Tarih: 04.08.2008 |  Bildiri
Yüksek Askerî Şura'nın ardından

Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi laikliğe aykırı eylemlerin odağı ilan eden ama söz konusu eylemlerin yeterince ağır olmadığı gerekçesiyle partiyi kapatmayan ve para cezasına mahkûm ederek onun iktidarda kalmasına izin veren kararından sonra, Yüksek Askerî Şura 1-4 Ağustos 2008 tarihleri arasında toplandı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Yüksek Askerî Şura'nın törensel nitelikteki açılışına katıldıktan ve öğle yemeğini yedikten sonra toplantılarda hiç yer almadı. Oysa daha önceki yıllarda toplantılara başından sonuna kadar katılır ve bu katılmaya ordunun sivil hükümetin emrinde olduğunu gösteren simgesel bir değer yüklerdi. Bu yılki davranışıyla AKP geriye adım attığını, artık bu küçücük simgesel değerden de vazgeçtiğini, kendisinden önceki hükümetlerin geleneksel uygulamasına döndüğünü ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni atamalarda başına buyruk bırakma uygulamasını benimsediğini göstermiş oluyor.

Başbakanın Yüksek Askerî Şura toplantılarına katılıp katılmamasından daha önemlisi, ordu üst yönetiminin kendi iç dengelerine ve hesaplarına göre yaptığı genelkurmay başkanlığı, kuvvet komutanlığı ve ordu komutanlığı atamalarının, kuvvet komutanlığı ve ordu komutanlıkları için milli savunma bakanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı tarafından, genelkurmay başkanlığı için bakanlar kurulu ve cumhurbaşkanlığı tarafından aynen benimsenerek resmileştirilmesi oldu. Böylece, kısa süre önce AKP'nin yıpratma kampanyasına hedef olan Kara Kuvvetleri Orgeneral İlker Başbuğ 30 Ağustos'ta genelkurmay başkanı oluyor.

Egemen kapitalist sınıfın iki kanadı arasında süre giden boy ölçüşme bağlamında bu durumun siyasal anlam ve önemi, AKP iktidarının hükümetten sonra cumhurbaşkanlığını da ele geçirmesinden ve yasal olarak ordu üst yönetimini istediği şekilde belirleme gücüne kavuşmasından sonra bu gücünü kullanmamış/kullanamamış olmasıdır. Çankaya savaşlarının en önemli nedenlerinden biri, AKP'nin ordu üst yönetimine boyun eğmesiyle şimdilik ortadan kalkmış oluyor.

Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte türbanın Çankaya'ya çıkması, Anayasa Mahkemesi'nin türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını öngören anayasa değişikliklerini iptal etmesiyle ve hemen ardından AKP'yi kapatma davasında üniversitede türbanın laikliğe aykırı olduğunu ilan etmesiyle simgesel değerini kaybetti: düşünün ki, Hayrünnisa Gül türbanıyla Çankaya köşkünde ferah ferah oturmaya devam edecek ama türbanlı kızlar üniversiteye giremeyecek!

Aynı şekilde, AKP'nin son seçimde oyların yüzde 46.7'sini alması ve Çankaya'yı fethetmesi, hükümeti ve cumhurbaşkanlığını elinde tuttuğu halde ordu üst yönetimini belirleme yetkisini kullanmaması/kullanamamasıyla siyasal değerini de önemli ölçüde kaybetmiş oluyor.

Hakkını yemeyelim, AKP, simgesel ve siyasal kaybına karşılık ordu üst yönetiminden bir teselli ikramiyesi aldı. Haberlere bakılırsa, Yüksek Askerî Şura'da bu kez "irticacı eğilimde olmak" gerekçesiyle ihraç edilen ordu personeli olmadı ve dolayısıyla milli savunma bakanı ve başbakan kararlara şerh koymak zorunda kalmadı.