
İbrahim Varlı
Bugünlerde bütün gözler Suriye'de.
Bir tarafta yönetim karşıtı olaylar, diğer tarafta ise
uluslararası abluka sürüyor. Emperyalist güç odakları ise mart
ayında başlayan olayları Libya benzeri olası bir saldırıya
dönüştürmek için fırsat kolluyor. Süreci en iyi değerlendiren
kalemlerden birisi olan Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ile
geçtiğimiz günlerde gittiğimiz Suriye'nin başkenti Şam'da
bir özel görüşme yaptık.
Demokratik soslu'
askeri müdahalelerin son halkası Suriye mi olacak?
Yaşananların
halkların demokratikleşme mücadelesiyle asla hiç bir ilgisi yok.
Bu bir projedir
Ne tür bir proje?
Batılı
bir projedir, Amerikan projesidir ve çok çok önceden
hazırlanmıştır. Bunun kanıtı olarak tek bir şey söyleyeceğim.
Çok sayıda kanıtı var da..!
Nedir o kanıtlar? Somutlaştırabilir misiniz?
Suriye'de kıpırdanmalar
15 Mart'tan itibaren başladı. Oysa ta geçen yılın haziran
ayında El Cezire televizyonuna, Suriye'den muhalif dedikleri
birçok kişi getirildi. Bu insanlara Suriye'de başlayacak olan
ayaklanmada nasıl haber iletişimi sağlayacakları bizzat öğretildi. Uydu bağlantılı özel sim kartları ve uydu antenli
telefonlar verilerek bunları nasıl kullanacakları, nasıl fotoğraf
çekip cep telefonlarıyla merkeze iletecekleri uygulamalı olarak
gösterildi. Bunun yanında bu insanlara nasıl görgü tanığı olunabileceği de öğretildi. Örneğin kişi Şam'da yaşamasa da
Şam'dan arıyormuş ve olaylara tanık olmuş gibi konuşma yapacak, rol kesecek. Bunların hepsinin eğitimi verildi. Tüm bu
hazırlıklar ta bu hazirana kadar bekletildi.
Ve
zamanı gelince medya devreye sokuldu!
Tabi, çünkü
medya asıl olarak düğmeye basıyor. Örneğin hepimiz aynı benzer
görüntüleri seyrediyoruz. Eğer bu görüntüler cep telefonuyla
çekildiyse ve o yürüyüşte on bin kişi yer aldıysa, o zaman 10
bin tane görgü tanığı ve 10 bin tane görüntü olması gerek.
Niye bir tek görüntü dünyanın her tarafına yayılıyor. Çünkü
Müslüman Kardeşlere ait Fransa'da bir görüntü merkezi var. Görüntüler ilk olarak Fransa'daki bu merkeze iletiliyor. Orada
seçiliyor, fotomontaj yapılıyor, buradan da tüm dünyaya yayılıyor. Üzerine ses bindiriliyor, fotoşopla üzerinde
oynanıyor. Ve bütün dünya medyasına El Cezire üzerinden servis
yapılıyor. Bütün bunları neden anlatıyorum?
Neden
anlatıyorsunuz?
Yaşananların nasıl da örgütlü bir
olay olduğunu, nasıl önceden planlanıp hazırlandığını göstermek açısından söylüyorum. Elbette ki Suriye'de
yolsuzluk da, antidemokratik uygulamalar da var. Suriye'de sorun
yok demiyoruz, tartıştığımız şey bu değil. Bu Batı formüllü bir oyun, bir kurmaca.
Süreç nereye evrilecek peki?
Olası bir çözüm ufukta görünüyor mu?
Tabii reformlar için geç kalındı aslında biraz. Fakat baktığımızda
muhalefet denilen grupların tüm bileşenlerinin de sağcısı liberali orta yolcusu vs
demokrasi diye bir dertleri yok. Yoksa
Esad birçok reform vaadinde bulundu. Siyasi partiler yasası, seçim
yasası ve siyasi af çıktı, Şubata kadar seçim yapılacak. Bu
arada anayasa da değişecek. Eğer sen gerçekten bir demokrasi istiyorsan bekle. Ama hayır beklemiyorlar. Bunun bir proje olduğunu
oradan anlıyoruz.
Demokrasi istemiyorlarsa amaçları
ne? Ne istiyorlar?
