
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 15 Ağustos 2011
günü yaptığı açıklamada şike konusunda aldıkları kararı
duyurdu. Bu aşamada, hiçbir takıma ligden düşürme, puan silme,
kupasını geri alma, Avrupa kupalarına katılmama gibi bir ceza
vermeyeceklerini, şikeye adı karışan tutuklu ve tutuksuz 52
futbolcu, antrenör ve yöneticiden 17'sini tedbirli, diğerlerini
tedbirsiz olarak disiplin kuruluna sevketmekle yetineceklerini,
liglerin hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğini bildirdi.
Mehmet Ali Aydınlar, gelen sorular üzerine, bu kararı, İstanbul Özel
Yetkili Mahkeme Savcılığı'nın gönderdiği bilgi ve belgeleri
inceleyen Etik Kurulu'nun, ilgili dosyada şike konusunda suç
işlendiğini gösteren yeterli delil bulunmadığına ilişkin
raporuna dayanarak verdiklerini ekledi.
Mehmet Ali Aydınlar, aldıkları kararla, tedbirli olarak disiplin kuruluna
sevkedilen yöneticilerin temsil haklarını kaybettiklerini, artık
bu kişilerin hiçbir yetkilerinin kalmadığını da söyledi.
Böylece, örneğin, Fenerbahçe kulübünün başkanı Aziz
Yıldırım'ın başkanlığı da sona ermiş oluyor.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı karar, "Futbolda büyük
temizlik", "Spor düzeni kökten değişiyor", "Sporda
yolsuzluk yapanlara ağır ceza" manşetleriyle yaratılan
beklentilerin hiçbirini karşılamıyor. Bu fiyasko, iki noktayı
açıklığa kavuşturuyor:
Birincisi, şike soruşturmasının hedefi, futbolda çürümüşlüğe son
vermek değil, AKP'yi tepeden tırnağa çürümüş futbol düzenin
tek patronu yapmaktı. Kapitalizmin stratejik sektörlerinden biri
olan ve sömürü düzeninin yeniden üretilmesinde büyük rol
oynayan futbolda işler aynen eskisi gibi devam edecek. Spora yön
veren kapitalist şirketlerin büyük medya ve devletle iç içe
oluşturdukları bu kârlı iş kolu, seçilen kurbanların feda
edilmesiyle, yeni bir skandala kadar, kapitalizmin dayattığı
kurallarla işlemeyi sürdürecek. Bütün renkler yine aynı hızla
kirlenecek.
İkincisi, Etik Kurulu ve Türkiye Futbol Federasyonu, özel yetkili
mahkemelerde insanları tutuklamaya ve yargısız infaza uğratmaya
yeterli bulunan delilleri, delil olarak görmediklerini açıklayarak,
özel yetkili mahkemelerin siyasal iktidarın emrinde evrensel hukuka
aykırı baskı kararları üreten organlar olduğunu istemeden de
olsa itiraf etmiş oldular.
Üstelik, kâğıt üstünde yazılı kurallara bakacak olursak, özel yetkili
mahkemeler, mahkeme sıfatıyla, şüpheye değil, delile göre karar
verir; buna karşılık, Etik Kurul ve Türkiye Futbol Federasyonu,
şike konusunda, salt şüpheye dayanarak karar verme yetkisine
sahiptir.
Yani, Etik Kurul ve Federasyon, özel yetkili mahkemenin delil saydığı
belge, görüntü ve telefon dinleme kayıtlarını, şüphe için
bile yeterli bulmamıştır. Özel yetkili mahkemelerin, evrensel
hukuk kurallarına bütünüyle aykırı güdümlü kuruluşlar
olduğu gerçeğini artık resmî kurumlar bile kabul etmek zorunda
kalıyor.
Futbolu kapitalizmin çürümüşlüğünden arındırıp halkın masum eğlencesi durumuna getirmek için mücadele sürecek. Özel yetkili mahkemeleri hukuk sisteminden çıkarma mücadelesini hızlandırma gereği ise apaçık ortada.