Tarih: 31.07.2008 |  Bildiri
Geçici ateşkes kararı

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP'nin kapatılması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç olmak üzere 71 AKP'linin siyasetten yasaklanması talebiyle açtığı davayı 30 Temmuz 2008 günü karara bağladı. Mahkemenin 6 yargıcı kapatmadan yana oy kullandı, 5 yargıcı ise kapatmaya karşı çıktı ve böylece kapatma için gereken 7 oy bulunamadığı için AKP'nin kapatılması reddedildi. Yapılan ikinci oylamada 10 üye AKP'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği, ancak bunun kapatmayı gerektirecek kadar ağır bir nitelik taşımadığı gerekçesiyle AKP'nin 2008 yılı için aldığı hazine yardımının yarısının kesilmesine karar verdi. Bu kararla AKP kapatılmadığı gibi, hiçbir üyesi de siyaset dışı bırakılmadı.


Anayasa Mahkemesi'nin kararı, egemen sınıf içinde Kemalist kanat ile Nakşibendi-Nurcu kanat arasındaki kıran kırana iktidar kavgasında geçici bir uzlaşmayı, bir ateşkesi temsil ediyor. Kemalist kanat sonuçta AKP'yi kapatamadı ama onun laikliğe karşı odak olduğunu tescil ettirdi. Nakşibendi-Nurcu kanat ise sonuçta davanın toptan reddedilmesini sağlayamadı ama hükümeti ve cumhurbaşkanlığını elinde tutmayı başardı.

Karar egemenlerin her iki kanadının da şu anda rakibine kesin darbeyi vurmaktan aciz olduğunu gösterdi. Kirli çamaşırları ifşa etme, baskı, şantaj, rüşvet, ihbar, ele verme, ihanet, tutuklama, cinayet ve katliam gibi yöntemlerin vicdansızca kullanıldığı iktidar kavgasında, ilkesiz ve hukuksuz dalaşma ve ödünleşme devam ediyor. Her ne pahasına olursa olsun hızla zenginleşmeyi ve emekçi halkları sömürgeci efendi mantığıyla sömürmeyi ve ezmeyi kendine yaşam kılavuzu bellemiş düşman kardeşler boğuşmaktan asla vazgeçmezken pelteleşmiş bir halde birbirlerinin üstüne yığılıyorlar. Sözünü ettiğimiz kapitalist yaşam kılavuzuna bağlı olarak aralarındaki ideolojik ve politik farklar gitgide siliniyor ve birbirlerine gün geçtikçe daha çok benziyorlar. Hangi kanadın nerede başlayıp nerede bittiği, kişilerin ve grupların hangi kanada mensup olduğu bile bilinemiyor; kaygan ve kaypak zeminde sağ gösterip sol vuranlar, sol gösterip sağ vuranlar birbirine karışıyor; anlık, günlük, haftalık, aylık, yıllık geçici ittifaklar kural haline geliyor.

Anayasa Mahkemesi'nin kararı birbirlerine ölümü gösteren rakiplerin sıtmaya razı olduğunu ortaya koyuyor. AKP iktidarı Ergenekon davasıyla Kemalist kanada, Silahlı Kuvvetler ve yüksek yargı çevreleri ise AKP'yi kapatma davasıyla Nakşibendi-Nurcu kanada ölümü gösterdiler.

AKP iktidarı Ergenekon iddianamesinde kontrgerilla eylemleri ile fail ve destekçilerinin çok sınırlı bir kesimine yer verdi. Kontrgerillanın Silahlı Kuvvetler ve MİT başta olmak üzere devlet kurumlarıyla herhangi bir ilişkisinin olmadığını ilan ederek uzlaşmaya hazır olduğunu belli ederken, ortaya koyduğu ipuçlarıyla soruşturma ve koğuşturmayı her an asıl kurumlara ve asıl görevlilere uzanacak şekilde genişletebileceğinin işaretini de verdi. Ayrıca, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanı atamalarında hükümetin ve cumhurbaşkanlığının elindeki yasal kozları kullanabileceğini sezdirdi.

