algılanmış farklı bir sendikacılık günümüze
değin gelmiştir.
AB programına uyum yolunda en son ortaya çıkarılan ve göstermelik
olduğunu düşündüğüm kanuni güvence görünümündeki yasa tam bir bunalım
yasasıdır. İlgili yasa ile ortaya çıkmış olan güdüklük ve eşitsizlik,
devletin veren değil salt alan bir güç konumunda olduğu gerçeği bir
kere daha gözler önüne çıkmaktadır. Özet olarak, bu içerikle
gerçekleştirilmiş olan ve Çalışma Bakanlığı'na bağlı olarak uygulanan
yasanın varlığı bir yana bırakılırsa, Türkiye'de tarihten bu yana
işsizlik sigortasının oluşturulamamış oluşu bir olumsuzluk olarak
ortada durmaktadır. Kanımca, bunu tek taraflı bir gerekçeyle açıklamak
olumsuzluğun sürgit yaşanmasından başka bir sonuca hizmet etmemiş
olacaktır. Olumsuzluğu tek başına rejimin engelleyiciliğine bağlayan
görüşler artık yeterli olmamaktalar. Tek yanlı bakış, soruna taraf olan
güçlerin bakışını çarpıttığı gibi, realiteden de uzak düşürmektedir.
Soruna perspektiv sunmaksızın, politik ve pratik önermelerde
bulunmaksızın çözüm bulunamayacaktır. Sorunu, ancak çözüm olacak
öneriler etrafında netleşerek çözmek olanaklı olabilecektir. Bu anlamda
açılım sunamayan hiç kimse, sorunu kesin biçimde çözebilmekten de uzak
düşmüş olacaktır. Bu noktada sebebi iki başlı olarak görmek gerektiği
kanaatindeyim.
Çözümsüzlük temelde, sermaye sahibi güçlerin,
sosyalleştirici önlemleri kendi çıkarlarına karşı gördüklerinden
dolayı ve hükümetlerin de bu güçlerin istemine uygun davranmakta
oluşundan doğru kaynaklandığı bilinmektedir. Dolayısıyla, bu birinci
olumsuzlutur. Özellikle işçi çalıştırmakta olan fabrikatör ve şirket
sahiplerinin art niyetli, egoizmlerinden dolayı sorun askıda kalarak
günümüze kadar gelmiştir.
Ancak, olumsuzluğun diğer yanının
sendikal alandaki taktik ve politik eksiklikten kaynaklandığını görmek
gerekiyor. Sendikal çevrelerin tutumundan kaynaklanan olumsuzluklara
inmeksizin, çözüm üretmenin mümkün olmayacağına işaret etmek istiyorum.
Sendikalar ve diğer ilgili meslek örgütlerinin ciddi olarak bir karşı
girişimde bulunamıyor oluşları, olumsuzluğun kabul görüyor olduğu
izlenimi vermektedir. Teknik ve politik önermelerle ortaya çıkılmadıkça
ya da cılız kalındıkça, iş sahipleri ve iktidarlar olumsuzluğun işçi
cephesinde kanıksanıyor olduğunu algılamaktalar. Sendikal örgütlerin,
duruma ilişkin olarak yapacak bir şeyleri olmadığı inancına son vermek
gerekmektedir. Özellikle, sendikaların bu alanda beklenen oranda çaba
sarf etmiş olmadıklarını istemeden de olsa belirtmek zorundayım. Bütün
olarak işsizlik sigortası (ya da kasası) olanağını kotarıp oturtmuş
olan ülkelerin deneyimlerine baktığımızda, Türkiye'de bu dogrultuda
sendikaların elle tutulur önemde bir çaba ortaya koyamamış olduklarını
daha iyi görmekte ve anlamaktayız.
