Tarih: 27.06.2011 |  Haberler
Suriye'de ne oluyor?

Nick Wright'ın Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Merkez Komitesi'nin uluslararası ilişkilerden sorumlu üyesi Elisseos Vagenas ile Suriye ve çevresindeki geniş bölgede ortaya çıkan gelişmeler üzerine yaptığı röportaj.

Çeviren: Sedat Satılmış



Suriye ile çevresindeki geniş bölgede ortaya çıkan şaşırtıcı gelişmeleri ve partinin değerlendirmelerini KKE Uluslararası İlişkiler bölümünden sorumlu olan MK üyesi Elisseos Vagenas ile ele aldık.

KKE 20 Mart 2011'de Suriye ve çevresindeki geniş bölgede ortaya çıkan gelişmelerle ilgili görüşlerini ortaya koymuştu ama bölgedeki gelişmeler devam etmektedir. Geçen haftalarda neler değişti?

Gelişmelerin tüm hızıyla hâlâ devam ettiği açıktır. 20 Martta dile getirdiğimiz görüşler ana hatlarıyla hâlâ geçerlidir. Bölgemizde (Balkanlar, Doğu Akdeniz, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar) zengin enerji kaynaklarının ve hem Batı'ya, hem de Asya'nın hızla yükselen güçlerine (Çin, Hindistan vb) Orta Asya, Hazar, Orta Doğu'dan, hammadde taşıma güzergâhlarının bulunduğu bir bölgede, emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin yoğunluğu ile karakterize olan ciddi ve tehlikeli gelişmeler vukubulmaktadır.

Güçlü tekeller, emperyalist birlikler ve yükselen emperyalist güçler kendi aralarındaki çelişkiler ve iç rekabetin ağına dolanmış durumdalar. Emperyalist sistem çerçevesinde, bölgenin burjuva sınıfları doğal kaynaklardan azami ölçüde yararlanmak ve pazar paylarını arttırabilmek için yeni müttefikler ve uzlaşmalar aramaktadırlar.

Aynı zamanda Birleşmiş Milletler'in, NATO'nun, Avrupa Birliği polisinin ve silahlı kuvvetlerinin, askeri üslerle deniz filolarının ve çeşitli bahanelerin bu savaşta kullanıldığını görüyoruz.

MK'nın görüşlerinin yayınlanmasından bu yana çeşitli gelişmelere tanık olduk. Bunların en önemlisi Libya'ya BM Güvenlik Konseyi kararıyla gerçekleşen, aleni emperyalist askerî müdahaleydi. Ayrıca BM'nin ve Fransız askerlerinin Fildişi Sahili'ne askerî müdahalesine, Yemen ve Suriye'de kanlı olaylara tanık olduk. Farklı bölgelerde farklı gelişmeler devam etmektedir. Tüm bu gelişmeler bize kapitalizm-kriz-savaş ilişkisini göstermektedir. Teoriden ve tarihî gelişmelerden öğrendiklerimiz de bu son gelişmelerle bir kez daha doğrulanmaktadır.

Suriye'deki gösterilerin kökleri bu ülkededir. Bunlar ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların neden olduğu sorunlardır ve işçi sınıfı ve toplumun diğer katmanları da bu sorunlarla zaten mücadele etmektedir. Bununla birlikte, bu sorunların şimdi burjuvazi ve emperyalist merkezlerin güçleri tarafından kullanıldıkları açıktır.

Hem Yunan medyası, hem de uluslararası medya Suriye olaylarını demokratik talepleri olan ve yetkililerce kanlı bir şekilde bastırılan yeni bir halk ayaklanması olarak sundu. Partinin Mısır ve Tunus'taki ayaklanmalarla olan dayanışmasını da gözönünde tutarak, Suriyedeki ayaklanmaya ilişkin KKE'nin pozisyonu nedir?

Biz bölgedeki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz ve bunu sadece tek kaynaktan da yapmıyoruz. KKE her zaman olduğu gibi sorumlu bir şekilde görüş belirlemekte, ülkemiz işçilerini ulusal ve uluslararası konularda en iyi şekilde bilgilendirmektedir.

Biz bu harekete halk katılımını ülkedeki sosyal ve siyasi güçlerin hedefleri ışığında incelediğimiz gibi, harekette rol oynayan yabancı güçleri de inceliyoruz. Bu, her zaman atılan sloganlardan anlaşılmıyor. Hatırlarsanız, yakın geçmişte "demokrasi" ve "özgürlük" adına gerici ve karşıdevrimci yönelime sahip halk ve işçi hareketleri vardı. Örneğin Polonya'daki 'Solidarnosc' (Dayanışma) hareketi böyleydi.

