Tarih: 03.07.2011 |  Haberler
Yeni pazarlık

Dolar milyarderlerinden oluşan uluslararası kapitalist şebekenin Türkiyedeki ayaklarından biri olan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı TESEV, aynı şebekenin Türkiye'deki bir başka ayağı olan Açık Toplum Vakfı'nın ve yine aynı şebekenin Amerika'daki ayaklarından biri olan Chrest Vakfı'nın desteğiyle Cengiz Çandar'a Dağdan İniş - PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu'nun Siddetten Arındırılması başlıklı bir araştırma yaptırdı.

Bu araştırmanın sunumu 24 Haziran 2011'de Cengiz Çandar'ın, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Van bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk, CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu ile birlikte katıldığı panelde yapıldı.

25 Haziranda Milliyet yazarı Hasan Cemal, köşeyazısında Cengiz Çandar'ın raporunu övdü ve iki gün sonra da kendisinin Kandil'de Murat Karayılan'la yaptığı röportajı beş günlük yazı dizisi olarak yayınladı.

26 Haziranda ANF, Öcalan'ın Taraf gazetesi yöneticileri Ahmet Altan ve Yasemin Çongar ile Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'e selamını duyurdu.

27 Haziran'da Taraf gazetesi Öcalan'ın selamına "Ve aleykümselam Apo!" diye karşılık verdiği gibi, Neşe Düzel'in Cengiz Çandar'la yaptığı röportajı yayınladı.

Yine 27 Haziran günü, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Hürriyet yazarı Şükrü Küçükşahin'e verdiği demeç Hürriyet gazetesinde çıktı. Selahattin Demirtaş, "Bu işler çözülecek, Türkiye bu tür şeylerden kurtulacak; kesinlikle şüphem yok. Ama herkes yöntemince mücadele etmeli. Bu da bizim mücadele tarzımız" diye tamamladığı demecinde, 12 Eylül 2010 anayasa referandumu sürecinde AKP'ye yaptıkları öneriyi açıkladı. AKP'ye, referandumda boykottan vazgeçip evet oyu kullanma önerisinde bulunduklarını ama olumlu cevap alamadıklarını söyledi:

"AKP yönetimine gittik; Anayasa'nın 14'üncü maddesi ile Terörle Mücadele (TMK) ve Ceza Usul (CMK) yasalarında değişiklikler önerdik. Dosyamızı verdik. Dedik ki: ‘Bizde bu maddelerden yargılanmayan bulamazsınız. Bunlar siyaset yapmamız önünde engel. Suç işleyen varsa tamam; ama bakın bu yargılamaların hepsi söylenmiş sözlerle ilgili. Bu değişiklikleri yapın, biz de boykottan vazgeçip, referandumda ‘evet' diyelim'. AKP, bizi umursamadı."(Şükrü Küçükşahin, "Demirtaş: Bu işler çözülecek", Hürriyet, 27 Haziran 2011).

Bütün bu parçalar bir araya getirildiğinde, Kürt ulusal hareketinin üst yönetimi ile AKP arasında Amerika'nın arabuluculuğunda yeni bir pazarlık yapıldığı anlaşılıyor. TESEV, Açık Toplum Vakfı, Chrest Vakfı, Taraf gazetesi, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, en yumuşak deyişle söyleyelim, Amerikaperver, Avrupaperver ve İsrailperver nitelikleriyle temayüz eden kurum ve kişiler. Hepsi de, AKP iktidarının hararetli destekçisi.

Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, AKP'nin iki yıl önce büyük tantanayla başlattığı Kürt açılımının hiçbir sonuç vermemesini ve hatta yeni bir şovenist baskı dalgasına dönüşmesini, "Habur'daki yol kazası" olarak adlandırdıkları olaya bağlıyorlar. Onlara göre, AKP, yeni bir Kürt açılımı başlatabilir; bu nedenle de, Kürt ulusal hareketi AKP'nin işini kolaylaştırmalı ve "yeni bir anayasa için" AKP'yi desteklemelidir. Kürt ulusal hareketine yön veren kadroların da bu öneriye aklının yattığı anlaşılıyor.

AKP'nin 12 Eylül rejiminin yeni efendisi olarak ortaya çıktığı; özel yetkili mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi üst mahkemeleri ve ilk kademe mahkemelerini tıpkı cezaevleri genel müdürlüğü gibi doğrudan hükümete bağlı birer idari daire durumuna getirerek yargı örgütünü toptan ele geçirdiği, Silahlı Kuvvetleri hallaç pamuğu gibi atarak kendine en ufak muhalefet belirtisi gösterebilecek bütün general ve amiralleri hapishaneye doldurduğu; parlamentoda tekel oluşturduğu; Terörle Mücadele Kanununu gerçek anayasa olarak işlettiği ve her türlü yasal muhalefeti bile suçlulaştırarak sindirmeye çalıştığı koşullarda, AKP'den demokratik anayasa beklemenin hikmetini okurlara bırakıyoruz.

Kürt ulusal yönetiminin düzen içi çözüm hayalleri bir kez daha testten geçecek. Devrimci teoriden kaçarak halk yararına pratik çözümlere ulaşmanın mümkün olmadığını hâlâ anlamak istemeyenler var. Gerçekçi politika adına Amerika'ya, dünya kapitalist sisteminin büyük efendilerinin hizmetindeki kurumlara, tescilli savaş suçlularına güvenerek nereye varılacağını bir kez daha yaşayarak göreceğiz.