Tarih: 02.09.2011 |  Haberler
2011'de Dünya Barış Günü

Kapitalizm, emperyalizm, militarizm ve savaş birbirinden ayrılmaz. Bu gerçeği anlamak için, sömürge imparatorlukları kurma vahşetine, iki dünya savaşına yol açma dehşetine dönmeye gerek yok; yakın tarihe bakalım, yeter.

Dünya devrim süreci, İkinci Dünya Savaşının bitiminden 1970'lerin sonuna kadar büyük kazanımlar elde etti. ABD önderliğindeki dünya kapitalist güçleri, dünya devrim sürecinin üç bileşenine, yani sosyalist sisteme, başta sömürgelikten kurtulmuş sosyalist yönelimli ülkeler olmak üzere ulusal kurtuluş hareketlerine ve kapitalist ülkelerin işçi sınıfı hareketine karşı 1980'lerde yeni sağcı neoliberalizmi benimseyerek topyekün saldırıya geçti.

Emperyalizmin güçleri, 1989-1991 karşıdevrimleriyle sosyalist sistemi yıkıp kapitalizme geri dönüşü tezgâhladı. Sovyetler Birliği'ni 15 parçaya, Yugoslavya'yı 7 parçaya böldü. Bu ülkeleri, Çin'i ve Doğu Avrupa'daki diğer eski sosyalist ülkeleri dünya kapitalizmine eklemledi. Angola, Mozambik, Zimbabve, Etiyopya gibi ilerici ülkeleri bağımsız gelişme yolunu terkedip İMF reçetelerini benimsemeye zorladı. Afganistan, Nikaragua ve Güney Yemen'i gericiliğe teslim etti. Irak'a açtığı 1. Körfez Savaşıyla bu ülkenin kolunu kanadını kırdı. Kapitalist ülkelerin işçi sınıfı hareketi ile ulusal kurtuluş hareketlerini liberalizm, milliyetçilik ve dincilikle yozlaştırdı.

1980-2000 yılları arasında sağladığı bu uğursuz başarılar temelinde 2001'de Afganistan'ı, 2003'te Irak'ı işgal eden, siyonist İsrail'i 2006'da Lübnan'a, 2008'de Gazze'ye saldırtan emperyalizm (özellikle ABD ve AB), 2007 sonlarında patlak veren ve dünya kapitalist sistemini saran mali ve ekonomik krizi önleyemedi.

Neoliberalizmin bütün meşruiyet masallarını çürüten kriz, Tunus ve Mısır'da halk devrimlerine, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede işçi sınıfı ve emekçilerin güçlü antikapitalist kitle hareketlerine yol açtı.

Zaten kapitalizmin 1970'lerin ortalarında içine girdiği krizi ertelemek için benimsediği neoliberalizmin yerine başka bir sermaye birikim modelini ve stratejisini koyamayan emperyalist burjuvaziler, kendi ülkelerinde ve bağımlı ülkelerde devrimleri ve devrimci kalkışmaları önlemek, bağımsız ülkelerin enerji kaynaklarını talan etmek, pazarlarını ele geçirmek için 2001'den beri sistemli olarak yöneldikleri savaş politikasını bir üst düzeye taşımaya, yeniden tam boy savaş yoluna çıkmaya, savaş sanayilerini canlandırmak üzere askerî Keynesçilik uygulamasını hızlandırmaya karar verdiler. 2011'de Libya'ya saldıran emperyalizmin, yeniden sömürgeci işgaller ve fetihler yoluyla dünyayı yeni bir savaş dönemine soktuğu apaçık ortada.

Hitler faşizminin 1 Eylül 1939'da Polonya'ya saldırarak İkinci Dünya Savaşını başlatmasından ders alınması için Dünya Barış Günü olarak benimsenen günün yıldönümünde (bugün, 1 Eylül 2011) Paris'te ABD, İngiltere ve Fransa'nın öncülüğünde toplanan 60 kapitalist ülke, Libya'da sömürgeci yönetimi kurmak, bu ülkenin petrolünü, zenginliklerini ve pazarını paylaşmak için bir sırtlanlar konferansı düzenliyor. Libya'dan sonra sıra emperyalizme teslim olmayı hâlâ kabul etmeyen Suriye'de.

Emperyalizmin güdümünde savaş politikasına sarılarak kendine bir yayılma ve etki bölgesi oluşturma hayalini kuran AKP, Libya'ya karşı savaşın göbeğinde yer alıyor. Suriye'ye karşı gerici-faşist isyanı destekliyor ve savaşa hazırlanıyor. Üstüne üstlük, Kürt ulusal hareketine karşı yeniden savaş borularını çalıyor ve çeyrek yüzyılı geçen savaşı daha da şiddetlendirmeye çalışıyor.

Ülkede, bölgede ve dünyada emperyalist savaşlara karşı koymak; halkların barışını, dostluğunu ve dayanışmasını savunmak; insanlığa sahip çıkmanın, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm ülküsüne bağlı kalmanın, toplumsal ilerleme ve devrim davasını sürdürmenin vazgeçilmez koşuludur.

2011 yılında Dünya Barış Gününün anlamı, ABD ve Avrupa Birliği'nin savaş ve işgallerine karşı mücadele etmektir, AKP'nin Kürt ve Arap halklarıyla savaş politikasını durdurmaktır.

Dünya Barış Günü'nde bu amaçla gösteri yapanlara, İstanbul'da ve Bursa'da olduğu gibi, gazla, taşlarla, sopalarla saldırmak, kafa göz yarmak, göstericileri gözaltına almak; emeğe, halklara, insanlığa düşman olmak demektir, emperyalizmin safında savaşmak demektir.