Bugünkü durumun da böyle olduğunu çok daha rahatlıkla söyleyebiliriz. Olayların uluslararası burjuva medyası tarafından çarpıtıldığını gösteren çok kanıtlar var. Bu çarpıtmalar daha çok Katar merkezli ünlü El Cezire televizyonunca organize edilmektedir. El Cezire gerçekte burjuvazinin bölgedeki elektronik truva atı olarak işlev görmektedir. El Cezire Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin siyasi ve ekonomik düzeylerde burjuva modernleşmesini ve emperyalist "Büyük Orta Doğu" planlarını desteklemektedir.

Bu planı ne belirliyor? Hangi amaçlara hizmet ediyor?

MK kararlarında da saptandığı gibi, emperyalizmin en önemli amaçları (demokrasiyi geliştirmek ve yerleştirmek ve nükleer silahların yayılmasını önlemek bahanesiyle) şunlardır:

  • Ekonomik düzeyde burjuva rejimlerin modernizasyonu ve aynı zamanda da bölgede yasal ve siyasi bir üstyapı oluşturulması, böylece bölgesel pazarlarda tekellerin yayılması için istikrarlı bir temel oluşturulması ve uluslararası düzeyde rollerinin güçlendirilmesi.

  • Mevcut enerji kaynaklarına ve Doğu Akdeniz'deki yeni kaynaklara ulaşımı garanti almak.

  • Ticaret ve ulaşım için bir kavşak olan topraklar üzerinde kontrol sağlamak.

Tabii ki, her emperyalist gücün kendi bireysel hedefleri var. Bu yüzden ABD'nin çabaları rakip güçlerin kaçınılmaz bir muhalefetiyle karşılaşacaktır (özellikle AB'deki büyük ülkeler, Çin ve Rusya). Bu rakip güçler bölgeden kendi tekellerinin benzer şekilde kâr sağlaması için çabalıyorlar ve bu nedenle ABD planları için bir tehdit oluşturmaktadırlar. Sudan'ın bölünmesini, Fildişi Sahili ve Libya'ya emperyalist askeri müdahaleleri ve ayrıca Libya'yı muhtemelen bölme planlarını da bu çerçevede görmemiz gerekir.

Bütün bu gelişmeler çok geniş bir bölgede çok kapsamlı bir istikrarsızlığa neden olabilir.

ABD'nin rakibi AB'de enerji temininde veya Çin sermayesi ve mallarının Avrupa ve Afrika'da yayılmasında sorunlara yol açmak gibi.

Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizm, kapitalist kriz sırasında daha saldırgan hâle geliyor. Buna ek olarak, emperyalizm, yaratılan mevcut durumdan faydalanarak, küresel kapitalist krizin etkilerini zayıflatıyor ve sermayeyi savaşlar için bölgeye aktarıyor.

Suriye gelişmeleri tüm bu planlardan bağımsız değildir. Bunlar emperyalist güçlerin, ABD ve AB'nin açıkladıkları hedeflerinden ve İran ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin işe karışmasından açıkça görülmektedir.

Suriye'de olayların dışarıdan yönetildiğini mi söylemek istiyorsunuz? Bu ayaklanmalar hükümeti ve Devlet Başkanı Esad'ı devirmek için bir 'araç' mı?

Tabii ki Suriye'deki olayların kökleri ülke içindedir. İşçi sınıfı ve diğer sosyal katmanların yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlardadır. Bu sorunlar son yıllarda kendi burjuvazilerinin çıkarları lehine uygulanan özelleştirme politikaları, hakların kısıtlanması ve işçi sınıfı ve diğer halk katmanlarının gelirlerindeki düşüşler nedeniyle keskinleştiler. KKE partimizin uzun geçmişinin de gösterdiği gibi, kitlelerin problemlerin çözümü için mücadelesini ve halkın mücadele hakkını destekler. Partimiz günümüzün karmaşık gelişmelerini en ince detaylarına kadar dikkatle incelemeye çalışıyor.

Bu incelemelere dayanarak, Suriye'nin iç işlerine kasıtlı emperyalist müdahaleler ve Suriye'deki gelişmelerle ilgili sahte kanıtlarla diğer ülkelerdeki işçilerin manipülasyonun bir çok kanıtını görüyoruz. Kanıt olarak gördüğümüz birçok video görüntülerinin diğer ülkelerde ya da başka durumlarda filme alınmış olduğu gibi. Bu kamuoyunu manipüle etme politikaları son günlerde El Cezire'de gazetecilerin istifasına yol açtı.