Bu bir Amerikan projesi. Burayı dağıtmak istiyorlar. Suriye antisiyonizmin ve anti emperyalist
mücadelenin kalesi olduğu için yok etmek istiyorlar. Başta
Amerikalılar ve onların bölgedeki yandaşları Suriye'yi
çökertmek istiyorlar. Bu bir İsrail projesidir aynı zamanda.
Çünkü Suriye bir cephe ülkesi. Lübnan da cephe ülkesi.
Lübnan'da direnişin sembolü Hizbullah. Suriye olmadan Lübnan
Hizbullahı bir gün bile dayanamaz. Suriye'yi nasıl
çökertebilirsin?
Nasıl çökertilebilir Suriye?
Bir
iç savaşla, başka hiçbir şekilde çökertemezsin Suriye'yi.
Dolayısıyla burada kesinlikle bir iç savaş çıkarmak peşindeler,
kesinlikle.
Başarıya ulaşabilirler mi? Olası bir
müdahale söz konusu mu?
Olası bir müdahaleyi ben
görmüyorum. Fiilî bir müdahale, Libya örneğinde olduğu gibi
bence olmaz. Çünkü BM'den bir karar çıkması mümkün değil.
Ama NATO üzerinden NATO kararıyla Suriye'yi sıkıştırabilirler.
NATO kendi karar alır.
NATO TÜRKİYE'Yİ MECBUREN KULLANACAK
NATO devreye girerse haliyle
Türkiye kullanılacak?
Tabii, çünkü Türkiye NATO
üyesi ve NATO üsleri Türkiye'de bulunuyor. Mecburen kullanacaklar. Türkiye NATO planlarına evet derse haliyle taraf
ülke olacaktır. Tabii ben böyle bir olasılığı çok az
görüyorum. Türkiye'nin tutumu burada çok önemlidir tabii.
Saldırıya ihtimal vermiyorsanız, Suriye'yi
nasıl karıştıracaklar peki?
Şunu yapacaklar:
Buradaki "muhalefeti" özellikle radikal İslamcı grupları
sürekli destekleyecekler. Parayla, silahla, her türlü lojistik destekle. Muhalifler de bu desteği gördükleri sürece
ayaklanmaları, silahlı eylemlerini sürdürecekler. Uzun süre bunu
yapabilirlerse, o zaman Suriye'de bir iç savaş riski doğar.
Muhalifler kimlerden oluşuyor?
İki
tür muhalefet var. Birinci grupta Şam yönetiminden,
yolsuzluklardan, antidemokratik uygulamalardan, polis devletinden
hoşnutsuz olan, herhangi bir şekilde haksızlığa uğrayan,
sağcısı solcusu, liberali, eski komünisti, yeni komünisti,
milliyetçisi bütün kesimlerden insanlardan var. Bu muhalefetle
yönetim diyaloga girdi. Burada bir sorun yok. Sonuçta bunlar
ülkenin bir Amerikan oyununa kurban gitmesine asla izin vermezler.
Bunların hiç biri silahlı değil.
Kim bu silaha ve
şiddete başvuranlar?
Silahlı olanlar İslamcılar.
Müslüman Kardeşler'in radikal kanadı. Bunlar Suudilerden,
Lübnan'daki Hariri'den, Ürdün'den, Fransa'dan, Amerika'dan
her türlü lojistik, parasal yardım alıyorlar. Yıllardır
bugünler için örgütleniyorlar. Bugünün sorunu değil bu. 3-4
yıldır hazırlanıyorlar. Bütün katliamları bunlar yapıyor.
Hama'da devlet kurumlarını basan, Humus'ta yolları kesenler,
Halep'i ele geçirmeye çalışanlar bunlar. Çok ciddi silahları
ve paraları var. Öyle tabanca gibi hafif silahlardan
bahsetmiyorum.
İstanbul ve Antalya'da buluşan
muhalifler kimler? Ne tür bir role sahipler?
Suriye için
en büyük risk radikal İslamcı gruplar. Muhalefetin büyük
bölümü, özellikle İslamcı olanları Türkiye'de barınıyor.
Türkiye-Suriye arasında mekik dokuyorlar! Burada ağırlanıyorlar,
toplantılar yapıyorlar, sık sık gidip geliyorlar.
Türkiye'de
bunları kim ya da kimler finanse ediyor, destekliyor?
