Yazar, araştırmacı ve yayıncı Hasan Basri Gürses'i 19 Mart 2009
Perşembe günü kaybettik. Cenazesi 21 Mart 2009 Cumartesi günü öğle
namazından sonra Eyüp Camisi'nden kaldırılacak.
1949 yılında doğan Hasan Basri Gürses genç yaşta sosyalizmi benimsedi, işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin tarafını seçti. 1980 öncesinde DİSK Maden-İş sendikası ile Türkiye İşçi Partisi TİP içinde örgütleyici olarak çalışan Hasan Basri Gürses yazı ve yayın çalışmaları ile Türkiye'de sosyalist yazının gelişmesine önemli katkılarda bulundu.
1980 sonrası ilk sosyalist matbaa olan Bizim Ofset'i ve daha sonra 1992 yılında Sosyalist Yayınlar'ı kuran Hasan Basri Gürses bu yayınevi aracılığıyla dünya sosyalist literatüründen çeşitli eserlerin Türkçeye kazandırılmasına katkıda bulundu. Engels'in İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu, Lenin'in Emperyalizm: Kapitalizmin Sonuncu Aşaması, Dolores İbarruri'nin Faşizmi Ezeceğiz, Jürgen Kuczynski'nin İşçi Sınıfı Tarihi, Angela Davis'in Kadınlar, Irk ve Sınıf, Hisrov Ruzbeh'in Komünist Savunma, Harry Magdoff'un Emperyalizm Çağı adlı kitapları Sosyalist Yayınlar tarafından okuyucuya sunulan önemli eserler arasındadır.
TKP kurucusu Mustafa Suphi'nin mücadelesini anlatan Mustafa Suphi: Yaşamı, Yazıları, Yoldaşları, TKP Genel Sekreterlerinden Şefik Hüsnü Değmer'in mücadelesini anlatan Şefik Hüsnü: Yaşamı, Yazıları, Yoldaşları ile TİP Genel Başkanı Behice Boran'ın Savunma'sı da Sosyalist Yayınlar tarafından yayımlandı.
Sosyalist sistemin kapitalist sistemin çok yönlü ideolojik ve politik saldırısına dayanamayarak dağılmasından sonraki kargaşa döneminde yeni düşünsel arayışlara giren Hasan Basri Gürses, önce emperyalizm tarafından ezilen halkların kurtuluş mücadelesi üzerine yoğunlaştı. Örneğin, 29 Ocak 2006 Cumartesi akşamı Ürün Sosyalist Dergi tarafından düzenlenen "TKP'liler Buluşuyor! Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayalım, 15'leri anma gecesi"nde yaptığı "1920'ler Dünyası ve Günümüz" başlıklı konuşmasında ezilen halkların emperyalizme karşı birleşik bir mücadele hattı örmesinin gerekliliğini vurguladı.
Ne var ki, Hasan Basri Gürses'in düşünsel arayışı sosyalizmi yerlileştirmek, Marksizmi millileştirmek adına proletaryanın enternasyonalist sınıfsal mücadele çizgisinden uzaklaşarak gitgide milliyetçi ve mistik bir nitelik kazandı. Mir Sultan Galiyev'in Sömürgeler Enternasyonali uğrağından geçerek tarihi sınıfların mücadelesi olarak değil, milletlerin mücadelesi olarak yorumlamaya, Türk ve Yahudi kavimlerine tarih dışı, genetik özellikler yüklemeye başladı. Ona göre, "dünya tarihinde iki kavmin çok önemli rolü vardır. Biri Yahudiler diğeri Türkler. Bu kesin bir olgudur."
Marksist-Leninist anlayışın temel aldığı işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki evrensel çelişmeyi arka plana iten Hasan Basri Gürses Yahudi kavmini kapitalizmle, Türk kavmini sosyalizmle özdeş ilan ederek artık şöyle diyordu: "Dünyada, ya Yahudi kavminin toplumsallığı dışlayan, bireyci, özel mülkiyetçi, sermayeci, talancı küresel sistemi hakim olacaktır; ya da Türk kavminin tarihsel özelliği olan özel mülkiyeti dışlayan, devlet kuruculuğu, toplumsallık, kamusallık ve eşitlik modeli egemen olacaktır. Tarihte hep öne çıkan bu iki kavmin belirleyiciliği yine ortadadır."
Türk kavmine doğuştan medeniyet kuruculuğu, Yahudi kavmine doğuştan medeniyet yıkıcılığı misyonunu yükleyen, Türkleri iyinin ve güzelin timsali, Yahudileri kötünün ve çirkinin timsali sayan bu "millî karakter" felsefesi ister istemez halklar arasında eşitliği reddedip hiyerarşi ve hegemonyayı meşrulaştıran sömürgeci ve emperyalist bir yaklaşıma varacaktı. Hasan Basri Gürses'e göre, "Bu kadar geniş bir coğrafyada, farklı kültürler, farklı diller, dinler ve milletler üzerinde egemenlik kurmak, devlet kurmak ve tüm bu coğrafyanın kültürel zenginliğini koruyup yaşatacak kamusallığı yaratmak ancak Türk kavmine hastır."
Sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı mücadele adına yola çıkıp "kendi kavmimiz"in sömürgeciliğine ve emperyalizmine varmak teoride gerçekten hazin bir savrulma anlamına geliyor ve pratikte son derecede zararlı bir şovenizmin kapısını açıyordu. Ülkenin ve bölgenin somut koşullarında farklı kültürlere, dillere, dinlere sahip halkların eşitlik ve özgürlük mücadelesine bu gözle yaklaşmanın ne gibi acı ve utandırıcı sonuçlara yol açtığını yaşadık ve yaşıyoruz.
Hasan Basri Gürses'i eski bir yoldaşımız ve iyi bir insan olarak sevgi ve saygıyla anıyor, onu yaşamının son yıllarında sosyalist mücadeleden koparan mistik ve milliyetçi anlayışın zararlı etkilerini kırmak için enternasyonalist işçi sınıfı öğretisini kitleler arasında derinliğine yayma sözü veriyoruz.