12 Haziran 2011'de
yapılacak genel seçimler için Yüksek Seçim Kurulu'na başvurular
11 Nisan 2011 günü tamamlandı. Seçime katılacak siyasal partiler
aday listelerini sunarken, seçime bağımsız giren adaylar da
başvurularını yaptı.
Biz seçimlere
ilişkin tutumumuzu, ülkenin, bölgenin ve dünyanın somut
koşulları temelinde uluslararası işçi
sınıfı hareketinin yüz altmış üç yıllık ortak birikiminden
ve Türkiye Komünist Partisi'nin doksan yıllık siyasal
deneyiminden yararlanarak belirliyoruz.
Dünya kapitalist
sistemine yön veren emperyalist efendilerin ve işbirlikçi
kapitalist oligarşilerin otuz yıllık neoliberal saldırısına
artık dayanamayan dünya işçi sınıflarının ve ezilen halkların
ayağa kalktığı, Arap dünyasında halk devrimlerinin başladığı,
bu devrimleri boğmak için emperyalist saldırıların yoğunlaştığı
bir dönemdeyiz. 21. yüzyıla damgasını vuracak yeni sosyalist
devrimler ve ulusal kurtuluş devrimleri dönemi başladı.
Türkiye seçime,
12 Eylül 1980 rejiminin yeni efendisi AKP'nin bağımsızlık,
demokrasi ve sosyalizm güçlerine karşı şiddetlenen saldırısı
altında gidiyor. ABD-AB emperyalizminin işbirlikçisi TUSKON,
MÜSİAD ve TÜSİAD kapitalist oligarşisinin yürütme komitesi
olarak 8 yıldır iktidarı elinde tutan AKP, bütün emekçileri ve
emeklileri yoksullaştıran, küçük çiftçileri ve esnafı
çökerten, gençleri işsizliğe mahkûm eden, bağımsız ekonomik
kalkınma imkânını yok eden, doğayı tahrip eden neoliberal İMF
programını acımasız biçimde uyguladı. Kürt halkına,
Alevilere, bütün azınlık halklara karşı sistemli ayrımcılık
yaptı. AKP, kapitalist egemenlerin çok uzun süreden beri
benimsediği Türk-İslam-NATO Sentezi'ni dinsel gericiliği git gide
büyüterek ve laikliği, kadın haklarını, düşünce, ifade ve
örgütlenme özgürlüğünü boğarak derinleştiriyor. Daha
geçenlerde NATO'nun füze kalkanı projesini kabul eden ve şu anda
Libya halkını katleden emperyalist savaşa katılan AKP, ülke ve
bölge halklarına karşı emperyalizmin uzantısı olarak hareket
ediyor.
Sınıfsal olarak
küçük ve orta burjuvazi ile okumuş meslek sahiplerine, emekçi
tabakaların üst kesimine dayanan ana muhalefet partisi CHP, seçim
programını ve aday seçimini, büyük sermayeye, ABD, AB ve NATO'ya
güven verme temeli üzerinde kurguladı. 2002 seçimlerinden beri
erimiş kapitalist merkez sağ partilerin bir kısım kadrolarını
devşirdi. Büyük sermaye çevrelerine, banka ve holding sahiplerine
kârlarını arttırma güvencesi verirken, bütün halka sınırlı
laikliği koruma; işçi sınıfına ve emekçilere taşeronlaşmayı
önleme, sosyal devlet kazanımlarını koruma; kadınlara, kadın
haklarını koruma ve aile sigortası; gençliğe YÖK'süz
üniversite; sola düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü
vaadinde bulunuyor. CHP, füze kalkanı projesi ve Libya savaşı
konusunda AKP'yle işbirliği yaptı ve NATO köleliğini savundu.
Türk sağının
milliyetçi-faşist partisi MHP, küçük ve orta sermaye
çevrelerini, yerli ve yabancı tekelci sermayenin köşeye
sıkıştırdığı küçük mülk sahiplerini demagojik bir
programla emperyalizme ve işbirlikçi büyük sermayeye bağlıyor.
Kürt halkına karşı şovenist savaş çığırtkanlığı yapıyor.
MHP, füze kalkanı ve Libya savaşı konusunda AKP ve CHP'yle
birlikte açıkça NATO'cu bir tutum aldı.
Burjuvazinin üç
büyük partisi dışında, Kürt ulusal hareketinin öncülüğünde
oluşturulan "Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku", toplumsal
muhalefetin demokratik temsil hakkını gasp eden yüzde on seçim
barajına karşı seçimlere bağımsız adaylarla giriyor. Blokun
eksenini BDP'liler oluşturuyor. Sosyalist solun bir kesimi ile Kürt
hareketinin muhafazakâr-liberal, dinci ve kapitalist kanadı da blok
içinde yer alıyor. DSİP ve EDP gibi "yetmez ama evet"çi
işbirlikçi gruplar da blokun içinde bulunuyor. EMEP Genel Başkanı
Levent Tüzel ile SGPH'den Ertuğrul Kürkçü sosyalist sol kesimden
gelen adaylar. KADEP Genel Başkanı Şerafettin Elçi Kürt
hareketinin muhafazakâr-liberal kapitalist kanadından. İslamcı
Kürt aydını Altan Tan da adaylar arasında.
Blok, seçim
bildirisinde, kendisinin, dinci ve milliyetçi blok ile ulusalcı
blok karşısında demokrasi özlemi duyanların, özgürlükçü,
eşitlikçi, demokratik ve sosyal bir anayasa için mücadele
edenlerin alternatifi olduğunu açıkladı.
