Tarih: 06.09.2010 |  Haberler
TKP'nin 90. yılı coşkuyla kutlandı

Suphilerden Bilenlere, Nejatlardan Nâzımlara gelenek, genç savaş erlerini mücadeleye katarak, geçmişten aldığı deneyimle engelleri aşarak ileri yürümeye devam ediyor. 90. yılında Türkiye işçi sınıfının öncü gücü Türkiye Komünist Partisi yeni yaşını yeni devrimlere gebe bir mücadele hattı ile dolduruyor.


Ürün Sosyalist Dergi'nin düzenlediği TKP'nin kuruluşunun 90. yıldönümü etkinliği dün (05.09.2010) DİSK'e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası'nın Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi. 90 yıldır bu topraklarda mücadele yürüten TKP'nin 90. yıldönümüyle ilgili hazırlık çalışmaları haftalar öncesinden başladı. "Sömürüye ve yoksulluğa karşı yeni atılımlar için TKP 90 yaşında!" yazılı afişlerle ve pullarla dört bir yanı donatan gençler partimizin 90. yılını hep beraber kutlamaya tüm emekçi halkımızı çağırdı. Hazırlık çalışması bunlarla sınırlı değildi elbette. Genç yaşlı her yürek TKP'nin 90. yaşının coşkusuyla müzik çalışmalarından tiyatro ve film gösterimine, davetiye dağıtımından hazırlanan konuşmalara değin bir işin ucundan tuttu.

Tarih 5 Eylül'ü gösterdiğinde ise beklenen gün gelmişti. Genç, yaşlı, öğrenci, öğretmen, kadın, erkek, işçi, emekli, işsiz kısacası 3 aylık bebeden 90 yaşındaki TKP emektarı Bekir Karayel'e kadar yüzlerce kişi TKP'nin 90. yıldönümünü kutlamak için bir aradaydı.

Etkinlik sunucuların TKP üzerine yaptıkları konuşmayla başladı. Türkiye Komünist Partisi 90. yaşında yürüyüşüne devam ediyor savaşarak denildi ve saygı duruşunda bulunuldu. Ardından hep bir ağızdan yumruklar havada Enternasyonal Marşı okundu.

"Hiç kuşkunuz olmasın yoldaşlar, 'yarınlar bizimdir'"
Enternasyonal Marşı'nın okunmasının ardından 1940'lardan itibaren bu yürüyüşün içinde ilk günkü heyecanıyla yer alan, deneyimiyle en yaşlı, yüreğiyle en genç yoldaşımız, eskimeyen tüfek Bekir Karayel yoldaşımız etkinliğin açılış konuşmasını yaptı. Karayel yaptığı konuşmada komünist parti manifestosundan bahsederek kitaptan şu cümleyi okudu: Burjuvazi, kendi ölümünü getirecek silahları yapmakla kalmayıp, o silahları kullanacak insanları da yaratmıştır- modern işçileri - proletaryayı. Karayel konuşmasında kapitalist canavarın gücü her geçen gün zayıflayarak tükenmektedir ve sosyal tahlil açısından hiç de uzak olmayan bir tarihte, proletarya tarafından kazılacak olan mezara gömülüp yok edilecek, insanlık da bu kana susamış canavarın elinden kurtulacaktır diyerek işçi sınıfının mutlak zaferinin yakın olduğuna dikkat çekti. Karayel son olarak da bütün gücümle şunu haykırmak istiyorum sizlere: hiç kuşkunuz olmasın yoldaşlar 'yarınlar bizimdir!' diyerek, alkışlarla konuşmasını bitirdi.

Karayel'in konuşmasının ardından sağlık problemleri sebebiyle etkinliğe katılamayan Şahabettin Bakırsan'ın etkinliği kutlayan selamları iletildi. Ardından belgesel film gösterimine geçildi.

90 yıllık binbir ömür
Bazı filmler vardır izlenir ve unutulur. Bazı filmler vardır güldürür. Bazı filmler vardır ki her karesinde koca bir tarihin sayfaları vardır. Bazı filmler vardır ki 90 yıllık bir ömrün değil 90 yıllık binbir ömrün hikâyesi anlatılır. Okunan mesajların ardından işte böyle bir film gösterimi yapıldı. İlerici sinema emekçilerinin hazırladığı filmde 90 yıllık TKP tarihine ışık tutuldu. Partimizin kuruluş yıllarından bugüne değin başarılarına ve eksikliklerine değinen film bellekleri tazeledi, unutturulmak istenen koca bir tarihi beyaz perdeye yansıttı.

