Tarih: 27.08.2011 |  Haberler
Suriye'nin gözünden AKP politikası

Suriye'de çıkan El Vatan gazetesi, 23 Ağustos 2011 tarihli sayısında AKP'nin Suriye'ye yönelik politikasını değerlendiren bir yazı yayınladı. Emperyalist savaş kışkırtıcılığına karşı mücadele ve bölge halklarının özgür ve eşit birliği çerçevesinde Türkiye-Suriye dostluğunu savunma açısından anlamlı bulduğumuz yazıyı okurlarımıza sunuyoruz.

***

Erdoğan Arapların kalbine oynuyor

Suriye krizinin gelişmeleri karşısında insan şaşkına dönüyor. Ülke, ABD, Avrupa, İsrail ve bölgedeki kuyruklarının dış gündemine uygun olarak, karanlık güçlerin yönettiği silahlı terörist grupların geride bıraktığı suç eylemleri açısından birçok değişiklikten geçti.

Arap dünyasında Türkler

Suriyeliler, olaylar karşısında şoka girmekle birlikte vatansever sezgileriyle Arap medyasının zayıflığı ve deneyimsizliğinden istifade ederek, bütün iftira yöntemlerine ve katili kurban, kurbanı cellat gösterme girişimlerine rağmen komplonun boyutunu ve hedeflerini anladılar. Suriyeliler için esas sürprizse, Arap evine Suriye kapısından giren Türk değişiminde yaşandı. Suriye, Türkiye'ye Arap vatanındaki tarihçesinden miras kalmış kötü imajını düzelterek kabul görmenin ve başarının tüm dinamiklerini hazırlamıştı. Suriye, komşuluk ilkesine dayalı dostane niyetiyle pazarlarını Türklere açtı. Suriye pazarını, ülkenin kendi ulusal pazarının aleyhine olacak biçimde Türk mallarına boğdu. Ticaret hacmi, yıllık 2 milyar doları aştı. Bu durum ülkedeki üretimi geriletti, satış krizine ve işsizliğin artmasına yol açtı. Hatta dükkânların vitrinleri, reklam panoları ve televizyon ekranları, Türkiye'deki turizmin ve Türk ürünlerinin propaganda mekânlarına çevrildi. Türk dizilerinde oynayan Türk aktör Kıvanç Tatlıtuğ, her evde ekranlarımızı işgal etti. Türk dizi kahramanları, sundukları yüzeysellikle birlikte, toplumumuza yabancı bir neslin kültürünün kurucusu olarak sosyal birer kahraman oldu.

Dahası Suriye, Türkiye'ye bölgede hayal edemediği kadar önem verdi. Erdoğan'a bölgesel platformda büyük rol verirken, onu Arapların gözünde bir sembol ve lidere dönüştürdü. Erdoğan, Arap halklarının bu duygusallığını kullanarak rolünü iyi oynadı. Davos'ta yaptığı şovla Arap duygularını kendine çekti. Bu şov, İsrail'e karşı kendisine yardım eden herkese yakınlaşan Arapların duygularına dokunması sebebiyle, kendisine Arapların kabulünü kazandırdı. Türkiye'nin İsrail'le barış girişiminde dolaylı müzakerelerde arabulucu olması yönündeki Suriye ısrarı olmasaydı, bütün bunlar mümkün olmazdı. Fakat Erdoğan, işbirliği için uzanan Suriye elini yaralamak amacıyla, selefleri Osmanlı İmparatorluğu'nu hatırlatarak, eski Türk hayallerine geri döndü. Ülkelerimizdeki meydanlarsa hâlâ bizlere Arap vatanımıza uzanan Osmanlı yönetiminin o kara günlerini hatırlatıyor. Erdoğan, Suriye'nin kendisine sağladığı rolü kullanmakta başarılı oldu. Krizin başından beri doldurma amaçlı açıklamalar ve taleplerle sürekli olarak bizleri şaşırttı. Bu açıklamalarında adeta dış muhalefetle veya içeride hukuka karşı gelen gruplarla yarıştı. Talepler çıtasını, onlardan daha yüksek tuttu. Yaşanan krizden, bölgenin mezhepçi liderlik kokusunu çıkarttı. Bölgenin oluşumları arasındaki ilişkilerin geleceği ve birlikte yaşamın yeni formülünü bulmaya başladı. İsrail'in kabulü de bu formülün içinde bulunuyor. Avrupa kulübüne giriş ve bölgemizin Müslüman lideri olarak atanmasının perde arkasında da Erdoğan, bu rolle görevlendirilmiş.

Suriye ders verecek

Yalnız Erdoğan, Suriyelilerin bu role izin vermeyeceğini, yutmaya çalıştığı peynir parçasını yutmasına fırsat vermeyeceğini, rolünü ve öldürücü emellerini öğrendikten sonra ağzından tamamen düşüreceğini unuttu. Suriye direnecek ve eskisinden daha güçlü çıkacak. Erdoğan ve benzerlerine vatanseverlik, saygınlık ve demokrasi dersi verecek. Osmanlı despotluğu ve zulmüne karşı ayaklanan kahramanların asıldığı meydanların nabzı, unutulmayan tarihimizdeki şehitlerinin kanıyla atmakta hâlâ. Ve bu durumda Erdoğan, gerçekten de bir gün sultanın fesini taşıyacağını mı hayal ediyor acaba?