AKP iktidarının hazırladığı,
işçilerin, kamu emekçilerinin ve meslek okulu öğrencilerinin
kazanılmış haklarını budayan Torba Yasa tasarısını protesto
etmek için, ülkenin her yerinden Ankara'ya gelen göstericilere
polis, bugün, zehirli gaz, tazyikli su ve coplarla müdahale etti ve
mitingi dağıttı. Böylece AKP iktidarı; KESK, DİSK, TMMOB ve
TTB'nin çağrısıyla toplanan binlerce işçi ve emekçinin
bütünüyle yasal ve anayasal hakkı olan barışçı yürüyüş ve
mitingini şiddete başvurarak kırdı.
Oysa, daha iki gün önce, Başbakan
Tayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek yönetimine, Mısır halkının
sesine kulak verme ve kendini ifade etme hakkını tanıma çağrısı
yapmıştı. Bu çağrı, yatık medya tarafından Erdoğan'ın
özgürlük ve demokrasiye bağlılığının en sağlam kanıtı
olarak gösterilmiş ve göklere çıkarılmıştı. Ankara'da
Meclis'e doğru yürümek isteyen emekçiler, tıpkı Mısır
işçileri ve köylüleri gibi, kendilerini ifade ediyorlardı. AKP
iktidarı, kendi çağrısına bizzat kendisi uymadı. Demokrasi
iddiası taşıyan her rejimde doğal hak sayılan bir hakkın
kullanımını zorbaca engelledi. Kendi halkına karşı, tıpkı
Hüsnü Mübarek rejiminin Mısır halkına davrandığı gibi
davrandı. Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz. Erdoğan güzel
sözlerinin hiçbir anlam taşımadığını bizzat kendi eylemiyle
ortaya koyuyor.
Ne var ki, Hüsnü Mübarek gibi
davranmak, şu sıralarda çok açık biçimde görüldüğü gibi,
iktidar sahipleri için pek akıl kârı sayılmaz. Mısır işçi ve
köylülerinin lânetini üzerinde toplayan Hüsnü Mübarek'in 30
yıllık diktatörlüğü, bütün dünyanın gözleri önünde,
sonuna yaklaşıyor. Herkesin kulağına küpe olsun: Halka karşı
zorbalık eninde sonunda cezasını bulur.