Suriye ile çevresindeki geniş bölgede ortaya çıkan şaşırtıcı
gelişmeleri ve partinin değerlendirmelerini KKE Uluslararası
İlişkiler bölümünden sorumlu olan MK üyesi Elisseos Vagenas ile
ele aldık.
KKE 20 Mart 2011'de Suriye ve çevresindeki
geniş bölgede ortaya çıkan gelişmelerle ilgili görüşlerini
ortaya koymuştu ama bölgedeki gelişmeler devam etmektedir. Geçen haftalarda neler değişti?
Gelişmelerin tüm hızıyla hâlâ devam ettiği açıktır. 20 Martta dile
getirdiğimiz görüşler ana hatlarıyla hâlâ geçerlidir.
Bölgemizde (Balkanlar, Doğu Akdeniz, Orta Doğu, Kuzey Afrika,
Kafkaslar) zengin enerji kaynaklarının ve hem Batı'ya, hem de
Asya'nın hızla yükselen güçlerine (Çin, Hindistan vb) Orta
Asya, Hazar, Orta Doğu'dan, hammadde taşıma güzergâhlarının
bulunduğu bir bölgede, emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin yoğunluğu ile karakterize olan ciddi ve tehlikeli
gelişmeler vukubulmaktadır.
Güçlü tekeller, emperyalist birlikler ve yükselen emperyalist güçler
kendi aralarındaki çelişkiler ve iç rekabetin ağına dolanmış
durumdalar. Emperyalist sistem çerçevesinde, bölgenin burjuva
sınıfları doğal kaynaklardan azami ölçüde yararlanmak ve pazar
paylarını arttırabilmek için yeni müttefikler ve uzlaşmalar
aramaktadırlar.
Aynı
zamanda Birleşmiş Milletler'in, NATO'nun, Avrupa Birliği polisinin
ve silahlı kuvvetlerinin, askeri üslerle deniz filolarının ve
çeşitli bahanelerin bu savaşta kullanıldığını görüyoruz.
MK'nın
görüşlerinin yayınlanmasından bu yana çeşitli gelişmelere
tanık olduk. Bunların en önemlisi Libya'ya BM Güvenlik Konseyi
kararıyla gerçekleşen, aleni emperyalist askerî müdahaleydi.
Ayrıca BM'nin ve Fransız askerlerinin Fildişi Sahili'ne askerî
müdahalesine, Yemen ve Suriye'de kanlı olaylara tanık olduk.
Farklı bölgelerde farklı gelişmeler devam etmektedir. Tüm bu
gelişmeler bize kapitalizm-kriz-savaş ilişkisini göstermektedir.
Teoriden ve tarihî gelişmelerden öğrendiklerimiz de bu son
gelişmelerle bir kez daha doğrulanmaktadır.
Suriye'deki
gösterilerin kökleri bu ülkededir. Bunlar ekonomik, sosyal ve
siyasi sorunların neden olduğu sorunlardır ve işçi sınıfı ve
toplumun diğer katmanları da bu sorunlarla zaten mücadele
etmektedir. Bununla birlikte, bu sorunların şimdi burjuvazi ve
emperyalist merkezlerin güçleri tarafından kullanıldıkları
açıktır.
Hem
Yunan medyası, hem de uluslararası medya Suriye olaylarını
demokratik talepleri olan ve yetkililerce kanlı bir şekilde
bastırılan yeni bir halk ayaklanması olarak sundu. Partinin Mısır
ve Tunus'taki ayaklanmalarla olan dayanışmasını da gözönünde
tutarak, Suriyedeki ayaklanmaya ilişkin KKE'nin pozisyonu nedir?
Biz
bölgedeki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz ve bunu sadece
tek kaynaktan da yapmıyoruz. KKE her zaman olduğu gibi sorumlu bir
şekilde görüş belirlemekte, ülkemiz işçilerini ulusal ve
uluslararası konularda en iyi şekilde bilgilendirmektedir.
Biz
bu harekete halk katılımını ülkedeki sosyal ve siyasi güçlerin
hedefleri ışığında incelediğimiz gibi, harekette rol oynayan
yabancı güçleri de inceliyoruz. Bu, her zaman atılan sloganlardan
anlaşılmıyor. Hatırlarsanız, yakın geçmişte "demokrasi"
ve "özgürlük" adına gerici ve karşıdevrimci yönelime sahip
halk ve işçi hareketleri vardı. Örneğin Polonya'daki
'Solidarnosc' (Dayanışma) hareketi böyleydi.
Bugünkü
durumun da böyle olduğunu çok daha rahatlıkla söyleyebiliriz.
