Tarih: 01.02.2009 |  Haberler
Onbeşler yaşıyor, TKP savaşıyor!

"Onlar köküdür memleketin
Dallara yürüyen su
Bu kökte saklıdır
Onlar umudun temeli
Onlar kanadı hürriyetin
Halkın aklıdır"

Bu yıl Türkiye Komünist Partisi'nin kurucularından Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve on üç yoldaşının Karadeniz'de katledilişinin 88. yıl dönümü. Ürün Sosyalist Dergi olarak geleneksel hale getirdiğimiz "TKP'liler Buluşuyor-Dünü Bugüne Bugünü Yarına Bağlayalım-Onbeşleri Anma Etkinliği" ni, Makine Mühendisleri Odası'nın Taksim şubesinde, 1 Şubat Pazar günü gerçekleştirdik.

Ürüncüler, İlerici Gençler ve yüreği devrim ateşiyle yanan dostlarımız salonu tıklım tıklım doldurmuştu. Saat 15.00'da "Hava döndü, işçiden işçiden esiyor yel" dizeleriyle başlayan etkinliğimizin açılış bölümü, başta Onbeşler olmak üzere tüm devrim şehitleri için yapılan bir dakikalık saygı duruşu sırasında, en gencinden en yaşlısına herkesin hep bir ağızdan coşkuyla okuduğu Enternasyonal Marşı'yla gerçekleştirildi.

"Yarınlar bizimdir yoldaşlar"
Enternasyonal Marşı'nın okunmasının ardından sunucu arkadaşlar, "1940'lardan itibaren bu yürüyüşün içinde ilk günkü heyecanıyla yer alan, deneyimiyle en yaşlı, yüreğiyle en genç yoldaşımız, eskimeyen tüfek Bekir yoldaşımızı açılış konuşmasını yapmak üzere davet ediyoruz," diyerek TKP emektarı Bekir Karayel'i açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti.

Konuşmasında, komünistlerle ilk tanışmasının Bulgaristan'da olduğunu, komünist harekete Türkiye'de katıldığını anlatan Karayel, "Ürün çevresinde toplanan, Mustafa Suphi ile yoldaşlarının kurmuş oldukları Türkiye Komünist Partisi'nin gerçek savunucuları olan Türkiye komünistleri ile TÜM-İGD'li gençlerin büyük bir özveriyle sürdürdükleri çalışmalarını gördükçe, benim komünistliğim iyice pekişmiş olduğu içindir ki, bugün de hâlâ komünistim," dedi. "Yarınlar bizimdir yoldaşlar" diyerek konuşmasını bitirdi.

Yeni ekimlere, yeni devrimlere
Ardından "Dünya Kapitalist Krizi, İşçi Sınıfı ve Olasılıklar" başlıklı panel başladı. Panelde Çalışma ve Toplum Dergisi genel yayın yönetmeni ve iş hukukçusu Murat Özveri ve öğretim üyesi İsmail Kaplan konuşmacıydı. İlk konuşmacılardan Murat Özveri yaptığı konuşmada sendikaların günümüzdeki durumundan, kapitalistlerin işçileri daha da sömürmek için yaptıkları hukuksuzları anlattı.

Özveri sendikaların bugünkü durumunu açıklamak için verdiği örnekte Boğaziçi gişe memurlarının yaptığı eylemliliği, kazanımlarını anlatarak bu örneğin Türkiye'de sendikalar tarafından görmezden gelinmesine rağmen Fransa'daki metro çalışanlarının bu kazanımı propaganda olarak kullandığını belirtti. Konuşması süresince sınıf içerisindeki beyaz yakalı ve alt işveren gibi sınıfı bölen ayrımlara değindi. Bu gelen krizin sınıfın parçalanmışlığını ortadan kaldıran bir rüzgâr olduğunu belirterek, beyaz yakalıların gittiği kafelerin o bireyselliğinden, kahvelerin toplumsallığına doğru kaydığını söyledi.

Sözlerini krize karşı hukuki platformda bir şeyler yapmanın vakti olduğunu belirterek sürdürürken, işçilerin ve sendikaların krize karşı mücadele ederken burjuvazinin hukuk kuralları içinde değil aksine bu kuralları zorlayan, genişleten bir noktadan hareket etmeleri gerektiğini vurguladı. Ayrıca sendikaların gücünün hukuki süreçlerden çok örgütlenmeden ve ilkeli siyasetten geldiğinin altını çizdi.

