Demokratik Toplum Kongresi'nin geçen
hafta sonu (18-19 Aralık 2010) Diyarbakır'da düzenlediği
Demokratik Özerklik Çalıştayı'nda sunulan Demokratik Özerklik
Taslağı üzerinde estirilen şovenist fırtına ifade özgürlüğünün
ayaklar altına alınmasıdır. Meclis Başkanı'nın,
Cumhurbaşkanı'nın, AKP sözcülerinin, Genelkurmay'ın,
MHP'nin koro halinde bir linç havası yaratma tutumunu kınıyoruz.
Demokratik Özerklik Taslağı, suçlu ilan edilerek savcılara
havale edilemez.
Adı üzerinde, bu Taslak, Türkiye
toplumuna Kürt sorununun barışçı çözümü için bir tartışma
metni olarak sunulmuştur. Parçalanması, boğulması, değil;
tartışılması, eleştirilmesi, zenginleştirilmesi,
somutlaştırılması gerekir. Demokratik Özerklik Taslağı, uzun
yıllardır süren kanlı çatışmaya son verebilecek, Türk-Kürt
barışını sağlayabilecek, ülkeyi demokratikleştirebilecek bir
siyasal proje olarak değerlendirilmelidir.
İşçi sınıfı devrimcileri eşitlik
ve özgürlük felsefesini esas alır ve enternasyonalizmi savunur.
Bütün halklar eşittir, bütün diller eşittir. Her dil toplum
hayatının her alanında serbestçe kullanılabilir. Hiçbir dil hor
görülemez, yasaklanamaz veya ev hapsinde tutulamaz. Toplum
hayatının hiçbir alanı Kürtçe veya herhangi bir dil için yasak
bölge ilan edilemez. Türkçenin hiçbir ayrıcalığa ihtiyacı
yoktur. Bütün diğer dillerle birlikte eşitlik ve özgürlük
içinde kardeşçe var olabilir ve gelişebilir.
Halklar arasında bir sorun ortaya
çıktığında, sorunun diyalog yoluyla, barış içinde çözümü
aklın gereğidir. Kürt ulusal hareketi barışçı çözüm için
teklifini sunmuştur. Barışçı çözüm fırsatını elinin
tersiyle itmek, Türk ve Kürt gençlerini birbirlerini sonsuza kadar
tüketecek bir kardeş kavgasına mahkûm etmek cinayettir. Barış
ülkeyi bölmez, halkları birleştirir.