Olayların uluslararası burjuva medyası tarafından çarpıtıldığını
gösteren çok kanıtlar var. Bu çarpıtmalar daha çok Katar
merkezli ünlü El Cezire televizyonunca organize edilmektedir. El
Cezire gerçekte burjuvazinin bölgedeki elektronik truva atı olarak
işlev görmektedir. El Cezire Kuzey
Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin siyasi ve ekonomik düzeylerde
burjuva modernleşmesini ve emperyalist "Büyük Orta Doğu"
planlarını desteklemektedir.
Bu
planı ne belirliyor? Hangi amaçlara hizmet ediyor?
MK kararlarında da
saptandığı gibi, emperyalizmin en önemli amaçları (demokrasiyi
geliştirmek ve yerleştirmek ve nükleer silahların yayılmasını
önlemek bahanesiyle) şunlardır:
Ekonomik düzeyde
burjuva rejimlerin modernizasyonu ve aynı zamanda da bölgede yasal
ve siyasi bir üstyapı oluşturulması, böylece bölgesel
pazarlarda tekellerin yayılması için istikrarlı bir temel
oluşturulması ve uluslararası düzeyde rollerinin
güçlendirilmesi.
Mevcut
enerji kaynaklarına ve Doğu Akdeniz'deki yeni kaynaklara ulaşımı
garanti almak.
Ticaret
ve ulaşım için bir kavşak olan topraklar üzerinde kontrol
sağlamak.
Tabii
ki, her emperyalist gücün kendi bireysel hedefleri var. Bu yüzden
ABD'nin çabaları rakip güçlerin kaçınılmaz bir muhalefetiyle
karşılaşacaktır (özellikle AB'deki büyük ülkeler, Çin ve
Rusya). Bu rakip güçler bölgeden kendi tekellerinin benzer şekilde
kâr sağlaması için çabalıyorlar ve bu nedenle ABD planları
için bir tehdit oluşturmaktadırlar. Sudan'ın bölünmesini,
Fildişi Sahili ve Libya'ya emperyalist
askeri müdahaleleri ve ayrıca Libya'yı
muhtemelen bölme planlarını da bu çerçevede görmemiz gerekir.
Bütün bu
gelişmeler çok geniş bir bölgede çok kapsamlı bir
istikrarsızlığa neden olabilir.
ABD'nin
rakibi AB'de enerji temininde veya Çin sermayesi ve mallarının
Avrupa ve Afrika'da yayılmasında sorunlara yol açmak gibi.
Kapitalizmin
en yüksek aşaması emperyalizm, kapitalist kriz sırasında daha
saldırgan hâle geliyor. Buna ek olarak, emperyalizm, yaratılan
mevcut durumdan faydalanarak, küresel kapitalist krizin etkilerini
zayıflatıyor ve sermayeyi savaşlar için bölgeye aktarıyor.
Suriye gelişmeleri
tüm bu planlardan bağımsız değildir. Bunlar emperyalist
güçlerin, ABD ve AB'nin açıkladıkları hedeflerinden ve İran ve
Türkiye gibi bölgesel güçlerin işe karışmasından açıkça
görülmektedir.
Suriye'de olayların dışarıdan yönetildiğini mi söylemek istiyorsunuz? Bu
ayaklanmalar hükümeti ve Devlet Başkanı Esad'ı devirmek için
bir 'araç' mı?
Tabii ki Suriye'deki olayların kökleri ülke içindedir. İşçi sınıfı
ve diğer sosyal katmanların yaşadığı ekonomik, sosyal ve
siyasi sorunlardadır. Bu sorunlar son yıllarda kendi
burjuvazilerinin çıkarları lehine uygulanan özelleştirme
politikaları, hakların kısıtlanması ve işçi sınıfı ve
diğer halk katmanlarının gelirlerindeki düşüşler nedeniyle
keskinleştiler. KKE partimizin uzun geçmişinin de gösterdiği
gibi, kitlelerin problemlerin çözümü için mücadelesini ve
halkın mücadele hakkını destekler. Partimiz günümüzün
karmaşık gelişmelerini en ince detaylarına kadar dikkatle incelemeye
çalışıyor.
Bu incelemelere dayanarak, Suriye'nin iç işlerine kasıtlı emperyalist müdahaleler
ve Suriye'deki gelişmelerle ilgili sahte kanıtlarla diğer
ülkelerdeki işçilerin manipülasyonun bir çok kanıtını
görüyoruz. Kanıt olarak gördüğümüz birçok video
görüntülerinin diğer ülkelerde ya da başka durumlarda filme
alınmış olduğu gibi. Bu kamuoyunu manipüle etme politikaları
son günlerde El Cezire'de gazetecilerin istifasına yol açtı.
