Bu yılki 1 Mayıs kutlamaları için partiyi ayağa kaldırmak isteyen tüm kollektiflere bir çağrı yaptığımızı tüm dostlarımız biliyor. 6 Nisan 2008 tarihinde yaptığımız çağrının ardından kimi yanlış anlamaların oluştuğunu gözleyince, çağrımızı açıklama niyetiyle bu kez 18 Nisan'da bir açıklama daha yapmış ve çağrımızın asıl olarak kollektiflere dönük olduğunu belirtmiştik.
Çağrımızı kollektiflere dönük olarak yaptık, çünkü, bugüne dek birlikte yürüme teklifi götürdüğümüz ve kendilerini herhangi bir kollektife ait görmeyen "birey" dostlarımızın en büyük yakınmasının bu birkaç yapı arasındaki ayrım olduğunu biliyorduk. Bu nedenle, bizim kollektif olarak nitelediklerimizin bir kısmı her ne kadar bugüne dek gerçek anlamda bir örgütlü yapı davranışı göstermediyseler de, amacımız sorun çözmek olduğu için biz bunu belirtme gereği duymadık. Ayrıca, çağrının da tarafımızdan yapıldığını tekrar hatırlatmak isteriz.
Tarihi 20 Nisan olarak belirlenen toplantıya bizler Ürün Sosyalist Dergi olarak bu samimi duygularla gittik. Gitmeden önce dediğimiz gibi tüm devrimci kamuoyuna da ilkelerimizi açıkça belirttik. Marksist-Leninist ilkelere ve yaklaşıma uygun olarak yaptığımız açıklamanın öne çıkan iki noktası vardı:
Bu noktalardan birincisi,
"Bizim bu davetimizin KOLLEKTİFLERE dönük olduğunu tekrar hatırlatmak istiyoruz; bunun yanısıra, hiçbir kollektife bağlılığı olmayan dostlarımızın önerilerini de büyük bir ciddiyetle dinlediğimizi, onların değerlendirmelerinin bizim için büyük önem taşıdığını" da belirten açıklamamızdı.
Bu açıklamayı yapmamızın nedeni, kendilerini "birey" olarak kabul edenlerin
"öncelikle kollektifler tarafından verilen karara bağlı olduklarını ilan etmeleri ve kollektiflerle birlikte hareket etmelerinin" mücadelenin doğası gereği olduğunu hatırlatmaktı.
İkinci nokta ise, "
ortak imzalı bir pankart arkasında HİÇBİR KOLLEKTİFİN VARLIĞINI REDDETMEYEN ve
her kollektifin ortak amacımızı gerçekleştirme yönünde sağladığı birikimi yansıtacak bir tarzda yer alması" önerisiydi.
Bizim günler öncesi açıkladığımız bu iki ilkenin çok net olduğunu tartışmak bile yersiz. Biz, yeni bir likidasyona yol açmaması için görüldüğü gibi
"ya ortak pankart altında isteyen her kollektifin imzası olsun" veya
"ortak imzasız pankart ama ardında isteyen her birey ve kollektif kendi pankart, flama veya imzası altında yürüsün" dedik.
Yaptığımız tüm konuşmalarda, görüşmelerde ve açıkça imza ile ilan ettiğimiz açıklamalarımızda bunun dışında bir görüş belirtmedik.
Ne var ki, sanki bizim bu açıklamalarımız hiç yokmuş gibi, ortak toplantıya gittiğimizde büyük bir sürprizle karşılaştık. Orada bulunanlar içinde kendilerini "kollektif" olarak sadece SY ile BR niteledi. Gelemedikleri için kendilerini kollektif olarak niteleyip nitelemediğinden emin olamadığımız bir diğer grup ise toplantıya yetişemeyeceğini açıklamış. Bu açıklamayı doğrudan bize yapmadılar, biz oradakilerden öğrendik.
İki grup dışındakilerin tümü "birey" olarak orada bulunduklarını açıkladılar. Daha önceki açıklamalarına dayanarak bizim kollektif olarak muhatap aldığımız (ve artık kollektif olmadıkları için adlarını geçirmeye gerek olmayan) iki grup adına konuşan arkadaş ile TBD temsilcisi ise toplantıya "birey" olarak geldiklerini, ortak yapılarının olmadığını belirttiler.