Ne var ki, Blok,
seçim bildirisinde emperyalizme ve kapitalizme karşı tutum
almaktan özenle kaçındı. ABD'ye, AB'ye, NATO'ya karşı bir tek
söz bile etmedi. Kürt halkının varlığını, kültürünü ve
dilini savunuyor, barış özlemini dile getiriyor ama sistem içinde
kalan uzlaşmacı bir platformu savunuyor. Bu niteliğiyle, ilkeli
değil oportünist, devrimci değil reformcu, anti-emperyalist ve
anti-kapitalist değil, emperyalizm ve kapitalizmle işbirliğine
açık bir çizgiyi temsil ediyor. Elini ilkeli biçimde bağımsızlık,
demokrasi ve sosyalizm güçlerine değil, sermayeye, devlete ve dine
uzatıyor. İşçi sınıfının ve ezilen halkların tutarlı
öğretisini liberalizmle, milliyetçilikle ve dincilikle
sulandırıyor. Sosyalist ve devrimci demokrat güçlerin devrimci
ittifakını esas almıyor, egemenlerle uzlaşmaya can atan
oportünist güçleri içine alarak ilkesiz bir karma oluşturuyor.
Blok, sosyalist ve devrimci demokrat güçleri, ulusal oportünizm
ile sosyal oportünizmin koalisyonuna bağımlı kılıyor.
Biz işçi
sınıfının ve emekçi halkların kapitalist sömürüden ve
emperyalist zulümden kurtulma mücadelesini yürüten devrimci bir
hareketiz. İşçi sınıfının ve emekçi halkın iktidarı, bu
iktidara dayanarak sosyalist bir eşitlik ve özgürlük toplumu
kurulması, yani siyasal ve sosyal devrim bizim varlık nedenimizdir.
Ne var ki, sosyal oportünizm, işçi sınıfının ve emekçi
halkların dağ gibi yığılmış sorunlarını çözemez.
Biz bütün
ulusların, bütün dillerin eşitliğinden ve özgürlüğünden
yanayız. Bu bağlamda, ulusların kendi kaderini belirleme hakkını
tavizsiz biçimde savunuyoruz. Kürt halkının kendi kendini yönetme
hakkını, anadilinde eğitim görme hakkını tanıyor, onurlu
barışa ulaşma özlemini paylaşıyoruz. Ne var ki, ulusal
oportünizm, Kürt halkının dağ gibi yığılmış sorunlarını
çözemez.
Ulusal ve sosyal
oportünizmin birlikteliği, sosyalist ve devrimci demokrat güçlerin
bu oportünist birlikteliğin içinde eritilmesi; teorik ve pratik
olarak, işçi sınıfını, emekçileri ve bütün ezilen halkları,
kapitalizmin ve emperyalizmin amansız gerçeklerini görüp bu
sistemi aşmaya yöneltmediği için, ister istemez kitlelerde büyük
hayal kırıklığı yaratacaktır.
Biz de içinde
olmak üzere sosyalist ve devrimci demokrat çevrelerin egemen
sınıfın partilerine karşı ilkeli birlik oluşturma bilincini ve
ustalığını gösterememesi hızla giderilmesi gereken büyük bir
hata olmuştur. "Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku" içinde
yer alan bir kısım güçler, sosyalist ve devrimci demokratik
güçlerin birliği gerçekleştirilebilseydi, kuşkusuz orada
olabilir ve kendilerine yakışan şekilde, devrimci bir rol
üstlenebilirlerdi.
İşçi sınıfını
ve ezilen halkları temsil eden devrimci bir ittifakın bulunmadığı,
sosyalist çevrelerin bir kısmının Blok'a sığındığı, bazı
devrimci demokrat çevrelerin Kılıçdaroğlu CHP'sinden medet
umduğu, bazı çevrelerin SİP'in vitrindeki adına kapıldığı,
ÖDP'nin kendi başına seçime girdiği, bazı çevrelerin seçimi
aktif olarak değil pasif olarak boykot ettiği, bazı çevrelerin ne
yapacağını bilemediği koşullarda, ilkeli ve merkezî bir seçim
çalışması mümkün olmayacaktır. Seçimlerde, emperyalizme karşı
dik duran, NATO'ya karşı mücadele eden, kapitalizmi aşmayı
amaçlayan köklü adımları savunan, kardeş halkların yaşadığı
ülkelerin işgaline karşı çıkan, halkların eşit ve özgür
ortaklığını vurgulayan merkezî bir ortak program yok.
Siyasal ve sosyal
devrimi savunan; ülkenin, bölgenin ve dünyanın içinde bulunduğu
koşulların büyük toplumsal patlamalar olmadan ilerlemeyi imkânsız
kıldığı bilinciyle işçi sınıfı ve emekçiler arasında
günlük bilinçlenme ve örgütlenme çalışmasını sürdüren
bütün taraftarlarımız, kendi yerel koşullarına göre uygun
gördükleri sosyalist ve devrimci demokrat adayları
destekleyebilirler. Tabii, devrimci bir programın bayrağı altında
yürümeyen tek tek dürüst adayların, ilkeli ve örgütlü bir
karşı duruşun öznesi olamayacağını bilerek. Bu adaylar
hatırına, sosyalist ve devrimci demokrat olmayan oportünist
siyaset simsarlarına omuz vermemeyi bilerek. İlk fırsatta
egemenlerin safına geçip AKP'yle, Fethullahçılarla, TÜSİAD'la
işbirliği yapacak yeni Ufuk Uras'lara ihtiyacımız yok.