Her gün bölgedeki komşu ülkeler (Suudi Arabistan ve Türkiye)
tarafından içişlerine müdahale kanıtları ortaya çıkıyor.
Dinî farklılıkları körükleme girişimleri, belli grupları
silahlandırma ve yurtdışında eğitme ve benzerleri. Biz bunları
kesinlikle göz ardı edemeyiz.
ABD, AB ve İsrail'in, Lübnan ve Filistin'deki anti emperyalist eğilimli
güçlerle işbirliği yapan Suriye'deki burjuva rejimini
istikrarsızlaştırmakta çıkarı olduğu açıktır.
Unutmamalıyız ki, İsrail hâlâ Suriye topraklarını işgal
altında tutuyor. Suriye rejiminin zayıflaması veya devrilmesi
emperyalistlerin iştahını kabartacak ve İran'ın nükleer
programı bahanesiyle İran'a saldırı planlarına da katkı
sağlayacaktır. Bu durum bölgede devletlerin dağılmasına neden
olabilir ve istikrarsızlaştırmada domino etkisi yaratabilir, yeni
kan akıtmalara, emperyalist savaşlara ve yeni müdahalelere yol açabilir.
Geçmişte Sovyetler Birliği, Suriye ve iktidardaki Baas partisi ile yakın
ilişkiler sürdürdü.
Bu durum KKE'nin Suriye üzerine
görüşlerini ne ölçüde etkiliyor, bu konuda ne düsünüyorsunuz?
SSCB'nin etkisi sayesinde, anti-faşist zafere katkısı, ülkenin yeniden
oluşturulmasında sosyalizmin üstünlüğü, insanların Doğu
Avrupa'da halk demokrasileri kurmaları ve sömürgeciliğin çöküşü
küresel güç ilişkilerinde bir değişikliğe katkıda bulunan
pozitif gelişmelerdi. Tabii ki, sosyalist güçlerin açık
güçlenmesine rağmen emperyalist sistem hâlâ çok güçlüydü.
Savaşın sona ermesinden hemen sonra ABD hegemonyası altında
emperyalizm, soğuk savaşa başladı ve sosyalist sistemi
zayıflatmak ve kendi güçlerini birleştirmek için bir strateji
uyguladı. Küresel düzeyde iki sistem arasında bir rekabet
gelişti.
Aynı dönemde, Suriye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülkede
ulusal bağımsızlık sorunu ve bu amaçla ulusu seferber etme
sorunu gündemdeydi. Kuşkusuz sömürgelerde, toplumun her kesiminin
azgelişmişliğinin üstesinden gelebilmek için, ulusal bağımsızlık
ilk ve en önemli bir ön koşuldu.
Sovyetler Birliği ve diğer
sosyalist ülkeler Suriye'nin de aralarında olduğu bu yeni
rejimlerin uluslararası kapitalist ve emperyalist pazarda asimile
olmamaları için ekonomik ve diğer işbirliği ve destek formları
politikası geliştirdi. Bunda bir amaç da, bu hükümetler içinde
sosyalist yönelimi güçlendirmekti.
Sovyetler
Birliği'nin güçlü emperyalistlere karşı bazı kapitalist
ülkelerle ekonomik ilişkiler ve hatta ittifaklar kurma çabaları
istenen ve anlaşılabilen bir durumdu. Bu sayede birleşik
emperyalist cephe zayıflatılabildi, bazı ülkeler geçici de olsa
koparıldı ve emperyalizmin iç çelişkilerinden yararlanıldı.
Burada sorun SSCB'nin şartların gerekli kıldığı devlet
politikası uyarınca bu ülkelerle olan ekonomik ve diplomatik ve
başka alanlardaki ilişkilerinin ilkesel ve teorik bir düzeye
yükseltilmesiydi. Burada sözkonusu olan sözde kapitalist olmayan
kalkınma yoluydu. Bu, uluslararası devrimci hareket içinde
karışıklığa yol açtı. Uygulamada da görüldüğü gibi, böyle
bir "sosyalizme giden üçüncü yol" yoktu.
Elbette partimiz uluslararası komünist hareketin tarihinden dersler
çıkarmıştır. Bu demek oluyor ki, KKE'nin Libyadaki emperyalist
savaşa karşı olan duruşu, kendisiyle hiçbir ilişkimiz olmayan
Kaddafi'yi ve onun rejimini hoşgörmemiz anlamına gelmez. Aynı
şekilde, bizim Suriye veya İran'a yapılacak olası emperyalist
saldırılara karşı çıkmamız, bu ülkelerin burjuva rejimlerini
eleştirmememiz demek değildir.
