AKP hegemonik tek parti diktatörlüğünü kurma yolunda saldırılarına devam ediyor. Sosyalist harekete ve Kürt halkına yönelik sistemli tutuklamalar adım adım genişledi, toplumun AKP ve Fethullah Gülen hareketi dışındaki her kesimine derece derece yöneldi.
AKP iktidarının hedefinde kimler yok ki: Grevci işçiler, hakkını arayan köylüler, işsizliğe isyan eden yoksullar, halk için eğitim ve halk için bilim isteyen gençler ve öğretmenler, YGS sahtekârlığına karşı çıkan liseliler, Kürt politikacıları ve HPG'liler, Alevi toplumu, Ermeni toplumu, kadın hakları savunucuları, laiklik yanlıları, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan aydınlar, barış isteyen sanatçılar, bağımsızlık ve demokrasi isteyen yurttaşlar, emperyalist savaşa karşı çıkanlar, doğa katliamını durdurmak isteyen çevreciler, Kemalist-ulusalcı partiler, Silahlı Kuvvetler, yüksek yargı kurumları, CHP ve son olarak MHP'liler.
İslam-Türk-NATO sentezcisi AKP, işbirlikçi kapitalizmi dinci ve şovenist dogmalarla birleştiren antikomünist dünya görüşü doğrultusunda özlediği itaat toplumunu kurabilmek için devrimci ve ilerici halk güçlerine azgınca saldırıyor. Bu olgu şaşırtıcı değil. AKP gibi bir hareketten zaten bu beklenir.
AKP, öte yandan, her kritik dönemeçte emperyalizmin ve işbirlikçi egemen sınıfların maşalığını yapan aşırı sağcı, gerici, mukaddesatçı-milliyetçi-muhafazakâr, karşıdevrimci ve faşist bütün güçleri kendi hegemonyası altında birleştirmek için, bu çevrelerde kendisine açıkça biat etmemiş yapıların yöneticilerine karşı da bir sindirme harekâtı yürütüyor. Bu harekâtını medyanın her köşesine yerleştirdiği işbirlikçi liberallerin paha biçilmez desteğiyle,
halk kitlelerinin kafasını karıştırmak için kullanıyor.
AKP'ye ve işbirlikçi liberallere
göre, AKP'nin söz konusu kesimlere yönelik tutuklama, sindirme, şantaj ve itibarsızlaştırma operasyonları, AKP'nin "ileri demokrasi" yolunda attığı adımlardır; AKP, faşizme,
kontrgerillaya, suç çetelerine, bürokratik oligarşiye, askerî darbelere, askerî vesayete karşı çıkmakta ve ülkeyi demokratikleştirmektedir.
Halkın kafasını karıştırmayı
amaçlayan bu şaşırtmaca kesin olarak reddedilmelidir. AKP, burjuva anlamda bile olsa demokratikleşme adına faşizme, kontrgerillaya, suç çetelerine, bürokratik oligarşiye, askerî
darbelere, askerî vesayete karşı bir politika geliştirmiyor.
Aksine, AKP, faşizmin, kontrgerillanın, suç çetelerinin, bürokratik oligarşinin, askerî darbelerin, askerî vesayetin zihniyetini ve uygulamalarını, teorisini ve pratiğini gitgide
artan bir iştahla soğuruyor; kendi dinci, dogmatik zihniyet
dünyasının ve iktidar icraatının ayrılmaz parçası hâline getiriyor.
AKP'nin halk muhalefetinin her
ifadesini suç sayması; sendikaları, dernekleri, yasal partileri, demokratik eylemleri illegal ilan etmesi; Kürt meselesinde tekrar inkârcılığa yönelmesi; YGS'deki ahlaksızlığı protesto eden yüz binlerce liseliyi ve onların ailelerini tehdit etmesi;
heykelleri yıkması; Alevi düşmanlığını körüklemesi; dinsel dogmaları bütün toplumu bağlayan tek geçerli ahlak ve mantık çerçevesi olarak dayatması; siyanürcü şirketleri, nükleer soyguncuları, HES talancılarını savunması; özel yetkili
mahkemeleri, terörle mücadele yasasını, yüzde on seçim barajını, zorunlu din dersini iftiharla koruması; Amerikan ve Avrupa emperyalizmi savaş borusunu çalınca Arap ve İslam halklarına karşı kiralık asker olarak görev yapmaktan
utanmaması, bu gerçeği kanıtlıyor.
AKP , ülkeyi burjuva anlamda bile olsa
demokratikleştirmiyor; Türkiye'deki gericiliği, faşizmi ve
karşıdevrimi kendi hegemonyası altına alarak tekleştiriyor.
İşbirlikçi kapitalist oligarşinin tek temsilcisi olarak kalmak amacıyla faşizmin ve gericiliğin öteki odaklarını kendine boyun eğdirmeye çalışıyor; bu yolda her türlü baskıyı, hileyi ve şantajı kullanıyor.
Gericiliğin ve faşizmin belirli bir
karşıdevrimci odağın hegemonyası altında birleşmesi, sömürüye
ve baskıya karşı mücadele eden işçi sınıfının, köy ve
şehir emekçilerinin, toplumsal muhalefeti oluşturan halk
kesimlerinin yararına değil, zararınadır. Emperyalizme ve
kapitalizme karşı mücadele, hiç kuşkusuz, her türden gericiliği
ve faşizmi ortadan kaldırma mücadelesidir. Bu mücadele içinde
gericiliğin ve faşizmin şu ya da bu odağını tercih edecek
değiliz. Ancak, devrimci mücadelenin selameti açısından,
gericiliğin ve faşizmin tek bir odağın hegemonyası altında
birleşmesini değil, bölünmüşlüğünü tercih ederiz.
Halk düşmanlarının tek bir komuta altında birleşmesinden sevinç duymamız gerektiğini savunan
işbirlikçi liberallere kanacak değiliz. Biz devrimci sorumluluğumuzu serinkanlı biçimde yerine getirmeye devam edeceğiz. AKP'nin gericiliği ve faşizmi kendi hegemonyası altında
tekleştirme oyununu da teşhir edecek ve bozacağız.