Psikolojik
olarak Türkiye'den destek aldıkları çok açık ortada. Bu da
onlara yetiyor. Çünkü ABD'de ya da Fransa'da istedikleri kadar
toplansınlar, bu çok şey ifade etmez. Ama Türkiye'de
toplanmaları çok şey ifade eder. Çünkü Türkiye, hem komşu,
hem de Müslüman bir ülke. 6 ay öncesine kadar Şam'la stratejik
bir müttefikti aynı zamanda.
Ne oldu sıfır
sorun' politikasına? Geçen yıl bu vakitler bir hayli
dillendiriliyordu!
Ben bu söylemin, uluslararası
ilişkilerin ne kadar ahlaksız bir ilişki biçimi olduğunu
kanıtladığını söylüyorum. Hep söylenir ya, uluslararası
ilişkilerde duygulara yer yoktur, çıkarlar vardır diye. Oysa daha
altı ay önce Türkiye ile Suriye arasında uluslararası ilişkiler
bağlamında bakıldığında duygu vardı. Suriye ve Türk halkı
birleşiyordu. Sınırlar kalkmış, kişisel anlamda Esad ile Gül
ve Erdoğan arasında dostluklar vardı. Demek ki bu söylediğimiz
şeyin artık bir anlamı kalmıyor, bize bunu kanıtlamak
istiyorlar. Suriye halkı ile bir Türkiye halklarına dost
olamazsınız, boşuna uğraşmayın diyorlar. Bunu bize maalesef
zorla da olsa kabul ettirdiler.
Suriye halkı ne
düşünüyor? Yaşananlar sokağa nasıl yansıyor?
Bugün
sokağa çık, de ki ne diyorsunuz? Adamın sana diyeceği tek şey,
abi bunu bize niye yaptınız olacaktır. Sınırlar kalkacakken
şimdi bu iki ülke düşmanlaştırılmaya çalışılıyor. Bu
büyük bir proje. Projede yer almak, oyuna gelmek demek. Tuzağa
düşülmemeli.
Bu büyük proje engellenebilir mi?
Libya'da engellenemedi!
Tabii aslında Türkiye halkı,
halkları farkına vardı bu oyunun. Başlangıçta medyanın gazına
gelse de, sonradan ayıldı. İnsanlar bunun bir Amerikan oyunu
olduğunu farkında. ABD'nin bu coğrafyayı allak bullak etmek
istediğine dair bir kanaat halka yerleşti. Esad gecen seneye kadar
Türkiye'nin en sevdiği adamdı. Ne oldu? Eğer Suriye'de insan
ölüyorsa, Türkiye'de de ölüyor. Türkiye'nin son 30 yılık
tarihine bakmamız yeter. Sen de köyleri ve kasabaları
bombalıyorsun. Bunlar bir gerekçe değil. CHP'nin son açıklaması
özellikle önemli.
Taşeron?
Evet evet.
Taşeronlaşma. Kılıçdaroğlu'nun son açıklaması çok önemli.
Keşke CHP, BDP ve diğer partiler bu konuda daha etkin bir tavır
alsa. Eğer bu olursa, ABD'nin Türkiye'yi oyuna getirme projesi
engellenmiş olur.
Bu denklemde İran nerede duruyor?
İran Suriye için savunmaya geçer mi?
Hayır. Zaten
coğrafi olarak da mümkün değil. Irak ABD işgali altında,
buradan geçiş yapamaz. Türkiye üzerinden gelmesi gerekecek, ancak
Türkiye bu proje içinde yer almak zorunda kalırsa, o yol da
kapanır. Zaten Türkiye sık sık İran'dan gelen silahlara el
koyuyor. Dolayısıyla İran'ın yapabileceği bir şey yok. Ama
İran elbette ki psikolojik bir destek Suriye için.
Irak
Başbakanı Nuri El Maliki Esad'a destek verdi?
Çünkü
Irak Şiilerin ve Kürtlerin kontrolünde. Talabani buradaki Kürtlere
aman oyuna gelmeyin, sakin olun, bu büyük bir oyundur diye
telkinlerde bulunuyor. Sık sık elçilerini gönderiyor.
Tam
da oraya gelmek istiyordum: Kürtler bu denklemde nerede
duruyor?