Her gün bölgedeki komşu ülkeler (Suudi Arabistan ve Türkiye) tarafından içişlerine müdahale kanıtları ortaya çıkıyor. Dinî farklılıkları körükleme girişimleri, belli grupları silahlandırma ve yurtdışında eğitme ve benzerleri. Biz bunları kesinlikle göz ardı edemeyiz.

ABD, AB ve İsrail'in, Lübnan ve Filistin'deki anti emperyalist eğilimli güçlerle işbirliği yapan Suriye'deki burjuva rejimini istikrarsızlaştırmakta çıkarı olduğu açıktır. Unutmamalıyız ki, İsrail hâlâ Suriye topraklarını işgal altında tutuyor. Suriye rejiminin zayıflaması veya devrilmesi emperyalistlerin iştahını kabartacak ve İran'ın nükleer programı bahanesiyle İran'a saldırı planlarına da katkı sağlayacaktır. Bu durum bölgede devletlerin dağılmasına neden olabilir ve istikrarsızlaştırmada domino etkisi yaratabilir, yeni kan akıtmalara, emperyalist savaşlara ve yeni müdahalelere yol açabilir.

Geçmişte Sovyetler Birliği, Suriye ve iktidardaki Baas partisi ile yakın ilişkiler sürdürdü.

Bu durum KKE'nin Suriye üzerine görüşlerini ne ölçüde etkiliyor, bu konuda ne düsünüyorsunuz?

SSCB'nin etkisi sayesinde, anti-faşist zafere katkısı, ülkenin yeniden oluşturulmasında sosyalizmin üstünlüğü, insanların Doğu Avrupa'da halk demokrasileri kurmaları ve sömürgeciliğin çöküşü küresel güç ilişkilerinde bir değişikliğe katkıda bulunan pozitif gelişmelerdi. Tabii ki, sosyalist güçlerin açık güçlenmesine rağmen emperyalist sistem hâlâ çok güçlüydü. Savaşın sona ermesinden hemen sonra ABD hegemonyası altında emperyalizm, soğuk savaşa başladı ve sosyalist sistemi zayıflatmak ve kendi güçlerini birleştirmek için bir strateji uyguladı. Küresel düzeyde iki sistem arasında bir rekabet gelişti.

Aynı dönemde, Suriye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülkede ulusal bağımsızlık sorunu ve bu amaçla ulusu seferber etme sorunu gündemdeydi. Kuşkusuz sömürgelerde, toplumun her kesiminin azgelişmişliğinin üstesinden gelebilmek için, ulusal bağımsızlık ilk ve en önemli bir ön koşuldu.

Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkeler Suriye'nin de aralarında olduğu bu yeni rejimlerin uluslararası kapitalist ve emperyalist pazarda asimile olmamaları için ekonomik ve diğer işbirliği ve destek formları politikası geliştirdi. Bunda bir amaç da, bu hükümetler içinde sosyalist yönelimi güçlendirmekti.

Sovyetler Birliği'nin güçlü emperyalistlere karşı bazı kapitalist ülkelerle ekonomik ilişkiler ve hatta ittifaklar kurma çabaları istenen ve anlaşılabilen bir durumdu. Bu sayede birleşik emperyalist cephe zayıflatılabildi, bazı ülkeler geçici de olsa koparıldı ve emperyalizmin iç çelişkilerinden yararlanıldı. Burada sorun SSCB'nin şartların gerekli kıldığı devlet politikası uyarınca bu ülkelerle olan ekonomik ve diplomatik ve başka alanlardaki ilişkilerinin ilkesel ve teorik bir düzeye yükseltilmesiydi. Burada sözkonusu olan sözde kapitalist olmayan kalkınma yoluydu. Bu, uluslararası devrimci hareket içinde karışıklığa yol açtı. Uygulamada da görüldüğü gibi, böyle bir "sosyalizme giden üçüncü yol" yoktu.

Elbette partimiz uluslararası komünist hareketin tarihinden dersler çıkarmıştır. Bu demek oluyor ki, KKE'nin Libyadaki emperyalist savaşa karşı olan duruşu, kendisiyle hiçbir ilişkimiz olmayan Kaddafi'yi ve onun rejimini hoşgörmemiz anlamına gelmez. Aynı şekilde, bizim Suriye veya İran'a yapılacak olası emperyalist saldırılara karşı çıkmamız, bu ülkelerin burjuva rejimlerini eleştirmememiz demek değildir.

