
İsrail'in 31 Mayıs 2010'da Gazze'ye Özgürlük Filosu'na
yönelttiği saldırıda Mavi Marmara gemisinde 9 kişiyi öldürmesi olayını inceleyen BM Komisyonu'nun raporu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun tarafından resmen açıklanmadan önce, 1 Eylül 2011 tarihli New York Times gazetesinde yayınlandı.
Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey Palmer ile
Kolombiya'nın eski cumhurbaşkanı Alvaro Uribe'nin imzasını taşıyan rapor, "Gazze'deki militan gruplardan kaynaklanan gerçek bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıya olan" İsrail'in
Gazze'ye uyguladığı ablukayı "meşru ve yerinde" kabul ettiği gibi, "Mavi Marmara gemisinde yolculardan bir kısmının ciddi ölçüde, örgütlü ve şiddetli direnişiyle karşılaşan İsrail askerlerinin kendi güvenliklerini korumak için zor kullanmaya mecbur kaldığını" iddia ederek İsrail'in Mavi Marmara harekâtından dolayı özür dilemesini gerekli bulmuyor. Bununla birlikte, İsrail askerlerinin aşırı güç kullandığını saptayan rapor, İsrail'in ölümlerden dolayı üzüntü beyan etmesinin ve ölenlerin ailelerine tazminat ödemesinin yerinde olacağını belirtiyor.
Amerikan ve Avrupa Birliği emperyalizminin koruması altında
bulunan İsrail siyonizmini, uluslararası hukukun en yerleşmiş
kurallarını çiğneyerek neredeyse toptan aklayan bu ısmarlama
rapor, AKP hükümetinin asgari isteklerini bile karşılamıyor.Bilindiği gibi, AKP hükümeti, İsrail'in 9 kişinin hayatını kaybettiği Mavi Marmara operasyonundan dolayı özür dilemesini,
hayatını kaybedenler için tazminat ödemesini ve Gazze'ye uyguladığı ablukayı kaldırmasını talep ediyor.
İşgalci İsrail'i mazlum, işgale karşı direnen Filistinlileri terörist olarak tanımlayan, Filistinlilere destek olmak için işgalcilerin uyguladığı ablukayı kırmaya çalışan
barışseverleri "düşüncesiz davranmak"la suçlayan, "meşru bir ablukayı kırmaya çalışmak, protesto hakkı sayılamaz" gibi despotizm incileri döktüren bu rapor, hukuksal değerden
yoksun geçersiz bir belgedir.
Dünya işçi sınıfının önderliğindeki sosyalist ve devrimci demokratik güçler, 1917-1979 yılları arasında dünyanın üçte birinde kapitalizmin yerine sosyalizmi kurmuş, Avrupa ve Asya'da faşist bloku yenilgiye uğratmış, dünya halklarının ezici
çoğunluğunu köleliğe mahkûm eden sömürge imparatorluklarını çökertmişti. İnsanlığın bu büyük kazanımları, emperyalizmin ve kapitalizmin hukuk tanımaz barbarlıklarını
belirli ölçülerde denetim altına almış, uluslararası hukukun bir ölçüde işlemesini sağlamıştı.
ABD'nin önderliğindeki emperyalist ve kapitalist güçler, sosyalizmin ve devrimci demokrasinin yirminci yüzyıldaki bu büyük kazanımlarını yok ettikten sonra, günümüz dünyası egemenlerin borusunun öttüğü, altta kalanın canının çıktığı, vahşete
dönüşün kurallaştığı hukuksuz bir dünya oldu. Birleşmiş Milletler ve ona bağlı uluslararası kurum ve kurullar, artık hukukla, adaletle, burjuva anlamda bile demokrasiyle her türlü
bağını kesmiş, sadece dolar milyarderlerinden oluşan uluslararası kapitalist oligarşinin hizmetine koşulmuş bir şebekenin birimlerine dönüşmüştür. Bu koşullarda, BM'nin
hazırladığı Mavi Marmara raporunun, apaçık gerçekleri gözardı ederek suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu, akı kara göstermesine şaşılmaz.
Bütün insanlığa sömürgecilik ve fetihler çağını yeniden dayatan kapitalizmin ve emperyalizmin saldırısını durdurmak zorundayız. Libya'da, Suriye'de olduğu gibi, Filistin'de de yalanın egemenliğini kırmak için, yalanı besleyen kapitalizme ve emperyalizme karşı topyekün mücadeleden başka yol yok.