
12 Eylül 1980 faşist darbesinden kısa bir süre önce yurt dışına
çıkan eski TKSP ve KSP Genel Sekreteri Kemal Burkay, 31 yıl sonra
sürgünden döndü. Sosyalist bir insanın ülkesine dönmesi
elbette sevindiricidir, Kemal Burkay'a hoş geldin diyoruz.
Ne var ki, Kemal Burkay'ın ülkeye gelişi AKP ve Fethullah Gülen
hareketi tarafından sosyalizme, devrime ve Kürt ulusal hareketine karşı büyük bir siyasal olaya dönüştürüldü. Gülen-Erdoğan medyasından Doğan-Ciner-Karamehmet-Şahenk-Karacan-Demirören medyasına kadar kapitalist medyanın her kanadı, Kemal Burkay'ın
her adımını bir magazin yıldızını izler gibi izliyor. İstanbul
Vali Yardımcısı'nın Burkay'ı hava alanında karşılamasının üstüne Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tvitter mesajı yayınlayarak Burkay'a hoş geldin dedi. Avrupa Birliği Bakanı
Egemen Bağış ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,
sıcağı sıcağına Burkay'la buluştular ve onuruna yemek
verdiler. Komünistlerden, sosyalistlerden, devrimcilerden,
ilericilerden hiç hoşlanmadıklarını her davranışlarıyla belli
eden her türden gerici ve karşıdevrimci şarlatan, şaşırtıcı
bir şekilde, Kemal Burkay'ın sosyalist bilgeliğini alkışlıyor.
İnsanın,
bunca yıl neredeydiniz, madem onu bu kadar çok seviyordunuz, neden
yıllarca sürgünde kalmasına yol açan faşist ceza maddelerini
iptal etmediniz diyesi geliyor ama daha bu düşünceyi
dillendirmeden mesele anlaşılıyor. Çünkü, Kemal Burkay, tam bir
işbirlikçi liberal gibi konuşuyor; sosyalistleri, devrimcileri,
ilericileri geçmişte kalmakla, kendini yenilememekle suçluyor;
onları, AKP'nin sözümona Kürt açılımını desteklemeye
çağırıyor.
Burkay'a
göre, "Solun bir kesimi kendisini yenileyemedi. Onları ben
geçmişte kalanlar diye niteliyorum. Hâlâ tünelin öbür
ucundalar. Öyle olunca sorunlara milliyetçi bir anti-emperyalizm
penceresinden bakıyorlar. Kendilerini bir bakıma anti-Amerikan
otomatiğine bağlamışlar. Sol, milliyetçi bir yöne kaydı
ülkemizde. AK Parti hükümetleri dönemindeki değişiklikleri de
sol kavrayamadı. AK Parti'den çok fazla şey beklemeyebiliriz.
Ben de beklemedim. Ama önyargılı da olmadım. Yaptıkları olumlu
işleri destekledim. TRT Şeş açıldığı zaman destekledim. Bunun
yanı sıra anayasa değişikliği referandumu, parti kapatılmasını
bile zorlaştıran hükümler taşıyordu. AK Parti gibi bir partinin
yaptığı reformları küçümsememek lazım. Solcular, Kürtlerin
aktif kesimleri, Aleviler bu değişimi yeterince değerlendiremedi."
(Radikal,
31 Temmuz 2011).
AKP'ye,
Fethullah Gülen hareketine, Amerika'ya bu kadar anlayışlı bir
sosyalist bilgeyi kapitalist düzenin efendileri ve yatık medya
desteklemeyip de ne yapsın? İşçi ve emekçileri ağzı var dili
yok köle durumuna düşüren, yoksul köylüleri iflasa sürükleyen,
kâr ve rant hırsıyla doğayı mahveden, gençlere ve kadınlara
düşman, ezilen halklara düşman, bölge halklarına karşı Batı
emperyalizminin koçbaşı olarak hareket eden, düşünce ve ifade
özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü, toplantı ve
gösteri hakkını, hatta, seçme ve seçilme özgürlüğünü
sistemli olarak ayaklar altına alan, gerici-dogmatik, şovenist ve
militarist bir despotik rejimi ve arkasındaki Amerikan ve Avrupa
emperyalizmini "kendini yenilemek" adına destekleyen bir
sosyalist, aslında sosyalizmden vazgeçmiş bir işbirlikçi
liberaldir.
Ülkemizde
öncelikle TKP'ye musallat olan Gorbaçovçu "yeni politik düşünce"
Nabi Yağcı'ları likidatör yaptı ve sonunda onları AKP'nin parti
eğitmenine ve polis-tarikat-emperyalizm üçlüsünün halka karşı
antikomünist psikolojik savaş aygıtında köşe yazarına
dönüştürdü. Maalesef Kemal Burkay'ın da Gorbaçovculuk
uğrağında piştikten sonra, Amerikan işgal güçleriyle işbirliği
yapan Talabani-Barzani uğrağına geçtiği ve sonunda bugünkü
işbirlikçi liberal platformuna savrulduğu, devrimci güçlere ve
Kürt ulusal hareketine karşı büyük bir şiddet dalgasına
hazırlanan iktidarın güzellemeciliğini yaparak kafaları
karıştırma rolünü benimsediği anlaşılıyor. Ne yazık!
Biz
Kemal Burkay'ı hak mücadelesi veren işçilerin, yaşam mücadelesi
veren köylülerin, YÖK'e ve geleceklerini çalan kapitalizme karşı
yürüyen gençlerin, cins kırımına uğratılan emekçi
kadınların, varlığını, dilini ve kültürünü savunan
Kürtlerin, dinsel bağnazlığa karşı kültürüne ve özgürlüğüne
sahip çıkan Alevilerin, bütün ezilen ve sömürülen halk
kesimlerinin, emperyalist ve sömürgeci savaşlara karşı koyan
enternasyonalistlerin yanında görmek isterdik. Bizim bildiğimiz,
bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin neferi olarak
yetişen sosyalist bilgeler, oligarşinin zengin sofralarına tenezzül etmezler. Bir kedisi bile olmayan mülksüzlerin, yoksul halkın sofrasını yeğlerler, çünkü dolar milyarderlerinin zalim
sömürü ve baskı düzeninin yarattığı kavurucu iklimi ancak emekçi halklar değiştirir, ancak emekçi halklar gülümsediğinde iklim Akdeniz olur.
Kemal Burkay Nabi Yağcı'ların yolunda yürümemelidir.