Toplumun genel şikâyetleri neyse Kürtler de
bunlardan muzdarip. Kürtlerin ekstra kimlik' sorunu var. Üç
ay önce bir yasa çıktı, komisyon kuruldu. Resmi rakamlara göre
36 bin 136 kimliksiz Kürt buraya başvurdu. Hem komisyonun kurulması
hem de Barzani ve Talabani'nin telkinleriyle artık kontrollü
davranıyorlar. Diğer muhalefetle arasına sınır koyuyorlar,
radikal İslamcılara mesafeli duruyorlar.
Neden?
Çünkü
Kürtler demokratik talepler peşindeydi. Ama İslamcılar muhalefete
şiddet bulaştırdı. Kimseler burada İslamcı bir iktidar istemez.
Hıristiyanlar, Aleviler karşı zaten İslamcılara. İslamcı bir
iktidar riski doğunca, herkes aman aman kaçalım demeye başladı.
Kürtler de dahil.
Sık sık büyük projeden
bahsediyorsunuz? Projenin nihai hedefi nedir?
Şimdi
tarih çok önemlidir. Tarihte haçlı seferi başladığında, bu
coğrafyaya haçlılar geldiğinde, bu coğrafyada petrol mü vardı?
Osmanlı döneminde de ellerindeki cetvellerle geldiler. Demokrasi,
insan hakları umurlarında değil. Bu coğrafyayı psikolojik
nedenlerle ele geçirmek istiyorlar. Batının planlamasında her
zaman çıkar aramak doğru değil.
Siz yaşananları
siyasi ve ekonomik çıkarlardan ziyade psikolojik etkenlerle
açıklıyorsunuz?
Garip bir psikoloji bu, maddiyata
gerek yok ki. Irak niye işgal edildi? Saddam zamanında bile Irak
petrolünün hepsini ABD alıyordu. Ülkelerinin bütün petrollerini
zaten bunlar alıyor. Petrolü zaten işleyen ve tüketen ülkeler
alır. Sen de petrolü satın alabilecek ülkelere satarsın.
Bunların hepsi palavra. Batının derdi şu: Bu coğrafyanın
tümünden intikam almak. Yahu çok mu umurunda demokrasi
gelmiş.
Demokrasi kelimesini dillerinden
düşürmüyorlar!
Çok mu umurlarındaydı Mısır'a,
Tunus'a demokrasi gelmiş. Mübarek 30 yıldır ABD'nin uşağıydı.
Uşak hafif kalır. Darbeyi yapanlar Mübarek'in generalleriydi.
Adamı uçurdun. Şimdi yeni iktidar getireceksin, yine uşak
yapacaksın. Batı için Mübarek'ten daha uşak bir iktidar,
Mısır'da asla kabul edilemez. Mübarek'ten çok çok daha uşak
biri gelecek, göreceksin. İsteselerdi Mübarek'i
kaçırabilirlerdi. Yapmadılar. Çünkü yeni iktidara mesaj vermek
istiyorlar. Söz dinlemezseniz Mübarek'ten daha beter olursunuz
diye. Kafes içinde sergiledikleri Mübarek'i koz olarak
kullanıyorlar.
PSİKOLOJİK HARP
YÜRÜTÜLÜYOR
Medyanın tavrını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye medyasına gelmeden, El
Cezire, El Arabiya, BBC Arapça ve France 24 diye dört tane kanal
var. Bunlar dörtlü çete. Bunlar habercilik yapmıyorlar. Bunlar 24
ayar çok kaliteli bir CİA operasyon merkezi gibi
çalışıyorlar.
Psikolojik harp mi
yürütüyorlar?
Psikolojik harp hafif kaçar. Bunların
haberleri "ey devrimci Suriyeliler, ey devrimci Libyalılar, şurayı
aldınız, burayı ele geçirdiniz. Buradan şuraya girin, Allahu
ekber haydi" diye başlar. Düzmece konuklar, düzmece haberler,
düzmece görgü tanıkları. Yaşanan olayların baş mimarı bu
dört kanal. Çünkü insanlar bunları izliyor ve psikolojik olarak
etkileniyor. Mesela dün dendi ki (muhaliflerin Trablus'a girdiği
gün) Kaddafi'nin iki oğlu yakalandı. Psikolojik harbi iyi
bilmeme rağmen, ben bile etkilendim. UCM'nin başkanı bile çıktı
konuştu, muhaliflerin başkanı Abdulcelil basın toplantısı
yaptı, oğul Kaddafi elimizde dedi. Bir ülkenin başkanı olacak
olan adam El Cezire'ye çıkıp bunu diyorsa etkileniyorsun. Ama ne
oldu, hepsi düzmece çıktı. Hani yakalanmıştı? Şimdi sen Libya
yurttaşı olsan, moralin bozulmaz mı? Kaddafi yanlısı olsan,
etkilenmez misin? Daha ne hikâyeler var. Asıl büyük hikâye
şu.
