Suriye'ye karşı Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail'in başlattığı provokasyon şiddetlenerek sürüyor. Gerici-faşist silahlı terör çetelerinin düzenlediği kanlı saldırılarla Suriye'yi emperyalizme ve siyonizme boyun eğdirmek, Filistin'i ve Lübnan'ı desteksiz, İran'ı müttefiksiz bırakmak ve bütün Ortadoğu'yu kapitalist egemenler açısından dikensiz gül bahçesine çevirmek isteyen bu komploya
bölgedeki işbirlikçi rejimler de hevesle katılıyor.
ABD Başkanı Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un gerici-faşist isyanı bastırmak için önlem alan Suriye'ye yönelik tehditlerine AB yöneticilerinin tehditleri eklendikten sonra, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6 Ağustos 2011 Cumartesi gecesi yaptığı konuşmada Suriye'ye ultimatom verdi. Erdoğan şöyle dedi: "Bugüne kadar birçok şeyi acaba halledebilir miyiz,
söylenenler yerini bulur mu diye çok sabrettik. Artık burada da sabrın son anlarına geldik. Bunun için de bu süreç içinde Salı
günü Dışişleri Bakanımı Suriye'ye gönderiyorum. Kendileriyle gerekli olan görüşmeleri yapacaklar, mesajlarımız kendilerine
kararlı bir şekilde iletilecek. Bundan sonraki süreç verilecek cevap ve uygulamaya göre şekillenecek. Çünkü biz Suriye konusunu
dış sorun olarak görmüyoruz. Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Çünkü Suriye ile 850 kilometre sınırımız var."
Erdoğan'a Suriye yönetimi ertesi gün,
"Hiç kimseyi iç işlerimize karıştırmayız" yanıtını verdi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın danışmanı Dr.
Busina Şaban bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı: "Eğer Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye'ye sert bir
mesaj iletecek olursa sivillere, ordu ve polis üyelerine karşı silahlı terörist grupların acımasız öldürmelerini ve
cinayetlerini kınamayan Türkiye'nin tutumu konusunda daha kesin bir yanıt alır. Eğer Türkiye Suriye'nin meselelerini tarihî ve
kültürel ilişkiler nedeniyle dış işleri sorunu olarak düşünmezse, Suriye dostlar arasında danışmayı her zaman hoş
karşılar. Ancak, Suriye kesin olarak Suriye'nin içişlerine tüm bölgesel ve uluslararası müdahale girişimlerini reddetmiştir."
Türkiye'nin ultimatomuyla eş zamanlı olarak Suudi Arabistan ve Kuveyt Şam'daki
büyükelçilerini geri çekti.
Plan açık: ABD önderliğindeki emperyalizm ve işbirlikçiler cephesi
Türkiye'yi Suriye'nin üzerine sürerek bölgede kanlı savaşlar ve
parçalanmayla sonuçlanacak bir kan davası başlatmak istiyor. Bu plana karşı koymak, iki ülke halklarının olduğunu kadar bütün
bölge halklarının da yüksek menfaati gereğidir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP yönetiminin
emperyalizmin uğursuz planına teşne olmasını eleştirerek Başbakan Erdoğan'ı suçladı. Hürriyet
gazetesi muhabiri Onur Konuralp'e demeç veren Kılıçdaroğlu'nun sözleri şöyle:
"Türkiye'yi Suriye'ye yönelik
aktif müdahalede rol oynamaya zorlayacaklardır. Eğer bir Başbakan çıkıp da Sabrın sonuna geldik' diye bir söz söylüyorsa,
bunun arkası askerî müdahaledir. Bu vurguyu yapıyor Başbakan. Askerî müdahaleyi hangi gerekçeyle yapacaksın. Batılı egemen
güçler için mi yapacaksın? Dış politika ülkelerin çıkarları üzerine kurulur. Batılı egemen güçler bugün kavga ederler,
yarın gider tokalaşırlar. Onlar Suriye'ye komşu değiller, bizim ise komşuluğumuz var. Suriye halkı ihaneti unutmaz. Türkiye
askeri müdahalede rol üstlenmemeli. Birleşmiş Milletler'de Cezayir'in bağımsızlığını tanımadık, Batılı egemen
güçlerin lehine oy kullandık. Cezayir bunu unutmadı, bu ülkenin Başbakanı (Turgut Özal) gitti, Cezayir'den özür diledi.
"Tarihten ders almamız lazım. Hataları tekrarlamaması lazım. Suriye'ye demokrasiyi, özgürlükleri götürelim, daha
çağdaş bir ülke olmasına katkı verelim, her türlü desteği sağlayalım. Ama Batılı egemen güçlerin oyuncağı, maşası
olmayalım. Olası bir askerî müdahalede rol üstlenmeyelim. Suriye'ye olası bir müdahale olursa, bu, Batılı egemen güçleri
isteği üzerine olacak. Bunu herkes biliyor zaten. Tunus'ta başladı, nereye kadar gideceğini herkes biliyordu. Ancak Suriye
Ortadoğu'da çok önemli bir ülkedir. Bir Irak'a benzemez.
"Başbakan, Batılı egemen güçlerin Ortadoğu'daki
taşeronudur. Bu egemen güçlerin her istediğini yapan konumdadır.
Arada bir diklendi, dersini aldı vazgeçti. Libya'da NATO'nun
ne işi var' dedi. Sonra gitti tıpış tıpış imzayı attı,
NATO'nun Libya'ya müdahalesine kapı araladı. Bugün kutsal
Ramazan'dayız. Sivillerin öldüğünü, Akdeniz'de binlerce
Müslüman'ın öldüğünü biliyoruz. Bunların birinci sorumlusu
Recep Tayyip Erdoğan'dır. Onay vermeseydi ya! Türkiye Libya'nın
bölünmesine nasıl imza atar." (Hürriyet, "Türkiye'yi sokma", 8 Ağustos 2011).
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun daha önce emperyalizmin Libya'daki planlarını
desteklediğini ve Türkiye'nin Libya'ya karşı NATO safında savaşa
katılması için Meclis'te olumlu oy verdiğini hatırlıyoruz.
CHP'nin, geçen süre içinde emperyalizmin Libya'yı bölmek
istediğini kavramasını ve Suriye'ye dönük emperyalist planları
teşhir etmesini, AKP iktidarına "Emperyalizmin planlarına alet
olma!" uyarısında bulunmasını önemsiyor ve destekliyoruz.
CHP'den bu değerlendirmenin arkasında durmasını, halk kitlelerini
Suriye'yle savaş politikasına karşı seferber etmesini talep
ediyoruz.
Türkiye halkları, emperyalizmin kanlı komplosuna karşı Suriye halkının yanındadır. Dostluk kötü günde belli olur. Kemal Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi, "Suriye halkı ihaneti unutmaz". AKP iktidarı, Suriye halkına karşı Batı emperyalizminin aleti olmamalıdır.