Gün geçtikçe
AKP'nin ve kurdukları hükümetin en çirkin yüzü daha da belirgin
hale gelir oldu. Sözde liberallerin ve halktan kopuk, işçi
sınıfına inancını yitirmiş Nabi Yağcı benzeri döneklerin
AKP'yi parlatmak için gösterdikleri bütün gayretlere rağmen,
Recep Tayyip Erdoğan bizlere çok tanıdık gelen ezberini saymaya
devam ediyor.
Biliniyor ki, AKP'nin bugünkü ana kadrosunun ezici çoğunluğu, daha düne kadar
açıkça Amerikan çıkarlarını, kapitalizmi ve emperyalizmi
savunan gericilerden oluşuyor. Dün, bu ülkenin bağımsızlığı
için mücadele eden ilerici, devrimci, sosyalist Türkiye gençliğine
karşı savaşan, Kanlı Pazar'lar tertipleyerek Amerikan askerlerini
koruyan bu kadrolar, günümüzde ülkemizi yönetiyorlar.
Bu anlayışa sahip bütün kadrolar gibi, bunların da doğal refleksleri
materyalizme sövgüden, sosyalizme küfürden, kültürü, sanatı,
eşitlikçi anlayışları reddetmekten ibarettir. Eğer kendilerini
kontrol etmez ve yapılanlar kendilerince tahammül sınırlarını
aşarsa, bir anda bütün sevecenliklerinin yok olduğunu ve otomatik
olarak ağızlarından onlarca küfürün boşaldığını görmek olasıdır.
Bunlarda, bir sosyal devlet mantığı içerisinde yurttaşların eğitiminin,
sağlığının, ulaşımının, barınma ihtiyaçlarının
karşılanmasını bir hak olarak görme anlayışı yoktur. Her
şeyi, gücü her şeye yeten muktedirlerin lütfu gibi
görmektedirler.
Sadaka kültürünü
sahiplenen bir yaklaşımları olduğu için de, devletin kesesinden,
yani kamunun ortak bütçesinden verilen her şeyi kendi kişisel
mülkleri gibi görme alışkanlıkları da devam etmektedir. Tüm
kamusal kaynaklarımızı ulufe dağıtma mantığıyla
paylaştırıyorlar. Kendilerinden olmayana pay vermiyor; biat
etmeyeni açlıkla terbiye ediyorlar. Bütün bu yönleriyle de
geçmişteki en pespaye sağ iktidarların kopyası olmaktan öteye
gidemiyorlar.
Hatırlarsanız,
Demirel de yıllar önce İlksan olayında açığa çıkan skandal
için "verdimse ben verdim, ne olmuş" demişti. Bu iktidarın
başı da, TOKİ aracılığıyla kamu tarafından yaptırılan
Galatasaray stadyumunun açılışında onurlu, namuslu futbol
seyircileri tarafından yuhalanınca "nankörler" diye tüm
seyircilere hakaret etmişti. Mantık aynı: Parayı biz verdik; siz
bir kapıkulu gibi bize biat etmelisiniz. Kapımızdaki dilenciden
nasıl onurlu bir davranış beklemiyor isek, sizden de öyle
tepkiler gelmemeli demişlerdi.
Dünkü "nankörler" sözü henüz unutulmadan, bugün de Kıbrıslı
Türk halkına "beslemeler" diye yeni bir hakarette bulunuldu.
Kıbrıslı sosyalistler, sendikacılar, bütün emek örgütleri uzun yıllardır
iki halkın birliği için, iki halkın eşit ilişkiler temelinde
bir araya gelebilmesi için mücadele yürütüyorlar. Kıbrıslı
Türkler de kendi güçleriyle ayakta kalmak istiyorlar elbette.
Ancak, adadaki askeri güçlerden ve Kıbrıs Türk yönetiminin
Türkiye ile ilişkisinden dolayı ülke tecrit altında. Bu nedenle
adanın en temel ihtiyaçları bile ancak Türkiye'nin yaptığı
"kamu" yardımları ile karşılanabiliyor. İşte Erdoğan bu
durumdaki Kıbrıs halkına "beslemeler" diye hakaret etti. Bu
yardımların zor durumdaki bir halk için daha iyi durumdaki emekçi
kardeşlerinin "gizlice, kimseyi utandırmadan ve hiç kimsenin
onururu zedelemeden" verdiği bir dayanışma olarak görmek
yerine, dilenciye verilmişçesine kafalarına kakılacak bir sadaka
gibi göstermek bize yakışmaz.
Biz Türkiyeli emekçiler bu tutumu hak etmiyoruz. Zor durumdaki tüm halklar
kardeşimizdir, dostumuzdur, eşitimizdir. Ekmeğimizi paylaşırız.
Soframıza gerekirse fazladan bir tabak daha koyarız. Kimse bizim
adımıza onurlu insanlara hakaret edemez. Kabul etmiyoruz.
Kıbrıs Türk halkı, Türkiyeli bütün emekçilerle birlikte bu ülkede,
Kıbrıs'ta, halkların eşitliğine dayalı, halkların dillerini,
inançlarını, kültürlerini özgürce geliştirmelerini
sağlayacak, her halkın kendi istediği gibi yaşama hakkına saygı
gösterilecek bir düzen kuracağız. Bunun için de işe bu gerici, ilkel, kapitalizme ve emperyalizme kulluk eden iktidarı ve eski, yeni yardakçılarını aramızdan def ederek başlayacağız.
Not: Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı emekçilerin durumu hakkında daha ayrıntılı
bilgi için http://urundergisi.com/makaleler.php?ID=1675
söyleşisine bakınız.