
Libya'nın istilasında, ilerici
kamuoyu ve sosyalistler için çok bilinen bir gerçek daha ifşa
edildi. Emperyalist ülkelerin saldırganlığının arkasında
"özgürlükler", "insan hakları" veya "adalet" talebi
olmadığını biliyoruz. Bu sözde taleplere bir tek liberaller,
eski solcular ve gözleri NATO'nun saldırganlığından dolayı
korkuyla büyümüş, kendilerini efendilere yaranmak zorunda
hissedenler inanmış görünüyorlar.
NATO, Libya'yı işgal etmek için
altı ay boyunca binlerce hedefi vurdu. Hedefler arasında yollar,
okullar, hastaneler, tesisler, alt yapı, limanlar, depolar, kısacası
Libya halkının refah içinde yaşamasını sağlayan tüm mekânlar
yer aldı. Bugün övünerek uzaktan güdümlü füzelerle bu
yerlerin nasıl vurulduğunu anlatıyorlar.
Libya lideri Kaddafi ile çevresi,
emperyalizmle uzlaşmak ve kişisel geleceklerini garanti altına
almaktansa, savaşmayı, mücadele etmeyi tercih ettiler. Muazzam bir
askeri kuvvete karşı, ABD, Fransa, İngiltere başta olmak üzere
onlarca ülkenin savaş gemisi, uçağı, askeri, füzesi, tankı ile
saldırdığı ve saldırmaya devam edeceklerini açıkladıkları
bir ortamda, yurtsever Libyalıların kısa sürede ne kadar başarılı
olabileceklerini zaman gösterecek.
Libya halkı bu savaştan yıkıntılar
içinde bir ülke, darmadağın edilmiş altyapı, refah devrinin
sona ermesi ile çıktı. Libya halkı için bu savaşın herhangi
bir galibi yok.
Ama, bu arada savaşın ilk galibinin
Fransa olduğu anlaşıldı. Fransa'da yayınlanan Liberation
gazetesi, daha savaş başlamadan önce Fransa ile Ulusal Geçiş
Konseyi adlı işbirlikçilerin petrol anlaşması yaptığını
açığa çıkardı.
Fransa ile UGK'nin, uzun yıllar önce
Kaddafi hükümetinin kamulaştırdığı ve İtalya, Fransa,
İngiltere gibi ülkelerin bütün imtiyazlarını kaldırdığı
Libya petrolünün yüzde 35'inin işletme hakkının Fransa'ya
verilmesi konusunda anlaştıkları anlaşıldı. Afrika ülkeleri
arasında Libya, 44 milyar varil ile Afrika'nın
en büyük petrol rezervine sahip olanıdır. Libya, NATO'nun aylar
boyunca eğitip yetiştirdiği yağmacıların isyanı başlamadan
önce günde 1 milyon 600 bin varil petrol üretimi ile dünyanın en
çok petrol üreten 17. ülkesi durumundaydı.
2 Eylül 2011 tarihli gazetelere göre, Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, iddiadan haberdar olmadığını
belirtmekle birlikte, "muhalifleri destekleyen ülkelere Libya'nın
inşasında öncelik verilmesinin gayet mantıklı" olduğunu
söylemeyi ihmal etmedi. Yani, dolaylı olarak bir yağma anlaşması
yaptıklarını kabul etti.
Böylece, bize "demokrasi" diye
ifade ettikleri her ne ise, bunun kendi aralarında "petrol"
olarak anlaşılması gerektiğini bir kez daha kanıtlamış oldular.