Tarih: 18.02.2011 |  Makale
Torbadan neler çıktı?

Kamuoyunun haklı bir şekilde Torba Yasa olarak adlandırdığı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" artık tasarı olmaktan çıktı, kanunlaştı.




Hayatımızı pek çok yönden etkileyecek böylesine bir yasaya karşı işçi örgütlerinin bütünsel, ısrarlı bir mücadele yürüttüğünü söylemek ne yazık ki pek mümkün değil.

Hatta, aksine, Türk-İş ile Hak-İş konfederasyonları, bu süreçte sessiz kaldıkları gibi, yer yer iktidarı destekleyen beyanatlarda bile bulundular. Özellikle, yasanın kazanılmış haklara karşı yönlerini gizleyen, yasayı topyekün reddetmek yerine birkaç kozmetik maddenin komisyon aşamasında geri çekilmiş olmasını iktidarın iyi niyetine yorarak müteşekkir bir tarz tutturulması gözlerden kaçmamıştır. Hak-İş genel merkeziyle ve bağlı sendikalarıyla hiçbir eyleme katılmadı. Türk-İş'te ise, genel merkez destekli olmamak üzere, Türk-İş'e bağlı kimi sendikaların ilk günden tasarıya karşı mücadele içine girdiğini söylemek lazım.

Haksızlık etmemek ve tarihe eksikli olarak geçirmemek için, bu süreçte, DİSK'in, KESK'in ve TTB'nin yasa tasarısına karşı güçleri oranında etkinlikler gerçekleştirdiğini de belirtelim. Zaten, 1) Çırakların asgari ücretlerinin düşürülmesi; 2) evden çalışma, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimlerini içeren 76. madde; 3) Deneme süresini 4 aya çıkartan 77. madde ile özellikle turizm sektöründe çalışan işçileri etkileyecek denkleştirme maddesi olan 78 nolu madde bu örgütlerin tepkisi sonucunda daha fazla gündeme geldi ve muhtemelen yaklaşan seçimleri de göz önüne alan iktidarın tercihiyle komisyon aşamasında geriye çekildi ve şimdilik kaydıyla bir kenara kondu.

Yasa, Hükümetin işçi örgütleriyle herhangi bir mutabakat aranmaksızın çıkarttığı bir yasa oldu. Patron örgütlerinin daha önceleri talepte bulunduğu ve "iş piyasasını daraltıcı etkileri azaltma" gerekçesine sığınılarak pek çok madde geçti.

Çeşitli kurumlar yasanın emekçiler için olumsuz yönlerini yazdılar ve bunları kamuoyu ile paylaştılar. Yasanın, özellikle çalışma yaşamına dair olan maddeleri bütünüyle emekçilerin aleyhine. O nedenle, yasanın bu maddelerine topluca itiraz etmek ve değiştirmek gerekiyor.

En önemli gördüğümüz birkaç maddesi ile yetinmek istiyoruz:

  • İşsizlik Sigortası Fonu'nun kullanımında değişiklik yapıldı. Her ne kadar sendikalardan bu yönde çok güçlü bir talep olmadı ise de, işçiler yıllardır fonun gerçek amacına hizmet etmesini, yani, doğrudan işsizlere ait olmasını istiyorlardı. Bunun için de en azından fonun yönetiminde işsizlerin (veya işçilerin) bulunduğu bir değişiklik yapılmasını istiyorlardı. Yönetimin işçilere devredilmediği bir durumda da, yararlanma süresinin arttırılmasını (şu anda en az 600 gün çalışmış sigortalılar 180 gün, 900 gün çalışmış sigortalılar 240 gün, 1080 gün çalışmış sigortalılar 300 gün süre, alınan yardım miktarının çoğaltılmasını ve kolaylaştırılmasını ve yardımın kesilmesini de iş bulunma şartına bağlanmasını istiyorlardı.