30 Ocak 2002 tarihli Resmi
Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 24656 sayılı yasa, işsizlik
sigortası yasasının kotarıldığı görünümünün verilmesi çabasından başka
bir sonuç değildir. Kotarıldığı görünümü verilen yasa bağlamındaki
kararla güdük, eşitsiz ve bürokratik bir anlaşılmazlık taslağı ortaya
çıkarılmıştır. Bunun bu boyutuyla bakıldığında işsize güvence değil,
işsizi içinde bulunduğu olumsuzluğa ilave olarak bir çelişkiler yumağı
içine soktuğu anlaşılıyor. Çokça bürokratik engel olduğu kadar, işsizin
kavrayamayacaği yükümlülüklerle de bir zanlı konumuna düşürüldüğü göze
çarpıyor. Yasayla verildiği belirtilen güvencenin içerik olarak
anlaşılması güç bir çelişki yumağı olduğu gözler önündedir. Böyle
olmasının yanında, işsiz kitleler arasında kategorik bir sıralama
gerçekleştırilmiş oladuğundan, eşitsiz bir uygulamaya dönüşmektedir
veya böyle bir sonuç yaratmaktadır. İlave olarak demek gerekir ki, yasa
bununla da kalmayarak, işsizler arasında yeniden sınıfsallaşmalara
sebep olacak basamak uygulaması getirmiştir. Bu yanıyla da eşitsizlik
ilkesini resmi bir uygulamaya dönüştürmüş olmaktadır. Dolayısıyla,
yasanın sosyal koruyuculuk ilkesi baştan yok edilmiştir.
Bir diğer
önemli olduğunu gördüğüm olumsuzluk, ilgili yasanın sendikal örgütlerin
denetiminden uzak ve salt devlet bürokrasisinin tek başına
inisiyatifinde oluşudur. Bu yanıyla, uygulama pratikte kişiye mahsus
kanaat anlayışına terk edilmiş olmaktadır. Haksızlığa yol açmaktadır.
Kişiye mahsus kanaat anlayışından ortaya çıkacak rüşvetçi, adam
kayırıcı sonuçlara olanak verici niteliktedir. Bütün olarak yasa gözden
geçirildiğinde, yeniden ve bir kez daha devletin işsiz vatandaşına
güvenmediği gerçeği ortaya çıkıyor. Tıpkı yıllar öncesinde Süleyman
Demirel'in itiraf ederek ileri sürdüğü tutum göze çarpıyor. "Devlet
dolandırılır'' Türkiye devleti vatandaşına güvenmiyor. İşsizini şüpheli
ve sendikal örgütlerini de sınıfsal olarak karşısında gördüğü için
itibar etmiyor.
Halbuki, diğer devletlerdeki uygulama biçimleri
çok daha berrak ve pratik biçimdedir. Meseleye gerçeği göz önüne alarak
baktığımızda, devletin bir yandan işsizine karşı olan yükümlülüğünden
sıyrılıp kurtulma çabası içinde olduğu, diğer yandan sendikaların
denetiminden de kurtulma çabasında olduğu anlaşılmaktadır.
Bu
gerçeğe karşın, sendikalarımızın da dahasını ve mümkünse en iyisini
başarmak mücadelesinde geride kalmayı tercih ettikleri ortaya çıkıyor.
Kısaca sendikalarımızın duruma ilişkin olarak iyi bir imtihan vermemiş
olduğuna işaret ederek, durumun ciddi bir pasifizm olduğunu belirtmek
zorundayım. Ama, aynı anda daha fazla geç kalınmadan harekete
geçildiğinde, üstesinden gelinemeyecek bir olumsuzluk olmadığına
inandığımı da eklemiş olayım. Yapılacak işler ve ortaya konacak
çabaların olduğunu hatırlatmak isterim.
