Tarih: 22.07.2010 |  Bildiri
Kemal Türkler kavgamızda yaşıyor

Türkiye işçi sınıfının saygın önderlerinden Kemal Türkler'i faşistler tarafından katledilmesinin 30. yılında bir kez daha andık. İşçi sınıfımız, emeğin kurtuluşu, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya özlemi içinde mücadele yürütürken hayatını yitirenleri asla unutmadı. Başta komünistler olmak üzere bu ülkenin yüz akı tüm ilericiler sosyalizme katkı koyanları unutmadı, unutmayacak.



 

Kemal Türkler, bugünkü bütün bulgulardan kesin bir şekilde açığa çıktı ki, devlet destekli faşistlerin organizasyonuyla öldürüldü. Kemal Türkler'in ölüm emrinin kim tarafından verildiği de biliniyor (Alpaslan Türkeş ve Celal Adan), tetiği kimin çektiği de biliniyor. Katil Ünal Osmanağaoğlu, Kemal Türkler'in kızı Nilgün Soydan tarafından teşhis edilmesine, diğer sanıkların itiraflarıyla kesinleşmesine rağmen, hukuk labirentleri içine sokulan dava sonucunda, ceza alsa bile hapiste yatmadan çıkacak. Öyle bir hukuk sistemi var ki, katil faşistler söz konusu olduğunda önlerine her türlü olanağı seriyor, ancak sosyalistlerin, Hrant Dink gibi düşünenlerin, emekçi dostlarının her türlü bahaneyle yok edilmesine seyirci kalıyor.

 

Türkiye işçi sınıfımız, alınterinin onuru, yiğit işçi önderi Kemal Türkler'i unutmadığı gibi, eli kanlı katilleri ve onlara kucak açanları da unutmayacak. Kemal Türkler, bu ülkede sosyalizm kurulduğunda yanı başımızda yer alacak.

 

Kemal Türkler, grevsiz, toplu sözleşmesiz, kanunsuz bir dönemde girdiği sendikacılık yaşamında grevleri de gördü, toplu sözleşmeleri de, sendikalar kanununu da. Haksızlıklara baş kaldıran iyi niyetli, dürüst bir işçi olarak başladığı çalışma hayatında, zaman içinde değişerek emeğin kurtuluşunun ancak kapitalizmin alt edilmesiyle mümkün olduğunu gördü. Bu nedenle de öldüğü güne dek komünistlerle ve işçi sınıfı partisi militanlarıyla iç içe olmayı tercih etti.

 

Demokratik sınıf ve kitle sendikacılığı düşüncesine bağlanarak sosyalist düşüncenin sendikal hareket içinde hâkim olması için ömrü boyunca çaba harcadı. 1960'lı yıllarda sınıflar ve partiler üstü sendikacılık anlayışını reddederek 1961 yılında birinci Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) kurucusu oldu. Daha sonra, devletten ayrı düşmemeyi ana sendikal politika olarak belleyen Türk-İş'ten kopma cesaretini gösteren bir avuç sendikacıdan biri oldu. 1967 yılında devletten, sermayeden bağımsız, işçi sınıfı bilimini esas alan sendikacılık ilkesi çerçevesinde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nu (DİSK) kurdu ve genel başkanı oldu.

 

İşçi sınıfının ve sendikacıların doğrudan siyasetin içinde yer almasını savundu. Kemal Türkler, ülkenin siyasal ve toplumsal sorunlarıyla ilgilenmeyen sendikacıların işçi sınıfını kandırmaktan başka bir şey yapmadıklarını biliyordu. Bu nedenle, İbrahim Güzelce'yle, Rıza Kuas'la ve isimsiz onlarca devrimci sendikacıyla bir arada 15-16 Haziranların, DGM direnişlerinin, Kavel, Profilo eylemlerinin, 1 Mayısların hazırlığında, yürütülmesinde en önlerde yer aldı. Türkiye'de demokrasinin ancak işçi sınıfı öncülüğünde var olabileceğini kanıtladı.

 

Ülkemizde işçi sınıfının yükselen devrim talebi, burjuvazinin her alanda özgürlükleri kısmasına yol açtı. Sıkıyönetimler ilan edildi, grevler yasaklandı, gösteri ve yürüyüşlere izin verilmedi. Sivil faşist çeteler halka karşı bir terör kampanyası başlattılar. İlericilere, aydınlara, sendikal önderliklere suikastlar tertiplediler.

 

Faşist terör, işçi sınıfının korkusuz neferlerinden Kemal Türkler'e de yöneldi. Son olarak Maden-iş sendikasının genel başkanlığını yapan Kemal Türkler, faşist 12 Eylül cuntasının idareye el koymasından birkaç ay önce, 22 Temmuz'da, bugün hepsinin de isimleri açığa çıkan faşistlerce katledildi.

 

Türkiye işçi sınıfı ve komünist partisinin harekete geçirdiği kitleler, Kemal Türkler'in katline karşı tepkiyi, Türkiye çapında ve her sektörün yüzde yüze yakın oranlarda katıldığı bir genel grevle ortaya koydu. Ne var ki, böylesine muazzam bir tepki oluşmasına rağmen, bu durum, faşizme karşı birleşik bir cephenin derlenmesine yetmedi. 12 Eylül, tüm demokratik hakları elimizden alarak sendikaları, siyasi partileri, dernekleri kapattı ve toplumun üzerinde yıllarca sürecek bir karanlık dönem başlattı.

 

İşçi sınıfımız tarihinden dersler alıyor. İşçi sınıfımız öğreniyor. Türkiyeli işçiler ve emekçiler Kemal Türkleri unutmadı, unutmayacak. İşçi sınıfımız, bugün elde edilen yeni haklarda geçmişte bu uğurda can verenlerin emeği bulunduğunu çok iyi biliyor.

 

İşçi sınıfımız anti kapitalist sendikacılığın güçlenmesi için şehit olan Kemal Türkler'i de, 1 Mayısların özgürce kutlanması için hayatını ortaya koyan İbrahim Güzelce'yi de, işçilere insanca muamele edilsin diye tüm benliğiyle çaba harcayan Rıza Kuas'ı da unutmadı, unutmayacak.