
Yunanistan'da askerî cuntanın devrildiği 1974'ten beri en büyük gösteriler, geçen yılın Mayıs ayında Atina ve diğer şehirlerde
memoranduma (Yunanistan'ın borçlarını ödemesi için) tepki
olarak gerçekleştirildi. Medyada neredeyse bu gösterilerden hiçbir
şey yayınlanmadı. Bu gösterilerden birkaç gün önce
komünistlerin inisiyatifiyle, üzerinde "Avrupa halkları, ayağa kalkın" yazılı bir pankart asıldı. Kurulu düzenin sözcüleri tarafından bu pankarta çok şiddetli tepki verildi.
Skandal! Akropolis kirletildi! Komünistlerin yasallığı sorunu bile yeniden gündeme geldi. Sky adlı büyük özel TV kanalının ağababaları parlamentonun anayasada gerekli değişiklikleri yaparak gösterileri yasa dışı ilan etmesinı bile önerdiler.
Sonra, bu yılın Mayıs ayında İspanya halkı kitlesel gösterilere
başladı ve bu gösterilerde aynı "Avrupa halkları, ayağa
kalkın" yazılı pankart açıkça görülüyordu. Yunan medyası
bu kez çok ilgiliydi ve uyanık İspanyollar kendi aleyhlerine olan
politikalara tepki göstermek için gösteri yapıyorlar dedi. Birkaç
gün sonra Yunanistan'da şimdi "öfkeliler hareketi" denen
hareket başladı. Yunan basınına göre, Yunan halkı sonunda
İspanyolları taklit ederek uyanıyor...
Bu harekete "Meydan hereketi" de denildi, çünkü göstericiler
Atina'nın merkezinde Syntagma meydanında (Anayasa meydanı)
toplanıyorlardı ki bu meydanda göstericilerin sık sık koro
halinde "hırsızlar" ve "yalancılar" diye bağırdığı
300 üyesi ile Yunanistan Parlamentosu'nun binaları da
bulunmaktadır.
Başkaca sık sık duyulan sloganlar: "Aşağılık partiler, defolun" ve
"Aşağılık sendikalar, defolun". Bir kaç hafta boyunca çok
insan orada toplandı, özellikle de öğleden sonraları (bilindiği
gibi, bu, aslında dinlenme saatidir) .
Birkaç haftadır her gün, her kanalda bu gösteriler yayınlanıyor. Ama
bununla birlikte Mayıs sonundaki çok yığınsal PAME (sınıf bilinçli "İşçi Mücadelesi Cephesi") gösterisi, hemen hemen
hiç yayınlanmadı; en fazlası, ondan kısaca söz edildi. Ancak,
Meclis girişini kapatan öfkeli kalabalığı defalarca gösterdiler.
15 Haziran genel grevi ve PAME'nin yığınsal gösterileri de
neredeyse tamamen sessizce geçiştirildi. Parlamentoda yeni
önlemleri tartışacak milletvekilleri, polisin açtığı özel
yoldan giriş yapabildiler. Kurulu (kapitalist) düzen ve onun siyasi
partileri açıkça kendiliğinden hareketleri (sınıf) bilinçli
hareketlere tercih ediyorlar. Ve aynı zamanda önemli ölçüde de teşvik ediyorlar.
Öfkelilerin "arkadaşları"
Sonunda bu kadar çok insanın evlerinde oturup TV'deki homurtuları
dinlemeyi bırakıp sokaklara çıkması iyi bir şeydir. Bu açıdan
ileri bir adımdan söz edebiliriz.
Kurulu düzenin her iki büyük partisinin temsilcilerinin sözleri boşuna
değildi: trafiği aksatan gösteriler (sokağa çıkma modası),
grevler (özellikle PAME, ekonomi ve turizm için bir felaket),
"sorumsuz", "vatan düşmanı", "bozguncu", "yıkıcı"
vs. vs. PAME ve ülkenin Komünist Partisi KKE'ye karşı her zaman
açık imalardı. Siyasetin, yayıncılık kuruluşlarının, kurulu
düzenin medyasının halk protestolarına karşı tutumu buydu. Ve
sonra olan oldu!
Syntagma meydanında kitlesel gösteriler başladığından beri, sokak
olaylarının eski muhalifleri, kendi politikalarının bir sonucu
olan "öfkeliler hareketi"ne olan hayranlıklarını belirtme
yarışına girdiler. Onlar da bu protestoların "içindeler".
Başbakan Papandreu: "Eğer işçi olsaydım ben de katılırdım".
Yorgos Petalotis, yakın zamana kadar, hükümet temsilcisi ve şimdi
Adalet Bakanlığı müsteşarlığına yükseltildi, "öfkeliler
hareketini taparcasına sevdiğini" söyledi. Onlar gerçekten
"meydanı" kredinin beşinci bölümünü troykadan alabilmek
için çok gerekli olan "ulusal uzlaşma sembolü" yapmak
istiyorlardı. TV kanalı Sky, "tüm toplum meydanda, şirketler de
meydanda" diye etrafa lanse etti.