Nedir?
El Cezire muhaliflerin
Trablus'a girdiği gün, bir canlı bağlantı yaptı. Oğul Mahfus
Kaddafi sözde evden telefonla canlı olarak kanala bağlanıyor.
Konuşuyor, evdeyim, her şey kontrol altında vs diye. Yayın
esnasında, aniden silah sesleri geliyor, burayı bastılar bağırışı
duyuluyor ve birden bağlantı kopuyor. Oysa bu bir mizansen. Yalan,
düzmece haber yapılmış. Düzmece tanıklar, görüntü
bindirmeler, tümü düzmece. Görüntülere ses bindiriyorlar,
fotoşoplarla, fotomontajlarla her türlü hileye
başvuruyorlar.
Wikileaks belgelerinde 40 milyon dolar
yardım yapıldığı ortaya çıkmıştı!
ABD
Kongresi'nin kararı var 80 milyon dolar yardım yapıldı diye.
Bunlar açıklanan rakamlar, önemli değil. Esas Suudi Arabistan
var. Suudilerin ABD bankalarında 1.8 trilyon doları var. Oradan 3
milyon dolar verseler ne olacak ki. Faiz almıyorlar, haram ya,
öylece duruyor o paralar orada.
Türkiye medyasına
gelirsek?
Türkiye medyasına gelince. Birincisi,
uluslararası medyanın, özellikle de "dörtlü çete"nin
yarattığı baskı var. Dolayısıyla tek taraflı geliyor haberler.
Medya da bunları kullanıyor. İkincisi, çıkar ilişkileri var.
Belli merkezlerden gelen emirler üzerine, hep birlikte Suriye'ye
yüklendiler.
Özellikle de yandaş basın ve İslamcı
gazeteler. Suriye'ye dünden girmeye razılar!
Evet.
Geçen sene bu vakitler bazı İslamcı gazetelerde "yaşasın
Suriye" diyen kalemler, şimdi Suriye'ye girelim demeye
başladılar. Bu inanılmaz bir savrulmadır. Hem felsefi hem de
ideolojik anlamda. İçimizden bir sürü satılmış adam almışlar,
bu adamlar da onların düşüncelerini pazarlayıp duruyorlar.
Medyada bunlardan çok var. Satılmış, yalaka, aşağılık insan
dolu. Bunlar Batılıların bu projelerini zorla kamuoyuna ve
bilinçaltımıza yerleştiriyorlar. Bu saldırmanın aslında
Türkiye'yi hedef aldığının farkında değiller.
Nasıl
hedef alınıyor?
Türkiye iyisiyle kötüsüyle bölge
için iyi bir modeldi. Şimdi bu modeli "İslami" bir modele
dönüştürmek istiyorlar. Bu şekliyle de Arap ülkelerine
pazarlayacaklar. Türkiye'deki İslamcıların mı Arap
ülkelerinden etkileneceği, yoksa Arapların mı Türkiye'deki
İslamcılardan etkileneceği temel sorundur bence.
Sizce
kim daha fazla etkilenir?
Onu günler gösterecek.
Şimdilik Arap ülkelerindeki İslamcıların Türkiye'deki İslamcılardan etkilendiği izlenimini alıyoruz. AKP'yi model alan partiler kuruluyor birer birer. Sıklıkla buralara gelip gidiyorlar, konuşuyorlar. Çünkü Batı onlara şunu empoze ediyor: AKP gibi olun, ılımlı olun, size iktidar yolunu açalım. Bir Arap ve Türkiyeli olarak şunu söyleyebilirim ki, Arap ülkelerindeki
İslamcıların Türkiye'deki İslamcıları örnek alacaklarını sanmıyorum. Buna Suudiler asla, ama asla izin vermezler. Suudiler ılımlı İslamdan nefret ediyor.
(31 Ağustos 2011 tarihli Birgün gazetesinden alınmıştır).