Mısır'da dinci parti ve örgütlerin
29 Temmuz 2011 Cuma günü düzenlediği mitinglerde Yüksek Askerî Konsey'in "düzeni sağlamak için aldığı önlemler" desteklenirken şeriat devleti istendi ve laikler "Mısır'ın
Müslüman kimliğini ortadan kaldırmak isteyen kâfirler" olarak nitelendi.
Üç büyük dinci kuruluşun (Müslüman Kardeşler örgütü, İslami Cemaat örgütü ve Selefiler örgütü)
çağrısıyla birçok şehirde gösteri yapan dinci gruplar, yüz
binlercesi Kahire'nin Tahrir meydanında olmak üzere ülke çapında
yaklaşık iki milyon kişiyi alanlara topladılar.
Dinci gruplar, devrimci, ilerici, laik parti ve örgütlerin Yüksek Askerî Konsey'i protesto eden 8 Temmuz gösterisine gönülsüz olarak katılmış, 12 ve 15 Temmuz eylemlerine ise karşı çıkmışlardı. Bu eylemlerde milyonlarca
insanı harekete geçiren devrimci, ilerici, laik çevreler, dinci gruplara 29 Temmuz gösterisini ortak sloganlarla birlikte yapma teklifini götürdükleri hâlde, dinci gruplar kendi başlarına
gövde gösterisi yapmayı tercih ettiler. 8 Temmuzdan beri Tahrir meydanında kalma eylemini sürdüren 28 örgüt, dinci grupların bu tutumunu protesto ederek 29 Temmuz gösterisine katılmadı.
İşbirlikçi kapitalist düzeni
sürdürmek isteyen Yüksek Askerî Konsey'in, arkasındaki
işbirlikçi oligarşinin ve emperyalizmin, devrime sahip çıkan
emekçi halk hareketlerini yalnızlaştırmak ve etkisizleştirmek
için benimsediği son taktik iyice netleşti: Halk kitlelerini
dincilik-laiklik ekseninde bölerek işbirlikçi kapitalist düzeni
tartışma dışında bırakmak ve egemenliği sürdürmek. Konsey,
dinci gruplarla işbirliğini koyulaştırıyor, onları kendi yanına
çekiyor ve laikliği benimseyen çevreleri dincilikle korkutmaya
çalışıyor. Devrimci, ilerici, laik kesimlere ölümü gösterip
onları sıtmaya razı etmek istiyor. Bu kesimlerin şeriat korkusuyla taleplerini yumuşatmalarını ve devrimden vazgeçmelerini sağlamak için manevra yapıyor. Çatışan iki aşırı güç
arasında tarafsız, ılımlı üçüncü güç görüntüsü vererek
ve güya arabuluculuğa soyunarak kapitalist düzeni en az hasarla
kurtarmak amacını güdüyor. Yüksek Askerî Konsey'in bu
manevrasının ne sonuç vereceğini göreceğiz.
Bu arada, 8 Temmuzdan beri Tahrir'de kalma eylemini sürdüren devrimci, ilerici, laik gruplar 28 Temmuzda
Başbakan İssam Şeref'le yapılan 3 saatlik görüşmeden sonra,
"Ramazan ayı süresince" meydanı boşaltmayı kabul ettiler. Buna karşılık, Mısır hükümeti de, devrimci halk kitlelerinin Temmuz atılımına yeni bir taviz verdi. Hüsnü Mübarek ve iki
oğlu ile eski İçişleri Bakanı Habib El Adli ve 6 suç ortağının 3 Ağustosta Kahire'de mahkemeye çıkarılacağını ve duruşmanın televizyondan naklen yayınlanacağını resmen açıkladı.
29 Temmuz Cuma gece yarısından itibaren iki gün boyunca eylemciler çadırlarını toplamaya
başladılar. Meydanda sadece devrim şehitlerinin aileleri ile onları sivil polislerin ve baltacı adı verilen faşist haydutların saldırısından korumak için birkaç yüz kişi kaldı. Bu kişiler
de, eğer hükümet 3 Ağustosta Mübarek'in mahkemeye çıkarılması sözünü tutarsa meydandan o gün ayrılacaklarını duyurdular.
Ne var ki, Yüksek Askerî Konsey, bu açıklamaya rağmen, güç gösterisi yapma fırsatını kaçırmadı.
1 Ağustos Pazartesi günü öğleden sonra Tahrir meydanını tanklarla ve askeri kamyonlarla kuşatan askerler ve polisler, çadırları teker teker yıktı, az sayıdaki eylemciye sopalarla
saldırdı, direnmeye çalışanları döverek gözaltına aldı. Daha önce meydanı anlaşmayla boşaltan grupların protestoları sonrasında gözaltına alınanlar serbest bırakıldı, ama meydan
zorla boşaltılmış oldu.
Bugün ise, hükümetin söz verdiği
gibi, Hüsnü Mübarek ve oğulları ile yakın adamlarının yargılanmasına başlandı. Duruşma naklen yayınlandı. Duruşma salonuna kurulan kafeste sedye üzerinde yatan Hüsnü Mübarek'in
görüntüsü hakikaten ibretlikti.