Tarih: 27.01.2008 |  Haberler
TKP'liler buluştu!

Ürün Sosyalist Dergi olarak düzenlediğimiz "TKP'liler Buluşuyor! 15'leri Anma Etkinliği", Türk Tabipler Birliği'nin Cağaloğlu'ndaki Sevinç Özgüner Toplantı Salonu'nda 27 Ocak 2008 Pazar günü saat 15:00'te yapıldı. TKP emektarı Bekir Karayel'in açılış konuşmasını yaptığı etkinlikte panel, kısa oyun, müzik ve şiir dinletisi gerçekleştirildi.

Saatler 15:00'i gösterdiğinde günler öncesinden başlayan hazırlıkların, yapılan iş bölümlerinin, bütün çalışmalarının sonucunun alındığı görüldü. TKP izleyicileri, Ürüncüler, yüreğinde devrim ateşi yanan dostlarımız, ilerici gençler salona sığmadı. Sosyalist Gençlikten dostlarımız da katılımcılar arasındaydı.

Sunucu arkadaşlar "şimdi sizleri, başta Onbeşler olmak üzere tüm devrim şehitleri için saygı duruşuna davet ediyoruz" anonsunu yaptı. Saygı duruşu sırasında hep bir ağızdan coşkuyla okunan Enternasyonal Marşı ile söz sırası tekrar sunucu arkadaşlara geçti. 88 yaşındaki ulu çınarımız Bekir Karayel'in açılış konuşmasını yapmak üzere çağrıldığı anons uzun süren coşkulu alkışlarla karşılık buldu salonda.

Bekir Karayel, konuşmasında, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının anıldığı bir etkinlikte açılış konuşması yapıyor olmaktan gurur duyduğunu söylerken, bugün Onbeşlerin yolunda, onlara layık olarak yürümek gerektiğini belirtti. "Bu açıdan Ürün çevresinde toparlanan yoldaşlarımızı tebrik ediyorum" diyen Karayel, zafere olan inancını vurguladı. TKP yaşadı, yaşıyor ve hep yaşayacak diyerek konuşmasına son verdi.

Dünü bugüne, bugünü yarına bağlıyoruz
Açılış konuşmasının ardından Ürün Sosyalist Dergi'den Yalçın Vural'ın, Sosyalist Emek Hareketi Yürütme Kurulu'ndan Ertuğrul Kürkçü'nün ve  Anayasa Kadın Platformu'ndan Hülya Gülbahar'ın konuşmacı olduğu panele geçildi.

İlk sözü, "Mustafa Suphiler ve Günümüzde Anayasa Tartışmaları" başlıklı konuşmasıyla Ürün Sosyalist Dergi'den Yalçın Vural aldı. Yalçın Vural, anayasa tartışmalarını bir mücadele alanı olarak tanımladı. Anayasa tartışmalarında yer alırken işçi sınıfının iktidarını kurma perspektifini göz önünde bulundurmak gerektiğini belirtti. Bu mücadele alanını Marksizm-Leninizmin, Mustafa Suphi yolunun gerektirdiği bütünsellik çerçevesinde yönlendirmek zorunda olduğumuzu vurguladı. Burjuvazinin karşısına işçi sınıfını, yoksul köylüleri, gençleri, aydınları, kadınları örgütleyerek çıkmak gerektiğini hatırlattı. Sadece tartışan değil örgütlü olarak hareket eden, iş yerlerini, sokakları fetheden bir güce dönüşmemiz gerektiğine işaret etti. Hiçbir grubu, çevreyi veya kişiyi peşinen damgalamadığımızı, Marksist-Leninist örgütlü mücadeleye katkıda bulunacak herkesin birliğini savunduğumuzu dile getirdi.

Yalçın Vural'ın ardından söz sırası "Savaş, Barış ve Sınıf Mücadelesi" konulu konuşmasıyla Ertuğrul Kürkçü'deydi. Kürkçü konuşmasına başlarken, "Doğrusu hepimiz Türkiye Komünist Partisi'nin paltosunun altından çıktık." diyerek tarihsel ortaklığımızı vurguladı. Savaş konusunun devrimler üzerine etkisinden bahseden Ertuğrul Kürkçü, burjuvazinin her durumda sınıf mücadelesinden vazgeçmediğini; devrimin gerçekleşebilmesinin ise devlet solculuğundan uzak durmakla mümkün olabildiğini belirtti. Günümüzde de Türk ve Kürt emekçilerinin kendi burjuvalarından bağımsız, enternasyonal bir hat üzerinden ilerleyebildikleri oranda kurtuluşa yaklaşabileceklerini vurguladı. Son olarak Mustafa Suphilerin geleneğinin yaşadığını, kapitalist-emperyalist sistemin önümüzdeki krizinde devrimlerin gerçekleşmesinin olası olduğunu hatırlatan Kürkçü, "Mustafa Suphiler denedi yapamadılar, bizler 70'lerde denedik yapamadık ama sizlerin yapamamasının önünde bir engel yok. Bu dağınık, bölük pörçük durumumuzla nasıl devrim yapacağız, bu kadar da hayalcilik olur mu, şu halimize bakın diyenlere de şunu hatırlatayım. Kapitalizmin kriz dönemlerinde komünistlerin, devrimcilerin, solun gücü on kat, yüz kat, bin kat artabilir. Yeter ki doğru ilkeleri ve doğru yöntemleri uygulayalım. Şayet siz de yapamazsanız sizden sonraki kuşaklar devrimi gerçekleştirecekler. Bundan kaçış yok." diyerek, sözlerine son verdi.

Ertuğrul Kürkçü'den sonra son söz sırası "Anayasa ve Kadın Hakları" başlıklı konuşmasıyla Hülya Gülbahar'daydı. Gülbahar, sendikaların ve kitle örgütü temsilcilerinin sosyal haklara yeterli ölçüde sahip çıkmadığını belirtti. Bu alanda adeta bir körleşme yaşandığını, ve sözü edilen kurum temsilcilerinin genel olarak özgürlüklerden söz edince görevlerini tamamladıkları hissine kapıldıklarını dehşetle gözlediğini ifade etti. İşçiler açısından da, kadınlar açısından da sosyal hakların korunması ve geliştirilmesi mücadelesinin anayasa tartışmalarına yansıtılması gerektiğini vurguladı.

Panelden sonra verilen aranın ardından sıra tiyatrocu arkadaşlarımızdaydı. Arkadaşlarımız, "Tarihin Çarkı" adlı kısa oyunu başarıyla sergilediler. Daha sonra Grup Güneşli Dünya sahneye çıktı. Grup Güneşli Dünya bizlere işçi marşları ile Türkçe, Kürtçe, Lazca ve İspanyolca halk türkülerinden oluşan bir dinleti sundu. Günün anlam ve önemine uygun şiirler mücadele azmimizi pekiştirdi. "TKP yaşıyor! Savaşıyor!" sloganları sık sık salonu inletti. TKP'nin geçmişte kalan bir varlık olmadığını, günümüzü ve geleceğimizi belirleyecek köklü bir akım olduğunu bütün katılımcılar yüreklerinde hissettiler. Likidasyonun başarısızlığa uğratıldığı, tohumların çatladığı, yeni filizlerin boy verdiği katılımcıların ortak yargısıydı.

Dünyanın ve ülkenin çeşitli yerlerinden gönderilen mesajların da okunduğu etkinlik, hep bir ağızdan okunan TKP Marşı'yla son buldu.