1960'ların devrimci yükseliş
döneminde sosyalizme yönelen ve yaşamını Türkiye halklarının
emperyalizm ve kapitalizmden kurtuluş mücadelesine adayan gençlik
önderlerinden İbrahim Kaypakkaya'yı (doğumu 1949) anıyoruz.
TKP-ML/TİKKO hareketinin kurucusu Kaypakkaya, 18 Mayıs 1973'te 12
Mart 1971 faşist cuntasının emrindeki işkenceciler tarafından
öldürülmüştü.
İbrahim Kaypakkaya, 1960'larda
uluslararası komünist hareketi saran devrim ve sosyalizm
stratejilerine ilişkin tartışmalar sırasında, Çin Komünist
Partisi'nin görüşlerinden etkilenmiş ve Maoizmi benimsemişti.
O sıralarda Çin Komünist Partisi,
Sovyetler Birliği'ne ve sosyalist sistemin çoğunluğuna karşı
milliyetçi bir çizgiye yönelmiş ve bütün dünya halklarını
ABD'nin başını çektiği emperyalizme karşı tutarlı mücadeleden
saptıran antikomünist "sosyal emperyalizm" teorisini ortaya
atmıştı. Dünya kapitalist sistemi ABD'nin önderliğinde birleşik
bir cephe olarak hareket ederken dünya sosyalist sistemini,
kapitalist ülkelerin işçi sınıfı hareketini ve emperyalizme
bağımlı halkların kurtuluş hareketini bölen bu teori,
emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüş ve daha sonra sosyalist
sistemi ortadan kaldıran karşıdevrimci kapitalist restorasyonların
işini epeyce kolaylaştırmıştı.
Çin Komünist Partisi, ayrıca, o
sıralarda, dünya komünistlerine, Çin devriminin özgün
koşullarını mekanik biçimde her yerde geçerli sayan bir
stratejiyi dayatıyordu. İşçi sınıfının devrime fiilen
önderlik edecek ve bu devrimin temel gücünü oluşturacak güçte
olmadığı varsayımıyla, işçi sınıfını değil, köylülüğü
temel güç sayan, devrimin köylerden şehirlere yöneleceğini bu
strateji, Türkiye sosyalist hareketi içerisinde de belli bir etki
sağlamıştı.
Türkiye Komünist Partisi'nin ülke
içinde doğrudan doğruya örgütlenmeyip Türkiye İşçi Partisi'ni desteklediği, ilerici ve devrimci gençlik hareketi içerisinde Kemalizmi ve sosyalizmi eklektik biçimde birleştiren
Milli Demokratik Devrim (MDD) akımının güç kazandığı o yıllarda, İbrahim Kaypakkaya bu akım içinde yer aldı.
İbrahim Kaypakkaya, MDD akımının ve
ardından da Türkiye'de Maoist hareketin merkezini oluşturan
Proleter Devrimci Aydınlık-Türkiye İhtilalci İşçi Köylü
Partisi grubunun Kemalist milliyetçi önyargılarından kendini kısa
sürede kurtardıysa da, Maoizmin genel ideolojik ve politik
çerçevesini aşamadı. Türkiye'de emperyalizme bağımlı
kapitalizmin gelişmişlik derecesini değerlendiremedi. Emperyalizme
bağımlı orta derecede gelişmiş kapitalist bir ülke olan
Türkiye'yi yarı-feodal bir ülke olarak tanımladı. 15-16 Haziran
1970 Büyük İşçi Direnişi'nin deneyimine rağmen, işçi
sınıfının devrimin fiilî öncü ve temel gücü olduğunu
göremedi. Temel güç olarak nitelendirdiği köylülere dayanarak
köylerden şehirlere yönelecek bir stratejiyi benimsedi. Çin
yönetiminin ortaya attığı "sosyal emperyalizm" teorisinin
antikomünist özünü ve emperyalizme karşı mücadeleye verdiği
zararları kavrayamadı.
Maoist akımın Marksizm-Leninizme ters
düşen ideolojik ve politik yanılgılarını paylaşsa da, İbrahim
Kaypakkaya, Türkiye halklarının bağımsızlık, demokrasi ve
sosyalizm mücadelesine özveriyle katıldı. 12 Mart faşizminin
baskılarına boyun eğmeyi reddederek halkı örgütleme
çalışmalarını sürdürdüğü Dersim'de esir düştü. Devrimci
onurunu savunarak işkencecilere sır vermedi.
Kapitalist egemenler, onun yaşamasını
kendilerine yönelik büyük bir tehlike sayarak, tıpkı
Suphi'lere, Mahir'lere, Deniz'lere, Sinan'lara ve bütün devrim
şehitlerimize yaptıkları gibi, onu öldürmeyi seçtiler. Devrimci
önderleri yok ederek devrim hareketini durdurabileceğini sanan
egemenler, bir kez daha yanıldılar. İbrahim Kaypakkaya, devrimci
mücadele içinde yaşamaya devam ediyor.