Mazin Qumsiyeh The Electronic Intifada
5 Temmuz
2011
Bu hafta yüzlerce aktivist "Filistin'e Hoş geldiniz" inisiyatifinin bir parçası
olarak Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion hava alanına uçarak
İsrail apartheidine meydan okumayı planlıyor. Heraklit bir
zamanlar şöyle demişti: "Değişmeyen tek şey değişimin
kendisidir." Gerçekten de insanlık tarihi değişimin tarihidir
ve Filistin'e Hoş Geldiniz projesi işte bu geleneği izliyor.
Statükoya meydan okumadan hiçbir değişim meydana gelmez. Modern çağda bile çok
az insan ABD'deki medeni haklar, Avrupa'da aydınlanma, köleliğe
son verilmesi, kadınlara oy hakkı verilmesi ve dünya genelinde
demokrasilerin kurulması gibi şeyleri nasıl başardığımızı
anlamak konusuna kafa yoruyor. Adaletsiz bir durumdan (statüko)
doğan tüm bu değişimler, kitle hareketi aracılığıyla gerçekleşti.
Bugün ufkumuzda görünen elbette ki on yıllar süren diktatörlüklerden bu
yapıların çoğu Batı tarafından yaratıldı ve desteklendi
özgürlük için can atan Arap halkının kitlesel hareketidir.
Adaletsizliğe isyan elbette ki Filistin'de apartheid karşıtı mücadelenin de
alameti farikasıdır. Bu mücadele, 131 yıl önce ilk Siyonist
koloninin kurulmasına kadar götürülebilir ve 1948'de ırkçı
İsrail devletinin bu sömürgeci yatırımın zirvesi ve vücut
bulması şeklinde kurulması ve 1967'de Filistin'in geri kalanını
işgal ederek bu devletin müteakip yayılması ile ileriye doğru
dev bir sıçrayış göstermiştir.
Günümüzde yeryüzündeki 11 milyon Filistinliden 7 milyonu mültecidir veya
yerinden edilmiştir. Filistinli mülteciler, BM istatistiklerine
göre dünya genelindeki tüm mültecilerin üçte birini teşkil
ediyor. Ancak biz iyimseriz ve değişimin eli kulağında olduğuna
inanıyoruz.
Değişimin Eli Kulağında
Bizler, birçok ve büyük ölçüde
başarılı ayaklanmalardan (1881' de başlayıp 1920, 1929, 1936, 1972, 1987 ve
2000' lerden geçti) oluşan kendi tarihimizden çıkardığımız olumlu
yaklaşımla ayakta duruyoruz. Bizler, on yılların etnik
temizlik girişimlerinden sonra halen Filistin'in nüfusunun
(5,5 milyon Filistinli, 5,5 milyon İsrailli Yahudi) yarısını
oluşturan halkımızın sumud'u yani sebatı ile ayaktayız.
Hiç şüphesiz, Oslo Anlaşmalarının halk direnişini nasıl sakatladığını düşündükçe kahroluyoruz. Bu
öngörülebilir bir gelişmeydi ve İsrailli müzakereci Dore Gold'un 1995' te The Jerusalem Post'a söylediği gibi niyet, "Batı Şeria'da psikolojik
bir gerçeklik yaratmaktır. İlk kutlamalardan sonra
Filistinliler kendilerini bir dereceye kadar kantonlaştırmaya
hapsolmuş bulacaklar."
Ancak durmaksızın dönüşen yeni direniş biçimlerine
gururla bakıyoruz. Bu direnişi ruhunun son
tezahürü, - bu yıl 15 Mayıs'ta olduğu gibi Nakba Günü geri dönüş yürüyüşleri sırasında topraklarımıza ve
evlerimize geri dönme girişimleri ve Gazze ablukasını kırmayı amaçlayan Gazze'ye Özgürlük Filosu'dur. Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) hareketinin büyümesiyle yürekleniyoruz .
