Tarih: 17.09.2010 |  Duyuru
Anayasa değişikliği ve süreç üzerine söyleşi yapıldı

Ürün Sosyalist Dergi olarak 12 Eylül 2010 Pazar günü yapılan ve AKP'nin anayasa üzerinde istediği değişiklikleri yapmasını sağlayan referandumun ardından ortaya çıkan sonuçları ve olasılıkları değerlendirmek üzere 19 Eylül 2010 Pazar günü Ürün Sosyalist Dergi toplantı salonunda saat 16.00'da bir söyleşi gerçekleştirdik.


Söyleşi öğretim üyesi İsmail Kaplan'ın sunuşuyla başladı. Sunuş anayasa değişikliği ile sekiz yıldır iktidarda olan AKP'nin çok uzun zamandır kontrol altına alamadığı alanları, erkleri kontrol altına alabilecek değişiklikleri yaptığı belirtilerek başladı. Referandum sonuçlarındaki evet-hayır dağılımları bölgeler ve iller üzerinden ele alındı. Kürt illerinde BDP'nin yürütmüş olduğu boykotun pasif boykot çalışması anlamında başarılı olduğu illerin katılım oranları değerlendirilerek tespit edildi.

Kaplan, AKP'nin referandumda Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Türkiye Partisi gibi gerici, muhafazakâr siyasi partilerin ve tarikatların çoğunluğunun desteğini aldığını belirtti. AKP'nin yaşlıların, emeklilerin, kadınların -özellikle evli, çocuklu ev kadınlarının- ve işçi sınıfının, emekçilerin çoğunluğundan oy aldığını; gençlerin, üst düzey eğitim görenlerin, düzenli bir işte ücretli, maaşlı çalışanların çoğunluğundan ise oy alamadığına değindi. Boykotun ağırlıklı olduğu iller dışındaki Kürt oylarının genelinin evetten yana çıktığını belirterek işçi sınıfı, emekçi katmanlar içinde ciddi etnik temelde bir bölünmenin işareti olduğunu, bunun giderilmesi gerektiğini vurguladı.

Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu'da evet oylarının çıktığının altını çizen İsmail Kaplan, MHP'nin Orta Anadolu ve Karadeniz'deki oylarının hayır doğrultusunda değil evet doğrultusunda çıktığını belirtti. Karadeniz ve Orta Anadolu'daki Kürt düşmanlığının esas olarak askerdeki ölümlere bağlı olduğuna değinerek buralarda ateşkesin sağlanabilmesiyle hükümet önemli bir koz yakalayabildiğini ve bölgedeki milliyetçi oyları da etrafına toparlayabildiğini anlattı. Doğrudan doğruya Kürtlerle fiziksel temasın daha gelişmiş olduğu yörelerde ise böyle bir durumun olmadığını, MHP'nin bu bölgelerde oylarını koruyabildiğine işaret etti. Buradan yola çıkarak "MHP'nin, şovenizmin etkisini, şartlanmışlığı kırabilmemiz önemli bir görev olarak karşımıza çıkıyor. Emekçilerin etnik temelde ya da başka bir temelde bölmekten kaçınmalıyız." dedi.

Dinsel temelde baktığımızda Alevi oylarının neredeyse tamamının hayır çıktığını bunun nedeninin ise hükümetin son dönemlerde Alevi düşmanlığını işlemesiydi denilen sunuşta bütün dinsel, Sünni, gerici, karşı devrimci kesimleri birleştiren AKP stratejisine karşı Alevi kesimin kendini savunmak için hayıra döndüğü tespiti yapıldı.

CHP'nin durağanlaşmış olan oylarını arttırdığını belli kesimlere uzanabilmiş olduğunu ama sonuç sağlayacak bir başarıya ulaşamadığı vurgulandı.

Söyleşide Kürt ulusal hareketinin boykot çalışmasının hükümetle yapılan bazı pazarlıkların etkinsinde kaldığı Marksist-Leninist teoride ortaya konulan boykot anlamında, kitleleri var olan düzenin sınırlarının dışına taşıyan bir hücum anlamında başarısız bir boykot olduğu belirtildi. Nitekim boykotla Kürt ulusal hareketinin etki alanının sırırları çizilebilmiş olmasına karşın "gücümüz var, demokratik özerkliği gerçekleştireceğiz" söylemini karşılamaktan uzak kaldığı anlatıldı. Son tahlilde ise hükümetin politikalarını etki altına almayı başaramadıkları belirtildi.

Boykot edenlerle hayır diyenler bir araya gelemezlerse bu dağınıklık düzen sahiplerine hizmet edecektir, tespitinin yapıldığı söyleşide pasif boykotun egemenleri siyaset aritmetiği alanında bile etkileyemediği hatırlatıldı.