Tarih: 16.08.2011 |  Haberler
Şike fiyaskosu

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 15 Ağustos 2011 günü yaptığı açıklamada şike konusunda aldıkları kararı duyurdu. Bu aşamada, hiçbir takıma ligden düşürme, puan silme, kupasını geri alma, Avrupa kupalarına katılmama gibi bir ceza vermeyeceklerini, şikeye adı karışan tutuklu ve tutuksuz 52 futbolcu, antrenör ve yöneticiden 17'sini tedbirli, diğerlerini tedbirsiz olarak disiplin kuruluna sevketmekle yetineceklerini, liglerin hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğini bildirdi.

Mehmet Ali Aydınlar, gelen sorular üzerine, bu kararı, İstanbul Özel Yetkili Mahkeme Savcılığı'nın gönderdiği bilgi ve belgeleri inceleyen Etik Kurulu'nun, ilgili dosyada şike konusunda suç işlendiğini gösteren yeterli delil bulunmadığına ilişkin raporuna dayanarak verdiklerini ekledi.

Mehmet Ali Aydınlar, aldıkları kararla, tedbirli olarak disiplin kuruluna sevkedilen yöneticilerin temsil haklarını kaybettiklerini, artık bu kişilerin hiçbir yetkilerinin kalmadığını da söyledi. Böylece, örneğin, Fenerbahçe kulübünün başkanı Aziz Yıldırım'ın başkanlığı da sona ermiş oluyor.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı karar, "Futbolda büyük temizlik", "Spor düzeni kökten değişiyor", "Sporda yolsuzluk yapanlara ağır ceza" manşetleriyle yaratılan beklentilerin hiçbirini karşılamıyor. Bu fiyasko, iki noktayı açıklığa kavuşturuyor:

Birincisi, şike soruşturmasının hedefi, futbolda çürümüşlüğe son vermek değil, AKP'yi tepeden tırnağa çürümüş futbol düzenin tek patronu yapmaktı. Kapitalizmin stratejik sektörlerinden biri olan ve sömürü düzeninin yeniden üretilmesinde büyük rol oynayan futbolda işler aynen eskisi gibi devam edecek. Spora yön veren kapitalist şirketlerin büyük medya ve devletle iç içe oluşturdukları bu kârlı iş kolu, seçilen kurbanların feda edilmesiyle, yeni bir skandala kadar, kapitalizmin dayattığı kurallarla işlemeyi sürdürecek. Bütün renkler yine aynı hızla kirlenecek.

İkincisi, Etik Kurulu ve Türkiye Futbol Federasyonu, özel yetkili mahkemelerde insanları tutuklamaya ve yargısız infaza uğratmaya yeterli bulunan delilleri, delil olarak görmediklerini açıklayarak, özel yetkili mahkemelerin siyasal iktidarın emrinde evrensel hukuka aykırı baskı kararları üreten organlar olduğunu istemeden de olsa itiraf etmiş oldular.

Üstelik, kâğıt üstünde yazılı kurallara bakacak olursak, özel yetkili mahkemeler, mahkeme sıfatıyla, şüpheye değil, delile göre karar verir; buna karşılık, Etik Kurul ve Türkiye Futbol Federasyonu, şike konusunda, salt şüpheye dayanarak karar verme yetkisine sahiptir.

Yani, Etik Kurul ve Federasyon, özel yetkili mahkemenin delil saydığı belge, görüntü ve telefon dinleme kayıtlarını, şüphe için bile yeterli bulmamıştır. Özel yetkili mahkemelerin, evrensel hukuk kurallarına bütünüyle aykırı güdümlü kuruluşlar olduğu gerçeğini artık resmî kurumlar bile kabul etmek zorunda kalıyor.

Futbolu kapitalizmin çürümüşlüğünden arındırıp halkın masum eğlencesi durumuna getirmek için mücadele sürecek. Özel yetkili mahkemeleri hukuk sisteminden çıkarma mücadelesini hızlandırma gereği ise apaçık ortada.