Yeni bir devrim için bir gün mutlaka
Film gösteriminin ardından TKP tarihi ve güncel gelişmeler başlıklı bir konuşma yapmak üzere söz İsmail Kaplan'a bırakıldı. 10 Eylül 1920'de Suphilerin önderliğinde kurulan TKP'nin sömürüsüz, savaşsız, insanca bir kardeşlik dünyası istediğini vurgulayan Kaplan, o dönemki milli burjuvazinin kapitalist bir cumhuriyet istediğini, sosyal bir cumhuriyeti engellemek için 28-29 Ocak 1921'de Onbeşleri katlettiğini belirtti. Ayrıca burjuvazinin padişahlığa son vermek, laikliği benimsemek, kadınların okumasının hak olarak sayılması gibi olumlu bazı hamleler yapmasına rağmen her dönem TKP'yi yasakladığını, sendikal çalışmalara izin vermediğini, kısa süre sonra emperyalizmle işbirliğine yöneldiğini, 1950'lere kadar işçileri güvencesiz ve sigortasız çalıştırdığını, halkları ezdiğini ve yoğun asimilasyon uyguladığını söyledi.

Ardından burjuvazinin ABD'ye teslim olduğunu, NATO'ya üye olmak için Kore'ye binlerce gencimizi yolladığını, DP diktatörlüğüne karşı halk ve gençlik muhalefeti ortamında yapılan 27 Mayıs 1960 darbesinin bir yandan anayasal özgürlüklerin yolunu açarken bir yandan da devlet yapısını iyice militarize ettiğini belirtti. 12 Mart 1971 darbesiyle birlikte özgürlükler rejimine son verildiğini, 12 Eylül 1980 faşist darbesinin de bu kötü gidişi kesinleştirdiğini anlattı. Böylece bağımsızlık, laiklik ve barış söylemleriyle yola çıkan burjuvazinin adım adım bu söylemleri terk ettiğini; uygulamada ise emperyalizme tamamen kölece bağlı; kapitalizmin işçileri, köylüleri, yoksulları ezdiği; gerici din baronlarının kontrolüne girmeye başla başlayan bir ülke yaratıldığını belirtti. 1974 – 1980 Atılım yıllarında TKP öncülüğünde işçi sınıfının, emekçi köylülerin ve ezilen halkların inisiyatifiyle kitlesel 1 Mayısların, 8 Martların ve 21 Martların yerleştirildiğini vurgulayan Kaplan, 1980 darbesinin ardından özelleştirmelerin ve taşeronlaştırmanın arttığını belirterek Kürtlere yönelik inkâr ve imha politikalarının savaş boyutuna yükseldiğini anlattı. AKP'nin 12 Eylül'ün mirasçısı olarak 8 yıldır yürüttüğü politikaları değerlendirdi ve referandumda niçin hayır demek gerektiği üzerinde durdu.

Onbeşlerin katli, tan matbaası baskını ve kanlı pazar ile en üst yönetimlere gelme arasındaki organik bağı somutlaştıran örneklere değinen Kaplan sözlerini "başaracağız" diyerek bitirdi.  Ardından Merve arkadaşımızın hazırladığı kısa oyuna geçildi.

Beni vurun
"Beni vurun. Yaşamak istemediğimden değil. Acemi olduğumdan da değil bu konuda. Ama beni öldürün. Geçenlerde Mustafa'yı gördüm. Cebindeki üç kuruş parayı sayarken. Mustafa'yı öldürün. İşten atılmış yok yere. Üç gün hasta oldu, yataklara düştü. İşe gidemedi diye Mustafa'yı öldürün. İş aramaya gidecek bugün. Cebinde anca yol parası, evde üç çocuk bi de karısı. Mustafa'yı öldürün" diyerek başladı Merve arkaşımız kısa oyunu sahneye koymaya. Ve yok sayılanların öyküsünü anlatarak devam etti.

