
Suriye'de çıkan El Vatan
gazetesi, 23 Ağustos 2011 tarihli sayısında AKP'nin Suriye'ye
yönelik politikasını değerlendiren bir yazı yayınladı. Emperyalist savaş kışkırtıcılığına karşı mücadele ve bölge halklarının özgür ve eşit birliği çerçevesinde Türkiye-Suriye dostluğunu savunma açısından anlamlı bulduğumuz yazıyı okurlarımıza sunuyoruz.
***
Erdoğan Arapların kalbine oynuyor
Suriye krizinin gelişmeleri karşısında insan şaşkına dönüyor. Ülke, ABD, Avrupa, İsrail ve bölgedeki kuyruklarının
dış gündemine uygun olarak, karanlık güçlerin yönettiği silahlı terörist grupların geride bıraktığı suç eylemleri açısından birçok değişiklikten geçti.
Arap dünyasında Türkler
Suriyeliler, olaylar karşısında şoka girmekle birlikte
vatansever sezgileriyle Arap medyasının zayıflığı ve
deneyimsizliğinden istifade ederek, bütün iftira yöntemlerine ve
katili kurban, kurbanı cellat gösterme girişimlerine rağmen
komplonun boyutunu ve hedeflerini anladılar. Suriyeliler için esas
sürprizse, Arap evine Suriye kapısından giren Türk değişiminde
yaşandı. Suriye, Türkiye'ye Arap vatanındaki tarihçesinden
miras kalmış kötü imajını düzelterek kabul görmenin ve
başarının tüm dinamiklerini hazırlamıştı. Suriye, komşuluk
ilkesine dayalı dostane niyetiyle pazarlarını Türklere açtı.
Suriye pazarını, ülkenin kendi ulusal pazarının aleyhine olacak
biçimde Türk mallarına boğdu. Ticaret hacmi, yıllık 2 milyar
doları aştı. Bu durum ülkedeki üretimi geriletti, satış
krizine ve işsizliğin artmasına yol açtı. Hatta dükkânların
vitrinleri, reklam panoları ve televizyon ekranları, Türkiye'deki
turizmin ve Türk ürünlerinin propaganda mekânlarına çevrildi.
Türk dizilerinde oynayan Türk aktör Kıvanç Tatlıtuğ, her evde
ekranlarımızı işgal etti. Türk dizi kahramanları, sundukları
yüzeysellikle birlikte, toplumumuza yabancı bir neslin kültürünün
kurucusu olarak sosyal birer kahraman oldu.
Dahası Suriye, Türkiye'ye bölgede hayal edemediği kadar önem
verdi. Erdoğan'a bölgesel platformda büyük rol verirken, onu
Arapların gözünde bir sembol ve lidere dönüştürdü. Erdoğan,
Arap halklarının bu duygusallığını kullanarak rolünü iyi
oynadı. Davos'ta yaptığı şovla Arap duygularını kendine
çekti. Bu şov, İsrail'e karşı kendisine yardım eden herkese
yakınlaşan Arapların duygularına dokunması sebebiyle, kendisine
Arapların kabulünü kazandırdı. Türkiye'nin İsrail'le barış
girişiminde dolaylı müzakerelerde arabulucu olması yönündeki
Suriye ısrarı olmasaydı, bütün bunlar mümkün olmazdı. Fakat
Erdoğan, işbirliği için uzanan Suriye elini yaralamak amacıyla,
selefleri Osmanlı İmparatorluğu'nu hatırlatarak, eski Türk
hayallerine geri döndü. Ülkelerimizdeki meydanlarsa hâlâ bizlere
Arap vatanımıza uzanan Osmanlı yönetiminin o kara günlerini
hatırlatıyor. Erdoğan, Suriye'nin kendisine sağladığı rolü
kullanmakta başarılı oldu. Krizin başından beri doldurma amaçlı
açıklamalar ve taleplerle sürekli olarak bizleri şaşırttı. Bu
açıklamalarında adeta dış muhalefetle veya içeride hukuka karşı
gelen gruplarla yarıştı. Talepler çıtasını, onlardan daha
yüksek tuttu. Yaşanan krizden, bölgenin mezhepçi liderlik
kokusunu çıkarttı. Bölgenin oluşumları arasındaki ilişkilerin
geleceği ve birlikte yaşamın yeni formülünü bulmaya başladı.
İsrail'in kabulü de bu formülün içinde bulunuyor. Avrupa
kulübüne giriş ve bölgemizin Müslüman lideri olarak atanmasının
perde arkasında da Erdoğan, bu rolle görevlendirilmiş.
Suriye ders verecek
Yalnız Erdoğan, Suriyelilerin bu role izin vermeyeceğini, yutmaya çalıştığı peynir parçasını yutmasına fırsat vermeyeceğini, rolünü ve öldürücü emellerini öğrendikten sonra ağzından tamamen düşüreceğini unuttu. Suriye direnecek ve eskisinden daha güçlü çıkacak. Erdoğan ve benzerlerine
vatanseverlik, saygınlık ve demokrasi dersi verecek. Osmanlı despotluğu ve zulmüne karşı ayaklanan kahramanların asıldığı meydanların nabzı, unutulmayan tarihimizdeki şehitlerinin kanıyla atmakta hâlâ. Ve bu durumda Erdoğan, gerçekten de bir gün sultanın fesini taşıyacağını mı hayal ediyor acaba?