Sürece arabulucu ve işleri kolaylaştırıcı olarak katıldığını beyan eden arkadaş, daha önce yaptığı görüşmelere dayanarak her grubun her konuda anlaştığını, imzasız tek pankart altında herkesin kendi adı, pankartı ve flamaları olmadan karışık yürüyeceğini, sürecin ileri aşamaları için hemen teknik komite kurulmasına geçilmesi gerektiğini söyledi. Biz açıklamalarımızda yer alan görüşleri tekrarladık. Artık kollektif olmadıklarını belirten arkadaş ile arabulucu, şiddetle itiraz edip bu durumda Ürün'ün herkesi ezeceğini belirttiler. Bu arkadaşlardan iki grup adına açıklama yapanı, ayrıca Ürün'ün, internet sitelerini kapatan arkadaşları örnek alması gerektiğini, bu şekilde her şeyin kolaylaşacağını söyledi.
SY, geleneksel ortak yapımızın adı, amblemi ve flamasını açarak herkesin onun ardında başka hiçbir işaret olmadan yürümesi gerektiğini söyledi. Biz bunun zamana ve zemine uygun olmadığını, mevcut şartlarda provokasyona açık olacağını ve herkese yanlış mesajlar vereceği için ciddiyetsiz bir öneri olduğunu belirttik. Ortak hedefimizin gerçekleştiği gün geldiğinde bunu şanına uygun biçimde ileride yapabileceğimizi açıkladık. Toplantıda yer alan diğer arkadaşlar da bu öneriyi reddetti.
Bunun üzerine biz her kollektifin imzasının yer aldığı ortak imzalı pankart altında
Ürün olarak kendi pankartımızı açmadan doğrudan siyasal kimlik iddiası olan herkesle birlikte karışık olarak yürüyebileceğimizi, böylece "ezme" sorununun da ortadan kalkmış olacağını belirttik. Kitle çalışması yürüten gençlik, kadın ve sendikal yapıların kendi pankart ve flamalarıyla yürümelerinin ise doğal olduğunu, onların kendi gündemlerinin ve programlarının olduğunu, doğrudan doğruya siyasal yapı olmadıklarını söyledik.
BR adlı grup, kendilerinin zaten imzalarını koymayı tercih etmediklerini ve bu yüzden 1 Mayıs'ta da imza koymak istemediklerini belirtti. SY, "o zaman İGD de, Birlik Dayanışma Platformu da kendi flamalarıyla yürür" dedi. Biz bunda bir sorun görmediğimizi, bunu zaten kabul ettiğimizi belirttik.
Birey olarak orada bulunan ve zaten birey olduğu için imza koyma imkânı olmayanlar ise, buna da itiraz ettiler ve garip biçimde "asla imza olmamalı" diye ısrar ettiler. Kendilerinin kollektif iradeye tabi olmaları gerektiğini, kollektiflerin alacağı tüm kararlara birey olarak uymayı taahhüt etmeleri gerektiğini söylediğimiz halde onlar ısrarla kendilerini kollektiflerin üstünde görme tutumlarını devam ettirdiler.
Daha sonra, arabulucu, "kollektiflerin ortak imzalı
bildirisi olsun, ama yürüyüş kolunda hiçbir isim ve flama olmasın" dedi. Ortak bildiriye isim konuluyorsa, ortak yürüyüşte de ortak imzalı tek bir pankart olabilir, bunda ne sakınca var diye yanıt verdik. Diğerleri ortak bildiride imza konulmasında bir sorun görmedikleri şeklinde görüş bildirdi.
İki grup adına konuşan arkadaş ise ortak imzalı bildiriye de itiraz etti. Aynı arkadaş "zamanında İGD komsomoldu" diye iddia ederek bizim de kitle çalışması yürüten dost kurumları istersek yürütebileceğimizi söyledi. "Bunlar sizin yan kuruluşlarınız, flamasız isimsiz karışık yürüsünler" dedi.
Arabulucu, "Ürün'ün de, TÜM-İGD'nin de, BDH'nın da hiçbir izi ve flaması olmayacak, burada bulunan herkes birlikte yürüyecek, yoksa siz tek başınıza kalıp tecrit olursunuz, ona göre" diyerek kestirip attı.
Diğeri ise, "bakın bu toplantıda çoğunluk görüşüne uymak zorunlu olmalı. Azınlıkta kalan çoğunluğa koşulsuz şartsız uymalı." dedi.
Arabulucu bunun herkesin ortak görüşü olduğunu bir kez daha vurguladı. Siz bu görüşlerimizi kollektifinize iletin, tutumlarını tekrar gözden geçirsinler ve sonucu bana bildirin dedi. Biz durumu kollektifimize iletmek üzere ayrıldık.