Ardından ise şunları söyledi "Madem yok sayıyorsunuz, görmezden geliyorsunuz öldürün nicelerini daha. Hem ne kalır yoksulluğu görmezsek sizden başka. Yol parası veremeyeni, gurbete gidip dönemeyeni öldürün. Öldürün onların acısı boğmadan sizi. Çocuklar açlıklarıyla açlık yoksullukla yoksulluk öfkeyle büyüyor." Oyun Süleyman arkadaşımızın yazdığı şiirin okunmasıyla sona erdi.
 
TKP'em Benim

Ey
Kıyısında yetiştiğim,
Sularından geçindiğim deniz.
                               Karadeniz.
Balığın, yosunun pişman.
Ayın şavkına bakaman.
Gayri, çatlattın örsünü sabrımızın!
Söyle, bizi de sığar mı suların?
Sığar mı zindanları,
Sürgünleri, açlık, yoksullukları?

Suphi!
Nereme koysam acını.
Bilincimi taşa vursam kanar mı?
Yoldaşlara haber salsam varmaz mı?

TKP'em benim,
En bıçkın yerimde gizlediğim!
İşçin, köylün, aydının bağrında,
Bilirim, ölmekle ölmez ölenin.
Sularında balık olur yaşarlar.
Düşman aldanmışken cesedine,
İnadına Ürün olur yaşarlar.

TKP'em benim,
En bıçkın yerimde gizlediğim!
İşçiler, seni bekler gece vardiyalarında.
Azrailden gayrısı duymaz,
Bağırsam torna tezgahlarında.
Kolunu kaptıran, hasada sürülen seni.
Dokuma tezgahlarıyla evlenir geç kızlar.
Seni bekler tarlada biçare,
Sokakta sıkılı yumruk,
Yıkılası barikatlar.

Ve nihayet, nihayet ki;
TKP'em benim.
En bıçkın yerimde gizlediğim!
Elmacık kemiğinde kırık,
Kimi sen yaşında,
Kimi gencecik.
Dövüşür yoldaşların senin için.
Bak ! Dinle !
Bu yükselen senin sesin.


Nerede bir yoldaş varsa 90. Yıl coşkusu orada

Aradan önce ve etkinlik boyunca, kutlamamıza gelen mesajları da okuduk, her biri bize güç veren, umut veren. Yurt içinden; Ankara, İzmir, Mersin... Yurt dışından Almanya, Hollanda… Özellikle yurt dışından gelen mesajlar coşkuyla karşılandı. Oradaki yoldaşlar, likidasyonu en ağır şekilde yaşayanlar konuşuyordu çünkü. Bu yıl Berlin'deki yoldaşlarımızla ufak bir telekonferans gerçekleştirebildik. Hasan Tezcan abimizin sesi yankılanıyordu kulaklarımızda, en çok da onun en önem verdiği gençlerin kulaklarında.

"Bilindiği gibi Atılım yıllarında, 70'li yıllarda Berlin TKP'nin önemli kalelerinden biriydi. Likidasyon maalesef dünyanın her yerini vurduğu gibi Berlin'i de vurdu. Kalan sağlar bizimdir diyoruz.

Kapitalizm kazanmadı sadece arta kaldı. Şimdi uzatmaları oynuyor. Bu ne kaderdir ne de tarihin sonu. Şimdi kral çıplak. Ve 20 senedir insanlığa savaş ve sefaletten başka bir şey vermediği ortadadır...

TKP'de ısrar ediyoruz. Fakat bunun önemli şartları var. Tarihten gereken dersleri büyük bir sorumlulukla çıkartmak, olmazsa olmazın bilincinde olmak boynumuzun borcudur..." diyordu Almanya'dan yoldaşlar adına Hasan Tezcan. Hollandalı yoldaşların da mesajı ilgiyle karşılandı "likidasyona karşı yürüttüğümüz kesintisiz, ısrarlı mücadele gelecek günlerdeki zaferlerimizin teminatıdır..." diyordu yoldaşlar azimleriyle kalplerimize umut ekerek.

