Tarih: 26.03.2011 |  Haberler
AKP'nin dış ve iç politikası bir bütündür

Libya'ya karşı savaş tezkeresini çıkaran AKP iktidarı, İzmir'i NATO hava harekâtının komuta merkezi yapmakla övünüyor; büyük bir diplomatik başarı kazandığını iddia ederek Türkiye halkını kandırmaya çalışıyor. AKP'nin daha düne kadar ortak bir inancı ve kültürü paylaşmakla övündüğü bir halkın tepesine emperyalistlerle ortaklaşa ölüm yağdırması, övünç değil utanç kaynağıdır. Türkiye kapitalistlerinin Libya'daki menfaatlerini korumanın yolu olarak NATO çerçevesinde birleşmiş sömürgeciler çetesine katılmayı ve Libya'ya saldırının merkezi olmayı seçen AKP iktidarı, bu saldırı suçunun hesabını er geç verecektir. Türkiye halkı, alnına sürülen bu lekeyi affetmeyecektir.



Dışarıda emperyalist savaşa katılma kararını alan AKP, ülke içinde de 12 Eylülcü faşizmin parlak örneklerini yaratıyor. Polisi, yargıyı ve medyayı, hangi görüşte olursa olsunlar, bütün siyasal muhaliflerini sindirmek, tutuklamak, cezalandırmak ve itibarsızlaştırmak için birleşik bir aygıt olarak kullanan AKP, tutuklayıp Silivri'ye attığı gazeteci-yazar Ahmet Şık'ın yayınlanmamış kitabı İmamın Ordusu'nu daha basılmadan yasadışı ilan etti. Kitabın taslağını imha etmek için Radikal gazetesini ve İthaki yayınevini bastı.

AKP iktidarı, engizisyon çağını hortlatmış bulunuyor. Artık George Orwell'in 1984 romanında betimlediği "Büyük Birader"i coşkuyla sevmeyen, işkencecisini sevgiyle kucaklamayan herkes suçludur. AKP'nin hoşlanmadığı herhangi bir düşünceyi aklından geçirmek, terörist ilan edilmek için yeterli delil durumuna getirildi.

Her görüşten AKP muhalifi, salt yasal siyasal düşünceleri ve eylemleri nedeniyle içeride. Komünistler, sosyalistler, devrimciler, Kürt yurtseverleri, sosyalist-kemalistler, kemalistler, demokratlar, ulusalcılar, laikler, çağdaş yaşamcılar, AKP'yle uyuşmayan sağcı liberal muhafazakârlar, hepsi terörist olma iddiasıyla yıllardır içeride tutuluyor. Rıdvan Turan, Hatip Dicle,Yalçın Küçük, Çetin Doğan, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Nedim Şener gibi geniş bir yelpaze oluşturan AKP muhaliflerinin hepsinin terörizm iddiasıyla tutuklu olarak yargılanması, AKP'nin muhalefeti başlı başına suç sayan bir siyasal felsefeye sahip olduğunu gösteriyor. AKP, geçmişin kötülüklerini yargılamıyor, mezar sessizliği içinde kendisine boyun eğecek bir toplum yaratmak için bugünkü muhaliflerini ortadan kaldırıyor.

Dini siyasal ve toplumsal hayatın her alanına egemen kılarken, kapitalizmin neoliberal soygun ve talan politikalarını baş tacı eden; işçi sınıfını ve bütün emekçileri daha düşük ücretlere, daha kötü yaşam koşullarına mahkûm eden; sendikal hakları tırpanlayan; zorunlu din dersini kıskançlıkla koruyan; cemevlerinin kapatılması için dava açan; kadın haklarını gerileten; işçileri ve gençleri zehirli gazla terbiye eden; anadilde eğitime karşı çıkan; yüzde 10 barajıyla muhalif yurttaşları en temel siyasal haklarından yoksun bırakan; emperyalist savaşlarda sömürgeciliğin yamaklığını yapan AKP, ülkeyi karanlığa sürüklüyor.

AKP, eşitlikle de, özgürlükle de, demokrasiyle de, bağımsızlıkla da, barışla da, halkların dostluğuyla da bağdaşmıyor. Emperyalizmin işbirlikçiliğiyle, sömürgeci savaşlarla, halklara düşmanlıkla, NATO'yla, 12 Eylülcülükle pek güzel uyuşuyor. AKP'nin dış ve iç siyaseti birbirini tamamlıyor.

Emperyalizmin elebaşıları ABD, Fransa ve İngiltere, dünya kapitalist sisteminin dayattığı sömürü ve zulme artık dayanamayan Tunus ve Mısır halklarının devrimleriyle başlayan devrimci yükselişi tersine çevirmek için, hızla büyük bir savaş ve karşıdevrim hamlesi başlattı. Arap devrimlerini boğmak, toplumsal muhalefetin yükseldiği ülkelerde devrim olasılığını ortadan kaldırmak, emperyalizme bütünüyle teslim olmamış ülke yönetimlerini devirerek yerlerine sadık uşaklarını geçirmek, yeniden sömürgeleştirdikleri ülkelerin doğal kaynaklarını gaspetmek, kendi ülkelerinde kapitalist krizin yüküne karşı harekete geçen işçi sınıflarını ve emekçi kitleleri şovenizm ve savaşla baştan çıkarmak istiyorlar. Bu stratejinin genel hedefi, devrimleri önlemek, dünya kapitalist krizinden savaşla çıkmaktır.

Dünyanın bu somut koşullarında, AKP'nin dış ve iç politikasının oluşturduğu zehirli bileşim, eğer işçi sınıfı, emekçi kesimler ve ezilen halklar gereken siyasal ve sosyal tepkiyi gösteremezlerse, çok daha tehlikeli sonuçlar doğurmaya adaydır.