
Büyük medyayla,
reklamcılık şirketleriyle, piyangoculukla, inşaat holdingleriyle,
spor malzemesi üreten tekellerle, tıp şirketleriyle, mafyayla ve
devletle iç içe geçmiş olan profesyonel spor sektörü,
kapitalizmin yeniden üretiminde stratejik bir role sahiptir.
Profesyonel spor, kârlı bir iş kolu olmakla kalmaz; halk
kitlelerinin temel eğlencesini oluşturduğu için, onları
kapitalizmin ideolojik hegemonyasına bağlamakta can alıcı bir
işlev görür. Kapitalist şirketler ve devlet; kıyasıya rekabet,
bireycilik, hiyerarşi, şovenizm, maçoluk, militarizm gibi
kapitalizmin işleyişi açısından vazgeçilmez değerleri
kitlelere benimsetmekte profesyonel sporu tepe tepe kullanırlar.
Ona, emekçi kitleleri sömürü, yoksulluk, işsizlik gibi sosyal
sorunlarından uzak tutacak bir oyalama aracı ve takım aşkıyla
birbirlerine düşürecek bir bölme yöntemi işlevini de yüklerler.
Aynı zamanda, profesyonel sporculuğu, emekçi kitlelere, kısa
yoldan yoksulluktan kurtulmanın, sınıf atlamanın, hızla
zenginleşmenin geçerli yolu olarak sunarlar.
Kapitalizm
açısından böylesine işlevsel bir rol üstlenen profesyonel spor,
kapitalizmin bütün çürümüşlüğünü, yolsuzluklarını ve
kötülüklerini içinde barındırır. Kapitalizm bütün renkleri
aynı hızla kirletir. Dolayısıyla, profesyonel spor dünyasında
şike, rüşvet, baskı, hile, oyuncu ve hakem satın alma oyunun
asli kuralıdır; sistemli olarak uygulanır; herkesin bildiği bir
sır olarak varlığını örtülü biçimde sürdürür. Artık
üzeri örtülemez hâle geldiğinde, hamamın namusunu kurtarmak
üzere, seçilen kurbanlar feda edilir. Sonra, kapitalizmin işleyişi
gereği, yeniden asli kurala dönülür. Şikeden söz edildiğinde
şaşırma numarası yapan profesyonellerin ikiyüzlülüğüne
karnımız tok.
Futbolda şike
soruşturması adı verilen operasyon herkesin bildiği bu sırrı
açığa çıkardı. Fenerbahçe kulübünün başkanı Aziz Yıldırım'ın ve kulüp yetkililerinin tutuklanması, Trabzonspor başkanı Sadri Şener'in ve eski Futbol Federasyonu başkanı Mahmut Özgener'in gözaltına alınması futbolda temizliği başlatacak
büyük bir atılım olarak sunuluyor. Oysa, en iyi koşullarda bile, göstermelik ve geçici bir girişimden öteye geçemeyecek olan bu adım, günümüz bağlamında bambaşka bir niteliğe bürünüyor. Uzun süredir telefonları dinlenen ve takip edilen sanıkların özel yetkili mahkemelere sevk edilmesi, peşin olarak suçlu ilan edilmesi, medyada yargısız infaza uğratılması, avukatlara verilmeyen sözüm ona gizli belgelerin medyada sayfa sayfa
yayınlanması, sorgulamaların işkenceye dönüştürülmesi,
tutuklu yargılamanın kural hâline getirilmesi gibi sanık
haklarını sistemli biçimde çiğneyen bildik yöntemler,
operasyonun zamanlamasıyla birleşince, futbolda şike operasyonu
başka bir anlam kazanıyor. Amaç temizlik değil, geniş kitlelere
hitap eden kârlı bir stratejik sektörün AKP hegemonyası altına
alınması.
Hegemonik tek
parti diktatörlüğünü kurma yolunda sistemli hamleler yapan AKP, medyayı, üniversiteleri, yargıyı, orduyu hallettikten sonra profesyonel spor dünyasını, özellikle de profesyonel futbol
dünyasını tamamen kendi kontrolü altına alıyor. AKP ve Fethullah Gülen hareketiyle uzun süredir işbirliği yapan spor dünyasının egemenlerine, artık işbirliğinin yeterli olmadığı,
AKP'ye mutlak itaat etmeleri gerektiği mesajı veriliyor.
Amerikan ve NATO üslerinin müteahhidi tipik bir kapitalist egemen olan Aziz
Yıldırım'a ve benzerlerine hiçbir sempati duymuyoruz. Onların
kapitalist ilişkilerin sarmalında nasıl bir çürümüşlüğün
temsilcisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Yine de, söylemeliyiz ki,
12 Eylül rejiminin yeni efendisi olarak siyasal iktidarı tekeline
alan AKP, profesyonel spor dünyasını da tekeline almak için hamle
yapıyor. Çürümüşlüğe son vermek söz konusu bile değil;
hedef, çürümüşlüğün tek patronu olmak.