Bir şeyleri
ahlaki ve direngen yöntemlerle değiştirmek konusunda bireysel ve
kolektif sorumluluğumuz vardır. Dr. Martin Luther King Jr. şöyle
demişti: "Bir şerri edilgenlikle kabullenen biri o şerri işleyen
kadar buna bulaşmış demektir. Şerri ona karşı çıkmaksızın
kabullenen gerçekte onunla işbirliği yapıyordur..."
Diğer
seçeneklerin felaket derecede olumsuz oldukları kanıtlanmıştır:
politikacılara (seçilmiş veya kendi kendini tayin etmiş) askeri
kapasitelerin değişmesinin yaratacağı, önceden kestirilemeyen
olaylara bel bağlamak kitle imha silahlarının geliştirilmesini
küçük devletler ve devlet dışı aktörler için bile görece
kolay kılan gelişmiş bilim çağında tehlikeli bir gelişme bu.
Kimse kendini aldatmasın: büyük bir meydan okumaya yaklaşıyoruz.
Bu, sivil toplumun, bu güçlü ve direngen halk direnişi taktikleri
uyguladığı için mücadeleyi kazanacağı sivil bir meydan okuyuş
olabilir veya konvansiyonel askeri güçlere karşı koymak için
modern teknolojiyi kullanan silahlı isyan yoluyla gerçekleşebilir.
Yerel diktatörlüklere meydan okuma konusunda Mısır ve Tunus'ta sivil
direnişin gücünü gördük. Sömürgeciliğe karşı, Cezayir'de
(1960'larda kurtuldu) ve Güney Afrika'da (daha yakın bir zamanda)
halk mücadelesinin ve silahlı mücadelenin bir bileşimi başarıyla
meydan okudu. Fakat Güney Afrika'da sivil meydan okuyuşun ve
silahlı ayaklanmanın bu bileşimi, uluslararası sivil katılımla
gelişti. Her durum benzersizdir ve bizim buradaki yerel tarihimiz ve
bu yaklaşan meydan okuma da Filistin'e özgü ve diğer
yerlerdekinden farklı olacaktır.
Bizleri Ayırma Girişimlerini Kabul Etmeyeceğiz
Özgürlüğe
doğru bir sonraki adımımız, yüzlerce erkek, kadın ve çocuğun
bizleri Filistin'de ziyaret etmek için Tel Aviv'e uçmayı
planladıkları 9-16 [Temmuz] tarihleri arasında gerçekleşmesi
planlanan bir dizi etkinliktir. Uluslararası toplum, yurtdışından
ziyaretçi kabul etmeye yönelik temel insan hakkımızı tanımalı
ve kendi vatandaşlarının Filistin'e taciz edilmeksizin seyahat
etme hakkını desteklemelidir.
Özgürlük
Filosu'nun denize açılmasındaki gecikmeden dolayı bu iki
inisiyatif zamansal olarak çakışabilir. İsrail bizi tecrit etmeye
çalıştıkça biz de dürüst insanlar olduğunuz için sizleri
açıkça ve gururla bize katılmaya davet ediyoruz. Bizleri ayırma
girişimlerini veyahut sizleri alışık olduğunuz kadar dürüstçe
konuşmamaya zorlama çabalarını kabul etmiyoruz.
Misafirler,
Filistin misafirperverliğinin ve bir ağ kurma, kardeşlik
programının ve Filistin kasaba ve köylerinde gönüllü barış
çalışmasının keyfini sürecek. Avrupa ve Birleşik
Devletler'deki aktivistler delegasyonlar örgütledi ve uçuşlarını
ayırttı. Fakat ister bu girişimlerin veya diğerlerinin gönüllüsü
veyahut katılımcısı olun, anahtar kelime katılmaktır. Her yerde
tiranlığa karşı süren devrimler var. İnsan ruhu sonsuza kadar
zincire vurulamaz. Hepimiz bu özgürlük mücadelesine katılmalıyız,
çünkü suskunluk aslında suç ortaklığıdır.
Mazin Qumsiyeh Filistin Adalet Ağı'nın (PalestineJN.org) uluslararası koordinatörü ve Beytülahim Üniversitesi profesörlerindendir ve Filistin'de Halk Direnişi adlı kitabı kaleme almıştır.
Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi tarafından Electronic Intifada sitesinden çevrilmiştir.