Bu şekilde,
komünistler, en önemli noktaya, kendi ülkemizin de katıldığı
bölgedeki emperyalist savaş ve müdahalelere odaklanmaktadırlar.
Suriye Komünist
Partisi'nin Baas Partisi hükümetinin "Yurtsever Cephesi"ne
katılımı, KKE'nin görüşlerini ne ölçüde etkiliyor?
KKE diğer
ülkelerdeki komünist partilerin duruşlarını ve
değerlendirmelerini daima dikkate alır.
Biz Suriye komünist
hareketinin tutarlı anti-emperyalist duruşunu ve uluslararası
komünist hareketi yeniden inşa etme çabalarına katkılarını
takdir ediyoruz. Son zamanlarda, olaylar patlak vermeden hemen önce,
Suriye Komünist Partisi MK Genel Sekreteri Ammar Begdaş, KKE
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında
bölgedeki gelişmeler üzerinde görüş alışverişinde bulunma
fırsatını da bulduk. Suriye'de komünistlerin iş hayatındaki
bozulmaya karşı, işten çıkarmaların "serbest bırakılması"na
karşı, grev hakkı için, toprakların özelleştirilmesi planına
karşı, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi kanununa karşı ve
genelde Suriye'nin emperyalist örgütlerce asimilasyonuna karşı
eylemlerini takdir ediyoruz. Tabii ki onların görüşlerini dikkate
alıyoruz. Bununla birlikte, KKE, görüşlerini, her zaman kendi
deneyimleri ve değerlendirmeleri temelinde oluşturur.
Partimizin
ve uluslararası komünist hareketin tarihsel deneyimi, örneğin,
burjuvaziyi "komprador burjuvazi" ve "vatansever burjuvazi'"
diye ikiye ayırıp "vatansever burjuvazi" ile ittifak aramak
gibi bir yanılgıya yol açtı. Biz net bir şekilde iktidarın ya burjuvazinin elinde ya da işçi sınıfının elinde
olacağını söylüyoruz. Ara bir gücün iktidarı söz konusu olamaz.
Biz, zaten kendi gerekçeleriyle emperyalist İsrail'e ve dolayısıyla
ABD'ye ve bölgeye yönelik diğer emperyalist planlara karşı
zorlu bir silahlı çatışmaya girişmiş olan Suriye Baas
Partisi'nin burjuva rejimine sınıf bilinçli bir şekilde
yaklaşıyoruz, onu idealize ederek değil.
İsrail'in derhal ABD ve diğer emperyalist güçlerin desteğiyle İsrail ordusu
tarafından işgal edilen Suriye ve bütün Arap topraklarından
çekilmesini talep eden Suriye'yi destekliyoruz. Ayrıca biz Suriye
de dahil olmak üzere her halkın kendi geleceğini yabancı askeri,
ekonomik ve ideolojik-politik manipülatif müdahaleler olmaksızın
kendisinin belirlemesi hakkına saygılıyız.
Yunan halkı ve bölge halkları için KKE ne öneriyor?
KKE bölgenin işçi sınıfı ve bölge halklarının ortak çıkarlarının
anti-emperyalist ve anti-tekel savaşta, emperyalist kuruluşlardan
çıkmada, yabancı askeri üslerin ve nükleer silahların sökülmesinde,
emperyalist misyonlar için gönderilen kendi askerlerinin geri
getirilmesinde ve bütün bu savaşımların iktidar mücadelesiyle
entegrasyonunda olduğunu vurgulamaktadır.
Bu temelde bölge halkları barışçıl ve yaratıcı bir yaşamda kendi
çıkarları ve ihtiyaçları için, kendilerine ait olan doğal kaynakları
kullanabilirler.
Ancak, toplumun sınıflara bölünmüşlüğü devam ettiği sürece, insanın
insan tarafından sömürüsünün olduğu sürece ve emperyalizm egemen olduğu
sürece, siyasetin şiddet yoluyla devamı olan bu savaşların kaçınılmaz
olduğunu biliyoruz.
Savaşların yerine halkın çıkarına olan
barışın kurulması, ancak kapitalizmin yerine sosyalizmin inşasıyla
mümkün olacaktır, çünkü emperyalist barış yeni emperyalist savaşların
hazırlığından başka bir şey değildir.
http://21stcenturymanifesto.wordpress.com/2011/05/13/what-is-happening-in-syria/