Tarih: 23.03.2008 |  Bildiri
AKP'nin karşı hamlesi

Yargıtay Başsavcılığı'nın AKP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasına AKP iktidarı Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve arkadaşları ile eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun da içlerinde bulunduğu 12 kişiyi 21 Mart 2008 Cuma günü sabaha doğru evlerine yaptığı baskınla gözaltına alarak karşılık verdi. Her biri birbirinden ünlü adı geçen kişilere yöneltilen suçlama "Ergenekon terör örgütüne üye olmak".



AKP iktidarı polisin gece yarısı silahlı ev baskınları yöntemine başvurarak, yakın tarihten başlayacak olursak 12 Mart ve 12 Eylül faşizminin gelenekselleştirdiği, egemen sınıfın sosyalizme, işçi sınıfına, emekçilere ve ezilen halklara karşı sürekli uyguladığı bir yöntemi kullandı. Bu durum, egemen sınıflar içerisindeki iki kanat arasındaki çatışmanın, çatışmada hasımları alt etmek için her yolun mubah sayıldığı, hukukun devreden çıkarıldığı bir üst aşamada sürdürüldüğünü bir kez daha gösteriyor. Sermaye sınıfının iki kanadı vuruşuyor; bir kez daha kılıçlar çekildi, "kelleler isteniyor". Tam da düzene uygun dizide olduğu gibi, "kurtlar vadisi"ndeyiz.

Bir kanatta TÜSİAD, genelkurmay, yüksek yargı bürokrasisi, Doğan medyası var. Öteki kanatta MÜSİAD ve TUSKON, hükümet, emniyet ve Fethullah medyası var.
Bir tarafta ağırlıklı olarak Atatürkçüler-Kemalistler, bir tarafta ağırlıklı olarak Nakşibendiler-Nurcular var. Bir tarafta başını CHP'nin çektiği siyasi partiler, öteki tarafta başını AKP'nin çektiği siyasi partiler var. Her iki kanadın da emperyalizmle çeşitli bağlantıları, ABD ve AB içinde destekçileri, toplumun çeşitli katları içinde uzantıları var.

Sermaye sınıfının her iki kanadı sosyalizme, işçi sınıfına, emekçilere ve ezilen halklara karşı temel politikalarda işbirliği ve uzlaşma içinde. Aynı zamanda da, sömürüden ve iktidardan aslan payını almak için birbirleriyle çatışıyor.
Bir kanat, Diyanet, zorunlu din dersleri ve İmam Hatip liseleriyle iyice kötürümleştirilmiş bir laikliği bayrak edinerek kapitalizmi ve emperyalizmi savunuyor. Öteki kanat, Diyanet, zorunlu din dersleri ve İmam Hatip liselerinin etkisini daha da genişletmeyi öngören bir dinciliği bayrak ederek kapitalizmi ve emperyalizmi savunuyor. Bir taraf Türk-İslam-NATO Sentezinden yana, öteki taraf İslam-Türk-NATO Sentezinden yana.

Her iki kanat, 1940'ların ikinci yarısından beri sosyalizme, işçi sınıfına, emekçilere ve ezilen halklara karşı ortak mücadele süreci içerisinde aralarındaki ideolojik ve siyasi ayrımları adım adım azaltarak çok yakınlaştılar; bugün aralarında sadece türban ve hatta türbanı bağlama şekli, sınır ötesi harekâtın 7 gün mü, 10 gün mü olacağı gibisinden küçücük ayrımlar kaldı. Kapitalizmin neoliberal saldırısına ortaklık etmek, örneğin TÜPRAŞ'ı Koç grubuna hediye etmek, işçi ve emekçilerin haklarını budamak, temel özgürlükleri ayaklar altına almak, ezilen halklara karşı savaş hükümeti olmak, öğretim sistemini YÖK'leştirmek konusunda aralarından su sızmıyor. Bir tarafın ideali asker-polis devleti, öteki tarafın ideali polis-asker devleti.
Bu kadar yakınlaşmanın sonucunda AKP genelkurmaylaşıyor, CHP MHP'leşiyor, MHP AKP'leşiyor. Kim neyi savunuyor, kim kiminle beraber, kim kime karşı soruları kıran kırana bir iktidar savaşının alacakaranlığı içinde gitgide belirsizleşiyor.
Özgürlük, demokrasi, bağımsızlık, hukukun üstünlüğü, laiklik, sosyal devlet vb. adına bu kanatlardan herhangi birinden medet ummak tehlikeli bir yanılsamadan ibarettir. İşçi sınıfının ve emekçilerin AKP'ye karşı ülke çapında harekete geçtiği gün, bu kapsamlı eylemin şimşeğini çalarak AKP'ye karşı kapatma davası açanlar da, bu gözaltı harekâtını yapanlar da emekçilerin sempatisini ve desteğini hak etmiyor.

Gözaltına alınanlar birinci kanadın "ulusalcı sol" olarak adlandırılan kesiminin temsilcileri. Biz egemen sınıfların her iki kesimine, siyaseti hukuk kurallarına uygun olarak yürütmeleri, ülkeyi gücü gücü yetene mantığının egemen olduğu kuralsız bir zorbalık alanından artık çıkarmaları uyarısında bulunuyoruz. Siyasette demokratik işleyiş kurallarının egemen olacağı bir özgürlük rejimini de işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halkların ortak mücadelesiyle gerçekleştirmek için yola devam edeceğiz.