Bu şekilde, komünistler, en önemli noktaya, kendi ülkemizin de katıldığı bölgedeki emperyalist savaş ve müdahalelere odaklanmaktadırlar.

Suriye Komünist Partisi'nin Baas Partisi hükümetinin "Yurtsever Cephesi"ne katılımı, KKE'nin görüşlerini ne ölçüde etkiliyor?

KKE diğer ülkelerdeki komünist partilerin duruşlarını ve değerlendirmelerini daima dikkate alır.

Biz Suriye komünist hareketinin tutarlı anti-emperyalist duruşunu ve uluslararası komünist hareketi yeniden inşa etme çabalarına katkılarını takdir ediyoruz. Son zamanlarda, olaylar patlak vermeden hemen önce, Suriye Komünist Partisi MK Genel Sekreteri Ammar Begdaş, KKE davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında bölgedeki gelişmeler üzerinde görüş alışverişinde bulunma fırsatını da bulduk. Suriye'de komünistlerin iş hayatındaki bozulmaya karşı, işten çıkarmaların "serbest bırakılması"na karşı, grev hakkı için, toprakların özelleştirilmesi planına karşı, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi kanununa karşı ve genelde Suriye'nin emperyalist örgütlerce asimilasyonuna karşı eylemlerini takdir ediyoruz. Tabii ki onların görüşlerini dikkate alıyoruz. Bununla birlikte, KKE, görüşlerini, her zaman kendi deneyimleri ve değerlendirmeleri temelinde oluşturur.

Partimizin ve uluslararası komünist hareketin tarihsel deneyimi, örneğin, burjuvaziyi "komprador burjuvazi" ve "vatansever burjuvazi'" diye ikiye ayırıp "vatansever burjuvazi" ile ittifak aramak gibi bir yanılgıya yol açtı. Biz net bir şekilde iktidarın ya burjuvazinin elinde ya da işçi sınıfının elinde olacağını söylüyoruz. Ara bir gücün iktidarı söz konusu olamaz.

Biz, zaten kendi gerekçeleriyle emperyalist İsrail'e ve dolayısıyla ABD'ye ve bölgeye yönelik diğer emperyalist planlara karşı zorlu bir silahlı çatışmaya girişmiş olan Suriye Baas Partisi'nin burjuva rejimine sınıf bilinçli bir şekilde yaklaşıyoruz, onu idealize ederek değil.

İsrail'in derhal ABD ve diğer emperyalist güçlerin desteğiyle İsrail ordusu tarafından işgal edilen Suriye ve bütün Arap topraklarından çekilmesini talep eden Suriye'yi destekliyoruz. Ayrıca biz Suriye de dahil olmak üzere her halkın kendi geleceğini yabancı askeri, ekonomik ve ideolojik-politik manipülatif müdahaleler olmaksızın kendisinin belirlemesi hakkına saygılıyız.

Yunan halkı ve bölge halkları için KKE ne öneriyor?

KKE bölgenin işçi sınıfı ve bölge halklarının ortak çıkarlarının anti-emperyalist ve anti-tekel savaşta, emperyalist kuruluşlardan çıkmada, yabancı askeri üslerin ve nükleer silahların sökülmesinde, emperyalist misyonlar için gönderilen kendi askerlerinin geri getirilmesinde ve bütün bu savaşımların iktidar mücadelesiyle entegrasyonunda olduğunu vurgulamaktadır.

Bu temelde bölge halkları barışçıl ve yaratıcı bir yaşamda kendi çıkarları ve ihtiyaçları için, kendilerine ait olan doğal kaynakları kullanabilirler.

Ancak, toplumun sınıflara bölünmüşlüğü devam ettiği sürece, insanın insan tarafından sömürüsünün olduğu sürece ve emperyalizm egemen olduğu sürece, siyasetin şiddet yoluyla devamı olan bu savaşların kaçınılmaz olduğunu biliyoruz.

Savaşların yerine halkın çıkarına olan barışın kurulması, ancak kapitalizmin yerine sosyalizmin inşasıyla mümkün olacaktır, çünkü emperyalist barış yeni emperyalist savaşların hazırlığından başka bir şey değildir.

http://21stcenturymanifesto.wordpress.com/2011/05/13/what-is-happening-in-syria/