İkinci konuşmacı İsmail Kaplan ise konuşmasında, krizin ne kadar köklü olduğu, sistemsel ve yapısal nedenler dolayısıyla bu krizin kolay kolay atlatılamayacağı üzerinde durdu. Bununla birlikte krizin kapitalizmin kendiliğinden yıkılmasına yol açmayacağını, çünkü kapitalizmin sermaye ile devletin koalisyonuna dayandığı, devletin ideolojik aygıtlarının kitleleri kapitalist ideolojiye bağladığını, devletin baskı aygıtları da yine kitleleri korkutup cezalandırdığı sürece kapitalizmin bir şekilde yeni düzenlemelerle ayakta kalabileceğini söyledi. Kapitalizmi aşmak için sınıf partilerinin, sınıf sendikalarının, demokratik kitle örgütlerinin yeni bir dünya için sömürüyle savaşması, eşitliğin egemen olduğu bir düzen istemini kitlelere mal etmesi, işçi sınıfının ve kitlelerin bu talepler etrafında harekete geçmesi gereğini vurguladı.

Kapitalizmin önceki kriz dönemini ve devrimcilerin bir kısmının politikalarını hatırlatan Kaplan, ÖDP'nin kuruluş sürecine katılanlardan ne  devrimci demokratların devrimciliğinin kaldığını ne de sosyalist demokratların sosyalistliğinin kaldığını her iki kanadından demokratlıkta buluştuğunu ÖDP'nin parti programından örnekler vererek anlattı. Benzeri bir yönelişin çatı partisi tartışmalarında da yaşandığına dikkat çeken Kaplan, çatı partisinde bir araya gelenlerin devrimciler, yurtseverler olmasına rağmen bildirilerinin hiçbirinde sosyalizm, devrim, kapitalizm, emperyalizm kelimelerinin geçmediğine dikkat çekti.

İsmail Kaplan son olarak konuşmasında, "Türkiye'de resesyon değil depresyon var. Çünkü dünyada yaşanan kriz köklü bir kriz. Kapitalistler kârları özelleştiriyor, zararları kamulaştırıyor. Bertolt Brecht'in bir sözü var: 'Bir banka kurmak, bir banka soymaktan çok daha ağır bir suçtur!' Banka kurdular emekçileri soydular ama sonu geliyor," diyen Kaplan yeni Ekimlerin, yeni devrimlerin kendiliğinden gelmeyeceğini ancak bizim mücadelemizle olacağının altını çizerek konuşmasını bitirdi. Güncel tartışmaların yer aldığı soru cevap bölümünün ardından etkinliğe kısa bir ara verildi.

Dünü bugüne, bugünü yarına bağlıyoruz
Kısa bir aranın ardından etkinliğin ikinci bölümüne geçildi. İkinci bölüm boyunca ara ara  yurtiçinden ve yurtdışından çeşitli bölgelerdeki dostlarımızın ve yoldaşlarımızın mesajları okundu. Ankara'dan Berlin'e, İzmir'den Dortmunt'a, Mersin'den Stocholm'e, Dersim'e, Bodrum'a kadar çeşitli bölgelerden gelen mesajlar, selamlar iletildi etkinlik boyunca.

İkinci bölüm "anti emperyalist mücadele, savaşlar ve komünistler konulu", belgesel nitelikli, kısa film gösterimiyle başladı. Filmde emperyalistlerin kanlı maceraları ve komünistlerin bu oyunlara karşı her koşul altında, kimisi devrimlerle sonuçlanan, anti-emperyalist mücadelleri nasıl gerçekleştirdiklerini anlatan kesitler sunuldu.

Belgeselin ardından halkların kardeşliği temalı bir skeç oynandı. Skeçte, Yunanistan'dan, Ermenistan'dan ve Ortadoğu'dan halklar insanlığa seslendiler: "Bizler bu toprakların esir insanları, özgürlüğü bulana değin, kardeşliği, barışı, sömürüsüz bir yaşamı bulana değin söndürmeyeceğiz bu ateşi. Ya sömürü ve zulmü devireceğiz ya insanlıktan çıkacağız! Şimdi söyleyin biz yapmazsak kim yapacak!"

Sıra ilerici gençliğin sesi Grup Güneşli Dünya'nın ezgilerindeydi. Ermenice, Türkçe, Kürtçe, Lazca, Arapça ezgiler, dünyanın barışa, kardeşliğe, mücadeleye en çok ihtiyacı olduğu bugünde hep bir ağızdan daha bir başka söylendi. "TKP yaşıyor, savaşıyor" sloganının sık sık atıldığı etkinlik boyunca Ahmet Arif, Can Yücel ve Nâzım Hikmet'ten şiirler okundu.

Anma etkinliğimiz hep bir ağızdan coşkuyla okunan TKP Marşı'yla sona erdi.

Onbeşleri andığımız bugün de onların yasını tutarak değil okulda, sokakta, fabrikada, tarlada bize bıraktıkları mücadele bayrağını yükselterek, dünü bugüne, bugünü yarına bağlıyoruz.

TKP yaşıyor savaşıyor!
Suphi, Nejat öncümüz, yaşatacak gücümüz!