Tarih: 10.07.2011 |  Haberler
Filistin'e Hoş Geldiniz – Şayet İçeriye Girebilirseniz

Sam Bahour
Guardian, 5 Temmuz 2011

İsrail'in ziyaretçilerin Filistin'e girişini engelleme tehdidi, şok edici olduğu kadar da rahatsız edici. Protestomuz, bir sivil toplum tsunamisi olacak

Filistinliler, İsrail'in sistematik olarak çiğnediği bir dizi hakkı dünyaya duyuruyor. Bunlar geri dönüş hakkı, seyahat özgürlüğü hakkı, suya ulaşım hakkı, eğitim hakkı, [ülkeye] giriş hakkı (mültecilerin geri dönüş hakkı ile karıştırılmasın) ve benzerleridir.

Ziyaretçi kabul etme hakkı, yoksa o da mı yok? Bu da en son ilave. Özgürce yabancı ziyaretçi kabul etmenin yasaklanması şoke edici olduğu kadar da rahatsız edici, özellikle de Ortadoğu'da demokrasinin tek ışığı olduğunu iddia eden biri ülke için.

Evet, doğru okudunuz. İsrail, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistinlilerin yurtdışından ziyaretçi kabul etmesine izin vermeyi reddetme tehdidini savuruyor. Burada İsrail'in 1948'de kurulurken zorla sürdüğü, sonra da evlerine dönmelerine izin vermeyi reddettiği 5 milyon Filistinli mülteci gibi ziyaretçilerden bahsetmiyoruz. Şimdiki mesele daha ziyade işgal altındaki Filistin topraklarını ziyaret etmek isteyen yabancıların İsrail'e girişinin engellenmesidir.

Hatırlarsanız, İsrail'in askeri işgali altındaki Filistin toprakları olan Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e girmenin, Tel Aviv'deki Ben Gurion havaalanı ya da İsrail'in limanları veya kara geçişleri gibi İsrail kontrolündeki geçiş noktaları haricinde başka bir yolu yoktur. Gazze Şeridi'nden Batı Şeria'ya giriş noktası, aynı şekilde İsrail üzerinden geçişi gerektiriyor.

Böyle olunca 300'den fazla yabancı aktivist, 30 Filistinli sivil toplum örgütünün davetiyle "Filistin'e Hoş Geldiniz" adlı bir inisiyatife katılmak için 8 Temmuz'da başlayan hafta boyunca Tel Aviv'e varmayı planlıyor. Fransa, Britanya, Belçika, İsveç, Almanya, ABD, Japonya ve birtakım Afrika ülkelerinden delegasyonlar bekleniyor.

Ben Gurion havaalanına varışta, tümü İsrail ile diplomatik ilişkilere sahip ülkelerden gelen davetli misafirler, işgal altındaki Filistin topraklarına gitme niyetlerini gizlemeyecekler. Bir çeşit sivil toplum tsunamisi olan bu şiddet içermeyen eylem, ancak birinci olarak uluslararası hukuka ve ikinci olarak kendi yasalarına uyma sorumluluğunu taşıyan tüm geçerli kanalları tüketen Filistinliler ve yabancılar için seyahat ve Filistin'e ve Filistin'den erişimin İsrail tarafından kısıtlanmasının ardından geliyor ancak.

En büyük eylemsizlik ABD dışişleri bakanlığından gelmektedir, hem de İsrail'in ABD vatandaşlarına sınırlarında ayrımcılık yapmakta olduğu defalarca kayda geçmesine rağmen.

1951 tarihli İsrail dostluk, ticaret ve denizcilik anlaşmasının açıkça şöyle demesi de kayda değerdir: "Tarafların topraklarından uluslararası geçiş için en uygun güzergahlardan geçiş özgürlüğü sağlanacaktır..." ve "transit geçiş yapan" insanlar "mantıksız ödeme veya mecburiyetlerde karşı karşıya kalmayacak ve gereksiz geciktirmeler ve kısıtlanmalar yaşamayacaktır."

İsrail bir devlet ve daha öncesinde Siyonist bir hareket olarak Filistin halkını parçalamak ve yerinden yurdundan etmek için her türlü aşırılığa başvurmuştur. Bu yolun her adımında suç ortakları olmuştur, Büyük Britanya ile başlayıp bugüne kadar ABD ve iş Filistin'e gelince egemen devletlerden ziyade ABD'nin papağanı gibi hareket eden BM üyesi devletler sürüsü ile devam ediyor.

Neyse, eylemsizlik oyunu son buluyor. Devletler başarısız olduğunda, insanlar devreye giriyor. Bu hafta Filistin'e gelmekte olan ya da denizden İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi'ne ulaşmaya çabalayanlar veyahut Filistin'de yaşayan ve bu işgale her gün direnenler gibi, bu insanlar tarihçilere bir kez daha tarihin, gerçek bir insanlık duygusuna ve feda cesaretine sahip hakiki insanlar tarafından yapıldığını kanıtlayacak olanlardır.

Sam Bahour, Right to Enter Campaign (Ülkeye Giriş Hakkı Kampanyası) koordinatörlerinden biridir.

Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi tarafından çevrilmiştir.