Etkinliğimize ayrıca DİSK ve TÜRK-İŞ'e bağlı çeşitli sendikalardan da mesajlar geldi. Yeni bir örgütlenme hamlesi içerisine girerek, Bilgi Üniversitesinde aydınları, akademisyenleri, temizlik işçilerini, idari personeli kısacası işçi sınıfının birçok ayrı kesimini aynı çatı altında örgütleme deneyimini yaratan Sosyal-İş yöneticilerinin mesajı ise daha bir coşkuyla karşılandı.

Ara boyunca ayrıca Ürün Sosyalist Dergi'nin kitap ve dergi standı da gelen konukların beğenisine sunuldu. Aranın ardından söz sırası toplumun çeşitli kesimlerinden olan konuşmacılardaydı.

Kadınlar örgütlü daha güçlü
İlk söz kadın işçilerle ilgili bir konuşma yapmak üzere Filiz arkadaşımızdaydı. Arkadaşımız konuşmasında işçi kadınların yaşadığı sorunlardan bahsederek çözümün örgütlü mücadeleden geçtiğini vurguladı.

Sömürüye karşı bütün dünyanın işçileri birleşin
Taşeron işçisi olan Şener arkadaşımız taşeronlaştırmanın işçiler üzerindeki etkisi ve işçi sınıfının maruz kaldığı saldırıları anlatarak "Karşısında örgütlü bir irade görmeyen burjuvazinin bu pervasızca saldırısı bize işçi sınıfının öncü gücüne olan ihtiyacımızı bir kere daha ispatlıyor" dedi.

"Bir sınıfın parçasıyız, bu sınıf da işçi sınıfıdır"
Eğitim emekçisi Pınar arkadaşımız konuşmasında "Öğretmenlerin örgütlenmesinde hep ön saflarda koşan Süleyman Üstün konuşmalarında, her zaman aydınla emeğin buluşmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. Bunu çok yakın zamanda Bilgi Üniversitesinde akademisyenlerin, profesörlerin, araştırma görevlilerinin, taşeronlaştırmaya karşı, işten çıkarılmaya karşı, temizlik, güvenlik, idari personelle ortak bir irade göstererek, birlikte hareket ettiklerini, aynı sendikada örgütlendiğini gördük." diyerek ortak mücadelenin önemini vurguladı. Ardından "Tüm bu bahsettiğimiz sorunları biz yaratmadık, ama çözümünün örgütlü bir güçle mücadelede yerimizi almak olduğunu biliyoruz. Bizi her ne kadar parçalamaya çalışsalar da, farklı farklı adlandırsalar da, bizler bir bütünün parçalarıyız. Ve biliyoruz ki, bir sınıfın parçasıyız, bu sınıf da işçi sınıfıdır." diyen arkadaşımız sözünü "Bizler Talip Öztürk, Süleyman Üstün gibi öğretmen hareketi liderlerinden aldığımız deneyimle, işçi sınıfı partisinin 90. yaşında onların aydınlattığı yolda kavgamıza devam ediyoruz." diyerek sonlandırdı.

Düşü olanlar, düşü için çabalayanlar
Söz sırası sanat emekçilerindeydi. Güneşli Dünya emekçisi Tuba arkadaşımız sanatın toplumsal konumuna ve görevlerine dikkat çeken bir konuşma yaptı. Günümüz sanatının giderek bireycileştiğinden bahseden Tuba, "santçının bir düşü olmalı, bu düştür sanatı var eden." dedi. Pir Sultanlardan, Nazım Hikmetlerden, Abidin Dinolardan, Ruhi Sulardan ve Ahmet Ariflerden aldığımız sanat bayrağını daha da ileriye taşıyacağız diyerek, yeni bir dünya özleminin sanatı şekillendirmesi gerektiğine vurgu yaptığı konuşmasını 90. yılı selamlayarak alkışlar eşliğinde sonlandırdı.

