Tarih: 10.04.2011 |  Haberler
Mısır'da askerî yönetim halka saldırdı

Mısır'da askerî yönetim 8-9 Nisan 2011 gece yarısından sonra, Kahire'nin ünlü Tahrir meydanında gösteri yapmaya devam eden devrimci halk kitlelerine saldırdı, 2 kişiyi öldürdü, 71 kişiyi yaraladı.



Bu kanlı saldırı Mısır'daki geçici dengenin bozulmaya başladığını, askerî yönetimin oyalamalarından bıkan halkın tekrar harekete geçtiğini, devrimin ilerlemesinden korkan askerî yönetimin ise karşıdevrimci yüzünü ortaya koymak zorunda kaldığını gösteriyor.

8 Nisan Cuma günü Kahire'nin Tahrir meydanında toplanan on binlerce gösterici, Hüsnü Mübarek'in ve işbirlikçi kapitalist rejimin üst düzey yöneticilerinin yargılanması talebiyle gösteri yaptı. Göstericiler, uzun yıllar Hüsnü Mübarek'in en yakın çevresinde yer alan ve şu anda askerî yönetimin başkanlığını yapan Mareşal Hüseyin Tantavi'nin de görevinden ayrılmasını ve yargılanmasını istedi.

Göstericiler Tahrir meydanını terk etmeyeceklerini ve Hüsnü Mübarek'i deviren ayaklanma sırasında yaptıkları gibi, sokağa çıkma yasağına uymayarak geceyi meydanda geçireceklerini açıkladı.

İktidarı elinde tutan Yüksek Askerî Konsey'den meydanı mutlaka boşaltma emrini alan ilgili komutanlar, sokağa çıkma yasağının başladığı gece yarısından sonra saat 2'de halka ultimatom vererek herkesin dağılıp evlerine gitmesini istediler. Göstericiler isteğe uymayınca askerlere ateş açma emir verildi. 20 subay ve asker emre uymadı ve göstericilerin safına geçti. İyice sinirlenen komutanlar, göstericilerin arasına karışan subay ve askerlerin kendilerine teslim edilmesini istedi. Bu istek doğal olarak reddedildi. Ordu birlikleri bu kez gaz bombalarıyla saldırdı ve halka ateş açtı. Yaşanan büyük kargaşaya rağmen göstericilerin çoğu meydanda tutunmayı başardı. Üç askerî araç yakıldı. Gün ışırken, devrimci halkın "Tantavi Mübarek'tir, Mübarek Tantavi'dir" sloganları altında askerî birlikler meydandan çekilmek zorunda kaldı.

Birbirini kollayan iki karşıt güç arasındaki geçici denge, yani, Hüsnü Mübarek'i deviren ayaklanma sırasında ve sonrasında halkın suyuna giden ordu üst yönetimi ile ordu yönetiminin suyuna giden halk arasındaki hassas denge, halkın devrimi ilerletmek için harekete geçmesi ve ordu üst yönetiminin kanlı saldırısıyla bozulmuş bulunuyor.

Bilindiği gibi, Mısır işçi sınıfının, gençliğin, emekçi tabakaların işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve diktatörlüğe karşı temel istekleri hâlâ yerine getirilmedi. Siyasal ve ekonomik iktidar, işbirlikçi burjuvazinin elinde kaldı. ABD'nin, Avrupa Birliği'nin ve İsrail'in yoğun desteğini alan Yüksek Askerî Konsey, işbirlikçi kapitalist rejimi küçük tavizlerle sürdürmeye çalışıyor ve halkı oyalayıp bezdirerek uygun saldırı anını bekliyordu.

Libya'daki karşıdevrimci ayaklanmada ABD'nin emriyle kilit bir rol üstlenerek gerici isyancıları eğiten ve silahlandıran Mısır askerî yönetimi, uygun anın geldiği kanısıyla devrimci kitlelere karşı saldırıya geçti. Ancak umduğunu bulamadı ve üstelik bin bir hileyle korumaya çalıştığı prestiji yerle bir oldu. Ordu üst yönetimi, şu anda, gerçekte olduğu gibi, karşı devrimci yüzüyle kendi kendini teşhir ediyor.

Halk şu saatlere kadar Tahrir meydanını boşaltmadı; göstericiler Cumartesi gecesini de Tahrir meydanında geçirdi.

Mısır halkının tamamen demokratik gösterisine askerî rejimin öldürücü şiddetle karşılık vermesi, kitlelerin siyasal bilincinde önemli etkiler doğuracaktır. Halk kitleleri siyasal gerçekleri kendi deneyimleriyle öğrenirler. Umuyoruz ki, Mısır işçi sınıfı ve dostları 25 Ocak devrimini derinleştirip iktidarı bizzat kendi ellerine alacak bilinci ve ustalığı gösterirler.

Kahire, "zafer kazanan" demektir. Tahrir, "kurtuluş" demektir. Muzaffer Kahire'nin Kurtuluş meydanındaki Arap emekçi kardeşlerimizin devrimi kurtuluşa kadar ilerletmesini diliyoruz.