Tarih: 29.01.2011 |  Haberler
Mısır halkının ilk kazanımı

Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ülke çapında sıkıyönetim ilan ettiği ve sokağa çıkma yasağı koyduğu hâlde halk ayaklanmasını bastıramadı. Gelen haberlere göre, Kahire'de en az 7, Süveyş şehrinde en az 13, İskenderiye şehrinde en az 6 göstericiyi öldüren ve binlerce kişiyi ateşli silahlarla yaralayan polis vahşetine rağmen, ayaklanma devam ediyor. Göstericiler, Mısır'ın her tarafında iktidardaki Ulusal Demokrat Parti'nin binalarını ateşe veriyor.


Mübarek, polisin yetersiz kalması üzerine son adım olarak ordu birliklerini halkın üzerine sürmeye karar verdi. Tanklar ve zırhlı birlikler, meydanları, hükümet binalarını ve elçilikleri kontrol altına alıyor. İsyancı halk, tankların ve zırhlıların üzerine çıkarak askerleri devrime katılmaya çağırıyor ve ordunun halkın saflarına geçmesi, zorba Mübarek'i terk etmesi yönünde tezahürat yapıyor. Askerler halka karşı henüz hiçbir yerde ateş etmediği gibi, belli bölgelerde polisin silahlarını elinden alıyor ve onları meydanlardan kovuyor. Mısır'in özelleştirmeler, devlet mülklerinin talanı ve borsa vurgunculuğuyla semirmiş önde gelen kapitalistlerinin Kahire'den kaçtıkları bildiriliyor.

Hüsnü Mübarek, gizli bir yerden yaptığı ve devlet televizyonundan yayınlanan konuşmasında, halkın dertlerine kulak vereceğini, halkın yoksulluktan ve yolsuzluktan kaynaklanan şikâyetlerini anlayışla karşıladığını ama kamu düzeninin ve güvenliğin bozulmasına müsaade etmeyeceğini söyledi. Halkı rahatlatmak için yarın hükümetin istifasını isteyeceğini ve yeni bir hükümet kurduracağını belirtti.
Devrim, böylece, işbirlikçi kapitalist diktatörlükten ilk tavizi almış bulunuyor. Ancak tek başına bu taviz hiçbir işe yaramaz. Mısır'ın başkanlık sisteminde hükümetler sadece başkanın kuklasıdır. Asıl ipler Mübarek'in elindedir. Devrim yoluna devam etmeli ve diktatörü de, diktatörün çevresini de, diktatörlük rejiminin kurumlarını da görevden alarak, halk devrimini katılan güçlerin ortak iktidarını oluşturmalıdır.
ABD Başkanı Barack Obama, Ulusal Güvenlik Kurulu'nu toplayarak ABD'nin Mısır ayaklanmasına karşı ne gibi önlemler alması gerektiği konusunu görüştü. Obama, yaptığı açıklamada, Hüsnü Mübarek rejimini desteklemeye devam edeceklerini ancak rejimin acil reformlar yapması gerektiğine inandığını söyledi. Ne tesadüftür ki, resmî bir ziyarette bulunmak üzere Amerika'da bulunan Mısır Genelkurmay Başkanı, ziyaretini yarıda keserek Mısır'a dönüyor.

Olayların akışını, kısa vadede, Mısır kapitalist oligarşisinin, Mısır ordusunu halka karşı harekete geçirip geçiremeyeceği, veya tersinden söylersek, ayaklanan Mısır halk kitlelerinin Silahlı Kuvvetleri bir şekilde etkileyip etkileyemeyeceği belirleyecek. Eğer halk kitleleri isyanı kararlılıkla sürdürür, ne baskıya, ne hileye pabuç bırakmadan yoluna devam ederse, üniformalı işçi ve köylü gençlerden oluşan ordu kitlesi, en azından bir bölümüyle, firavunların kör aleti olmayı reddederek devrimci halkla birleşebilir. Oligarşi, orduyu kör alet olarak kullanamadığı anda, iktidarı kaybedecektir.

Mısır Arap dünyasının en büyük ülkesidir ve dünya kapitalist sisteminin temel sütunlarından biridir. İşbirlikçi Mısır oligarşisinin desteği olmadan, emperyalizmin ve siyonizmin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da egemenliğini sürdürmesi neredeyse imkânsızdır.

Dünya kapitalist sisteminin büyük krizi, neoliberalizm modeliyle 30 küsür yıldır dünya işçi sınıflarına ve ezilen halklarına karşı ekonomik bir soykırım uygulayan kapitalist egemenlerin bütün meşruiyet efsanelerini yerle bir etti. Meşruiyet efsanelerini yitiren egemenler ayakta kalamazlar.Uyguladıkları sistem iflas ettiği halde, iş hesabı ödemeye gelince, devleti, zenginlerin, büyük şirketlerin ve bankerlerin kurtarıcısı olarak sahneye sürme yüzsüzlüğünü gösteren egemenler, artık halkın öfkesinden kurtulamayacaklar. Yunanistan, İngiltere, İrlanda, Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya, İspanya, Portekiz'de işçilerin, öğrencilerin, çiftçilerin, eğitimcilerin uzun ve ısrarlı grev, direniş ve boykotlarından sonra, Tunus'ta devrim patladı. Tunus ayaklanması, Cezayir, Fas, Moritanya, Ürdün, Arnavutluk ve Yemen kitlelerine esin kaynağı oldu. Ardından, Mısır patladı. Tekil ve yalıtılmış bir gelişmeyle değil, dünya kapitalist-emperyalist sistemini saran ve dünya çapında tarihsel önem taşıyan sistemsel bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Devrim harekete geçiyor. Devrim dalgası uzun bir aradan sonra tekrar yükseldi ve daha da yükselmeye devam edecek. Yeni dönem başladı. Artık kafalarımızı, politikalarımızı, strateji ve taktiklerimizi, örgütlenmelerimizi yeni döneme göre yenilemek zorundayız. Yaratıcılığa her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Marks, Engels, Lenin ise, her zamankinden daha güncel.