Kollektifimizle görüştük. Teklifi enine boyuna değerlendirdik. Yapılan teklifi dost kurumlara da ilettik.
İlerici gençlik, doğal olarak farklı üniversitelerde ve mahallelerde PARTİ DEĞİL KİTLE ÇALIŞMASI yaptıklarını belirterek pankartsız, imzasız, sadece siyasal kadrolardan oluşan bir yürüyüşe evet diyemeyeceklerini söylediler. Ancak, buna rağmen, tüm -varsa- farklı kollektiflerdeki gençlerin -ister ortak ister ayrı imzalı- ama, BİRLİKTE yürümeleri teklifinde bulundular. Gençlik de birlikte yürüsün, bu adım daha sonra günlük çalışmaları da birlikte yürütme noktasına varır diye somut bir öneride bulundular.
Kadınlar ve BDH da eşdeğerleriyle birlikte ister ortak, ister ayrı imzalı yürümeye hazır olduklarını bildirdiler.
Bu yeni öneriler, kararlaştırıldığı gibi arabulucuya iletildi. Yarım saat sonra aynı arkadaş bütün bu önerileri ortaklaşa reddettiklerini, Ürün, TÜM-İGD ve BDH'nın adının hiçbir şekilde geçmesini kabul etmeyeceklerini bildirdi.
Böylece, görüşmeler sonuçsuz kaldı.
DeğerlendirmeGörüşmelerin tıkanmasının asıl sebebi, ortak yürüyüşün sözü edilen arkadaşlar tarafından yanlış algılanmasıdır.
Biz bu ortak yürüyüşün PARTİ düşüncesini bire bir benimsemiş siyasal kadrolar tarafından düzenlenmesini talep ettik ve bu nedenle tüm açıklamalarımızı ÜRÜN SOSYALİST DERGİ olarak yaptık.
Diğerleri ise, kitle çalışması yürüten dost kurumların da mutlaka imzasız, isimsiz parti saflarına gelmesi gerektiği gibi tümüyle yanlış, apolitik, ilke ve normları bilmeyenlerin önerebileceği bir yaklaşım getirdiler. Onların ortak talebi, tıpkı Ürün gibi, ilerici gençlik ve kadın kuruluşları ile sendikal hareket kadrolarının da ortak parti yürüyüşüne kendilerini hiçbir şekilde ifade etmeden katılmasıydı.
Bizim ortaklaşma yönündeki
hiçbir önerimiz kabul edilmedi. Bizlerin yeniden ayağa kalkışın ilk adımı olarak hiç olmazsa birlikte yürüme önerimiz de kabul edilmedi. Bizlerin eski tartışmaları küllendirmeye bırakma ve daha sonra da gömme teklifimiz de kabul edilmedi.
Bizlere ne yazık ki, bunca yıllık birikim yok sayılarak apolitizm, "bireyleşme" ve giderek likidasyon önerildi. Ayrıca, kitle çalışması yürüten bizimle ilişkili dost kurumların iradesini yok saymamız istendi.
Dolayısıyla, ÜRÜN SOSYALİST DERGİ birlik yönündeki çabalarına son vermeden tüm partili dostların platformu olmaya devam edecektir. Bu 1 Mayısta da, aynen daha öncekilerde olduğu gibi, dost ve kardeş işçi, sendika, mahalle, gençlik ve kadın kuruluşları ile Taksim'de birlikte yürüyecektir.
Vakit geçmiş değildir. Ortak imzalı bir pankart arkasında birlikte yürümeye hâlâ hazırız. Gençler de, diğer kitle örgütleri de birlikte yürüyebilirler ve böylece dosta düşmana gerçek durumumuzu yansıtan güçlü bir mesaj verilebilir.Tüm parti dostlarını saflarımızı güçlendirmeye, apolitizmi, reformizmi ve likidasyonu reddetmeye, birliği adım adım örmeye davet ediyoruz.
Son bir sözümüz de arabuluculuk yapan arkadaşa. Onun dürüst bir arabulucu ve kolaylaştırıcı olma sözünü verdiği halde, ticaret hayatında kullanılan yöntemleri siyaset alanına taşımasından derin bir üzüntü duyuyoruz. Ali'nin külahını Veli'ye giydirerek, yüze başka, arkaya başka konuşarak, herkesi birden yanıltarak işçi sınıfı siyaseti alanında sonuç alındığı nerede görülmüş? En yumuşak şekliyle ifade ediyoruz ki, bu arkadaşın Ürün Sosyalist Dergi nezdindeki kredisi bütünüyle tükenmiştir.