Sorunlu bir tohum
"...kendiliğinden unsur, özünde, tohum halindeki bir bilinçlenmeden başka bir şey
değildir" dedi Lenin 1901 / 1902
yıllarında Ne yapmalı?
adlı eserinde (Yunanca çevirisi, sayfa 30; Türkçesi, Eriş
Yayınları, Birinci baskı, sayfa 34).
Bu yüzden özenle,
sürekli ve ısrarla işaret edilen, vurgulanan noktalar: "Meydan
hareketi" nin nasıl kendiliğinden olduğu, partizan olmayışının
ne kadar harika olduğu, bayraklar, pankartlar ve "bazı"
partileri işaret eden kartvizitlerin yokluğuydu. Ne kadar mübarekti
bu hareket. Hareket, kendiliğinden olmalıydı, örgütlenmiş değil
(ama öbür taraftan da, her gece meydanda kimler tarafından olduğu
anlatılmayan toplantılar yapılmaktaydı. Belki de
"kendiliğindenlik" kontrollü bir kendiliğindenliktir... ya da
örgütlüdür, ama örgütsüz gibi gösterilmekte midir?). Hayır,
bunlar sadece tüm hükümet ve parlamentoyu evine göndermek
istiyorlar, başka amaçları yok. Öfkeyi herhangi bir kurumdan uzak
tutun. Örgütlü işçi hareketiyle muhtemel her bağı koparın.
Aşırı sağcı Ortoks Halk Hareketi lideri şöyle dedi: "Eğer bu hareket
organize olmuş bir azınlıktan gelseydi... tanrı yardımcımız
olsun, tanrı yardımcımız olsun, tanrı yardımcımız olsun ..."
(Gerçekten o bunu üç defa söyledi.) Onun organize
azınlıkla kimi kastettiğini anlamak için çok fazla bilgi gerekli
değildir
Son yıllarda giderek daha
koordinasyonlu hale gelen PAME ve KKE'ye saldırılar doğru
sonuç çıkarmanıza yardımcı olabilir.
Her gün Syntagma meydanında dolaşan gazeteciler öfkeli insanların
burunlarına mikrofonu dayıyorlar. İşsizlik, gelir kaybı, pahalı
sağlık (ya da ucuz ve kötü), artık gidilemeyen herhangi bir
tatil, daha pahalı eğitim (ya da ucuz ve kötü), genel umutsuzluk
havası ile ilgili hüzünlü hikayeler dışında, sanki KKE ve
PAME yokmuş ve sanki bu korkunç ekonomik sistemin yıkıcı
politikalarına karşı yıllardır tutarlı bir şekilde dişiyle
tırnağıyla mücadele etmiyormuş gibi, tüm partilerin ve 300
milletvekilinin hepsinin kötü olduğunu söyleyenleri öne
çıkarıyorlar ve devamlı bu noktaya yönelik vurgulamalar
yapıyorlar.
Ama belki de insanları TV karşısından kaldırıp sokağa çıkarmak,
tohum halinde de olsa, yıllar süren mücadelenin bir başarısı
mı? PAME ve KKE'nin yıllardır vurguladığı sokaklara çıkma
çağrılarının, her ne kadar bu çağrılar medya tarafından azar
azar duyuruluyor olsa da, bir sonucu mu?
Sonuçta PAME ve KKE'nin gösterileri büyüyor ama herkesin hemen (sınıf)
bilincine ulaşmasını bekleyemezsiniz. PAME ve KKE'nin taktiği iki
aşamada yankı bulacaktır: "tohumsal" (kendiliğinden,
"partisizlerin partisi") ve yetişkin bir çocuk (bilinçli).
"Partisiz kal" ın tam karşıtı (Komünist) parti üyeliğidir,
gerekiyorsa ara adım olarak PAME üyeliği.
Bu siyasal sistemin bu durumla baş edemeyeceği kesindir. Bu yazıyı
yazdığım anda durumu kurtarmak için senaryolar şunlardı: seçim
(seçime komünistler de dahil olmak üzere bütün partiler
taraftar, sadece iktidar partisi değil), bir geçici teknokratlar
hükümeti, bütün bakanların yerine teknokratların atanması.
Sonuçta sadece geçici olarak bakanlar kurulu içinde görevlerin
değiştirilmesinden öte gidilemedi. Eğer yönetenler artık
yönetemiyorsa, yönetilenler artık yönetilmek istemiyorlarsa ve
güçlü bir öznel faktör (bilinçli halk ve güçlü bir komünist
parti) varsa o zaman devrime yol açabilecek ulusal kriz için
gerekli 3 şart oluşmuştur. Yunanistan da diğer Avrupa
ülkelerinden daha fazla bu yöne doğru gitmektedir. Kapitalist
zincirin yeni bir zayıf halkası mı?
Yazan: Anna İoannatou
Çeviren: Sedat Satılmış