Biji bratiya gelan
Sıra halkların kardeşliği adına bir konuşma yapması için Kürt bir arkadaşımız olan Aydın'daydı. Arkadaşımız sözüne "Yaşadığımız topraklarda ulusal sorundan bahsetmek hiçbirimize yabancı gelmeyecektir, Türk, Kürt, Arap, Fars, Çerkez, Ermeni, Rum, Laz, Süryani… bir çok ulustan insan bu topraklarda yaşamaktadır. TKP daha ilk kongresinde uluslar arasında emperyalizmin yaratmaya çalıştığı düşmanlığa karşı halkların kardeşliğini ön plana çıkarmıştır. Güçlü ulusların güçsüz ulusları köleleştirmesine, sömürmesine karşı halkların eşitliğine dayalı bir işbirliğini sağlamak amacıyla çalışma yürütmüştür." diyerek başladı. Kardeşlik vurgusunu yaptığı konuşmasında sözlerini "TKP dün olduğu gibi bugün de bu mücadeleye yol gösteriyor. Yaşasın Halkların Kardeşliği. Biji Bratiya Gelan. Yaşasın TKP. Her Biji TKP." diyerek bitirdi.

Başlar yukarı kadınlar
Söz sırası özgür erkeklerle eşit haklar için başlar yukarı kadınlar diyerek yürüyen kadınlar adına konuşması için Duygu arkadaşımızındı. Duygu arkadaşımız yaptığı konuşmada kadın mücadelesinin önemini vurgulayarak bu topraklarda kadın mücadelesinin bayrağını yükselten İlerici Kadın Derneği'nden bahsetti. Sözlerini "Yaşasın TKP, Yaşasın Sosyalizm" cümlesiyle bitiren arkadaşımız alkışlarla yerine oturdu.

Ellerinde kitapları, türküleriyle geldiler
Fatma arkadaşımız emekçi üniversitesi şiarıyla yürüyen öğrenciler adına konuştu. "Harç parasını ödeyebilmek için inşaatta çalışırken hayatını kaybedenlerin, faşist ablukayı dağıtmak için mücadele edenlerin, demokratik haklarını savunmak için okullarından atılanların umududur 90. yıl. Daha küçükken ortaokul yıllarında başlayan yarışta, üniversitelerde sayısı giderek azalan emekçi çocuklarının geleceğidir 90. yıl." diyerek sözlerini "Şan olsun 90. yılı yaratan öncü gücümüz." diyerek alkışlarla bitirdi.

Yarınımızı bugünden kurmaya Liseliler saflara
Liseli Emre Can arkadaşımız meslek liselerindeki staj sömürüsüne, elemeci sınavlara geçit yok diyen İlerici Liseliler adına konuştu. Liselilerin yaşadığı sorunlardan bahsederek meslek liselerinde uygulanan staj sömürüsüne karşı mücadelenin önemini vurguladı. Emre Can ayrıca 32 yıl sonra İlerici Liselilerin tekrardan Taksim Meydanına çıktığını belirtti ve alkışlarla konuşmasını bitirdi.

Güneşli bir dünya için Güneşli Dünyadan ezgiler
Çeşitli toplumsal kesimlerden konuuşmacıların ardından ise söz "Sevgili dostlar, yoldaşlar, tarihi mücadeleleriyle yazanlar. Onu elleriyle işlemiş, topraklarını sürmüş, onu gün gün büyütmüş, bereketlendirmiş olanlar. Tuğlalarını tek tek koyanlar, onu bir yapı gibi özenle örenler, harcını kanlarıyla karanlar. Ey yapıcılar! İşte emeğimiz, terimiz, gözyaşımız, sevincimiz. İşte 90 yıllık devimiz. Ellerimizin nasırı, yüreğimizin yangını, alnımızın akı. İşte en kıymetli ürünümüz, en güzel türkümüz. Bugün bizim en coşkulu günümüz... Coşkun akan sularla, kardeşçe türkülerle hepinize merhaba" diyen Güneşli Dünya'daydı.

Tam bir halkların kardeşliği şölenine dönüşen güneşli dünya'nın konserinde Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Gürcüce, Arapça, İspanyolca ve İtalyanca halk türküleri ve marşlar okundu. Güneşli Dünya emekçilerinin de dediği gibi onlar "her dilden ama her dilde direnenlerin dilinden" konuşuyorlardı. Coşkumuza coşku, inancımıza inanç katık ezgileriyle.

Güneşli dünya'nın ezgilerinin ardından etkinlik hep bir ağızdan okunan TKP marşı ile son buldu.