Halen sadece 170 bin kişinin (resmen işsiz sayısı 3 milyon) yararlandığı bir İşsizlik Sigortası Fonumuz var. Yeni yasa ile, Hükümet, yukarıda belirtilen taleplerin hiçbirini yerine getirmediği gibi, bugün itibariyle işsizlere ait olması gereken 46 milyar Türk Lirasını bulan (bugünkü kurla yaklaşık 29 milyar ABD doları) bu paranın gelirlerinin yüzde 50'sine el koyabilecek ve 31 Aralık 2015'e kadar yeni işçiler için işveren primi de fondan karşılanacak. Ayrıca, fonda biriken bu paramızdan sendikaların karşı çıktığı Özel İstihdam Bürolarının da yararlanmasının yolu açılmış oldu.

  • İkinci en önemli konu, belediye işçilerine sürgün tehdidi içeren "ihtiyaç fazlası" olarak adlandırılan madde. Gerekçesinde bile insanlık dışı bir anlam taşıyan "ihtiyaç fazlası" kavramıyla tanımlanan bu madde, Belediye-İş verilerine göre yaklaşık olarak 55 bin kişiyi ilgilendiriyor. Bu maddeye göre, eğer bu işçiler ihtiyaç fazlası olarak ilan edilirlerse, Milli Eğitim ve Emniyet teşkilatlarının taşra örgütlerine yollanacaklar. Yeni atandıkları yerde 5 gün içinde işe başlamadıkları takdirde ise işten çıkartılacaklar. Buna karşın, belediye de ihtiyaç fazlası ilan edip yolladığı işçinin yerine yeni kadrolu işçi istihdam edemeyecek. Ama, hizmet alımı yolu serbest olacak. Yani, bu maddenin günlük dile çevirdiğimizde gördüğümüz, mevcut kadrolu işçilere sürgün, belediyelerde işe girme umudu olanlara da sadece yarı kölelik koşulları içeren taşeron işçiliğinden ibaret.

  • Kabul edilen yasa ile kamuda da esnek istihdam getiriliyor. Kamu çalışanlarına kademe ilerlemesi için disiplin cezası almama şartı getiriliyor. Performans uygulaması gündeme getiriliyor. 6 aya kadar başka yerlere gönderebilme durumu söz konusu oluyor. Bu maddede sayılan hükümlerin her biri, siyasi etkilerin alabildiğine pervasızca kullanıldığı bir iklimde yaşadığımızı düşünürsek, işçilerin güvencelerini ortadan kaldıran ve keyfiliğe kapıları sonuna kadar açan bir niteliktedir.

  • Son olarak, 3 Şubat 2011 tarihinde Ankara Ostim Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 20 işçiden dolayı gündeme gelen ve denetimsiz işyerlerini istisna olmaktan çıkartıp kural haline dönüştürecek madde. Şimdiye kadar işyeri denetimleri oturmuş, düzgün işleyen ancak yetersiz sayılarından dolayı her yere yetişemeyen uzmanlardan oluşmuş iş müfettişleri tarafından yapılıyordu. Bunun yerine, denetimlerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın memurları tarafından yapılması öngörülüyor. Mevcut denetim birimlerinin tasfiye edilmesi, işyerlerinin kontrol ve denetimlerinin kadere bırakılmasına yol açacağı gibi, doğrudan siyasilerin talepleri üzerine harekete geçmesi amaçlanan memurlar yoluyla, bu denetimlerin siyasi bir baskı unsuru olarak kullanılmasına da kapı açılmış olacaktır.

Diğer maddeler daha önemsiz olduğu için değil, en çok bu maddelerin işçilerin hayatını etkileyeceğini düşündüğümüz için bunlarla yetindik.

Yasanın geçmesinin işçi mücadelesini çok etkilemeyeceğini umut ediyoruz. İşçi sınıfı mücadelesi bir yasanın aleyhimize olması ile hayatı kararmayacak kadar güçlü geleneklere sahiptir. Geçici olarak sessizliğin sağlanması iktidarlara kalıcı bir rahatlık sağlamayacaktır. Sendikalar ve emek örgütleri, bu yasaya ve emek düşmanı AKP iktidarının uygulamalarına karşı en kısa zamanda kendilerine gelip gereken cevabı vereceklerdir umudunu taşımaya devam ediyoruz.