Buna karşılık Silahlı Kuvvetler ve yüksek yargı çevreleri de "yeni anayasa" projesini püskürterek, AKP'nin tabanına mesaj vermek için kullandığı türbanı üniversitelerde serbest bırakmayı öngören anayasa değişikliklerini iptal ettirerek ve parti kapatma davasını açtırarak AKP'yi iyice hırpaladı. Bu hırpalamanın AKP'yi kuruluşundaki itaatkâr çizgiye çekebileceği ve onun ikinci seçim zaferi ile cumhurbaşkanlığını ele geçirmenin verdiği güçle içine girdiği hizadan çıkma eğlimlerini dizginleyeceğini hesapladı. AKP'ye hukuksal yetkiyle fiilî siyasal, askerî ve ekonomik gücün aynı şeyler olmadığını hatırlattı. Büyük sermayenin ve yüksek devlet bürokrasisinin vazgeçilmez saydığı temel politikalara AKP'nin ilişmemesi ve bir daha "çizmeyi aşmaması" karşılığında Nakşibendi-Nurcu kanadın parlamentoculuk ve hükümetçilik oynaması ve ekonomik vurgunlarına devam etmesi noktasında uzlaştı. AKP'ye sadece para cezası verildi.

Benzetmemize dönecek olursak, sıtma statükonun sürmesi anlamına geliyor. Statüko sürüyor ama artık Kemalist kanadın sırtında Ergenekoncu yaftası, AKP'nin sırtında laikliğe karşı odak olma yaftası var.

Egemen burjuvazinin iki kanadı arasındaki ateşkes ABD ve AB emperyalizmi tarafından olumlu karşılandı. Sermayenin iki kanadının ve özellikle onları temsil eden hükümet ile genelkurmayın uzlaşmasını, aralarındaki sorunları gidermesini, işbirlikçilerin emperyalizmin bölgesel ve küresel hesapları doğrultusunda birlikte hareket etmesini isteyen emperyalist odaklar, çeşitli telkin, baskı ve (özellikle AKP'den son derecede memnun olan AB kaynaklı) tehditlerle zaten bu sonucu elde etmek için çalışıyorlardı. Kanatların temel unsurlarının uzlaşması teşvik edilirken, emperyalistlerin bakışına göre her iki tarafta "çizmeyi aşanlar"ın bir şekilde zayıflatılması ve hatta tasfiyesi gündemdedir.

Statüko, yani azgın kapitalist sömürü, Türk-İslam-NATO Sentezi, emperyalizme bağımlılık, şovenizm ve militarizm egemenlerin ortak paydası olmaya devam ediyor. Bununla birlikte, egemenler arasındaki ateşkesin kesin bir birlik ve istikrar anlamına gelmediğini, kanatlar arasındaki sorunların yerli yerinde durduğunu ve bu sorunların ister istemez yeni çatışmalara yol açacağını unutmamak gerekir. İşçi sınıfına, emekçilere ve ezilen halklara karşı birlikte davrananlar, kendi bencil çıkarlarını ve iktidarlarını azamileştirmek için kapışmaya devam edecekler. Genelkurmay ve büyük sermaye açısından, rejimin kilit taşını oluşturan Çankaya'nın AKP'nin eline geçmesi nedeniyle askeri vesayetin ve ekonomide büyük sermayenin sahip olduğu aslan payının tehlikeye düşmemesi büyük önem taşıyor. Hızla büyüyen küçük ve orta sermaye açısından, zenginleşmelerinin kesintiye uğramaması ve güç kazanımı eş derecede önem taşıyor.

İşçi sınıfı ve dostları, egemenlerin arasındaki çelişmelerden her iki tarafı zayıflatmak ve sömürü sistemine son vermek için; bağımsızlık, demokrasi, laiklik ve sosyalizm davasını ilerletmek için kuşkusuz yararlanacaklardır. Ancak güya laikliği, bağımsızlığı ve sosyal devleti korumak için NATO'ya sıkı sıkıya bağlı askeri güçlerden ve destekçilerinden, güya demokrasiye ve özgürlüğe kavuşmak için yine NATO'ya bağlı "sivil" iktidardan ve polis güçlerinden medet umanlar, sadece boş hayal peşinde koşuyorlar ve işçi sınıfı ile dostlarının bilincini karartmaya hizmet ediyorlar. Sol ve sosyalizm adına AKP veya Ergenekon savunuculuğu yapanların solla ve sosyalizmle herhangi bir ilişkisi kalmamıştır.