Eski bir sendikacı
olarak, yüreğim daima Türkiye işçi sınıfının devrimci, demokratik hak
ve çıkar savaşımından yana olmuştur. Türkiye sendikacılık alanında
olduğu kadar, Avrupa ve kuzey ülkeleri sendikacılığı alanında ileri
ölçüde denebilecek deney ve birikime sahip olduğumu hatırlatmakta fayda
görüyorum. Türkiye'deki sendikalarımızla ortak bir çalısma içine
girmeyi sağlayabildiğimizde, elimdeki projeyle işsizlik sigortasının,
geriye dönülemeyeck biçimde ön adımlarını atıp hayata geçirebileceğimiz
kanaatindeyim. Sendikalarımıza, işsizlik sigortası sorununun çözümü
konusunda ortaklaşa üzerinde çalışabileceğimize inandığım proje
etrafında görüşmek arzusunda olduğumuzu yazılı olarak iletmiş
bulunmaktayım. Başta konfederasyonlarımıza ve tek tek üye
sendıkalarımıza da iletmiş olduğumuz proje fikrinin benimsenmiş
olacağını ümit ediyorum.
Kapitalist işbirlikçi güçler,
Türkiye'de işçi ve emekçi taleplerinin gündeme alınmasından yana
değiller. Var olan kısıtlı kazanımların daha iyisiyle perçinlenerek
ileriye götürülmesini kabul etmek bir yana, bu kısıtlı kazanımların da
ortadan kaldırılması çabasını vermekteler.
Gelenekler
çerçevesine hapsolunarak, kapıtalizmin global pazar politikaları
çerçevesinde yürüttuğü, tek başına ve kayıtsız egemenlik girişimlerine
karşı yeterli olmak imkanları günümüzde daha da azalmıştır. Ortaya
yenilik diye sürülen çogunlukla kapitalizmin alternatifsiz olduğu
yönündeki idealist propagandadır. Yeni olan sınıfsal savaşımın kendısi
değildir. Ortadaki küresel şirketlerin taktiksel, politik çıkar
manevralarıdır. Sömürüyü yenilik senaryosuyla ortaya sürmenin,
şatafatlı reklamlarla örtüştürülmesidir. Ortak olarak tüm insanliğa ait
olan dünyadaki avantajların daha fazlasına egemen olmak yönündeki
girişimlerdir. Sermaye, küresel genişlikte ve yerli işbirlikçiliği
sayesinde, işçi sınıfı karşısında kesin egemenlik peşindeyken, sendikal
çevrelerde bundan daha iyisini yapmak imkanı olmadığı görüşünü öne
sürmek teslimiyetçiliğin kabulüdür. Daha iyisini yapmak olanağı
mevcuttur. Hem sendikal alanda hem de politik alanda yapılacak yığınla
alternatif çaba vardır. Sosyalist güclerin, işçi sınıfıyla kenetlenmesi
halinde, başarısı ihtimal dışı gibi görülen sorunların kotarıldiğ daha
iyi görülecektir. Bizim çabamız bu doğrultudadır. Tüm bilgi ve
becerilerimizle ve birlikte oladğumuz güçlerle bu katkıyı ortaya koyup
gösterme çabasındayız. Bu anlamda görülüp algılanmasını savunduğumuz
çabalarımıza desteğini sunmaya hazır olan her sosyalist, komünist örgüt
ve bireylerle birlikte çalısmaktan sevinç duyacağımızı bu fırsatla
belirtirim.
Özellikle Avrupa ülkelerindeki dostlarımızın,
bulundukları ülke deneyimlerini bizlere bilgi olması için devamla
aktarmaları durumunda, bu bilgilerin çabalarımızda bizlere kolaylık
sağlayacağını ifade ederim. Dostların bu yöndeki olası katkılarına
büyük değer vereceğimizi şimdiden belirtirim. Bu dostlarımızın
bulundukları ülkelerin işsizlik sigortasına geçiş tarihlerini ve
yöntemlerini kısa biçimde bizlere aktarmaları, çalısmalarımıza ışık
olması anlamında büyük değer taşımaktadır. Bu konudaki bilgilerin
yazılı olarak e-mail adresime gönderilmesi ricamdır.
ALİ KINALIkinaliali@hotmail.com