Tarih: 04.09.2011 |  Haberler
Muammer Kaddafi devrildi, Fransa'ya yüzde 35 "demokrasi" geldi.

Libya'nın istilasında, ilerici kamuoyu ve sosyalistler için çok bilinen bir gerçek daha ifşa edildi. Emperyalist ülkelerin saldırganlığının arkasında "özgürlükler", "insan hakları" veya "adalet" talebi olmadığını biliyoruz. Bu sözde taleplere bir tek liberaller, eski solcular ve gözleri NATO'nun saldırganlığından dolayı korkuyla büyümüş, kendilerini efendilere yaranmak zorunda hissedenler inanmış görünüyorlar.

NATO, Libya'yı işgal etmek için altı ay boyunca binlerce hedefi vurdu. Hedefler arasında yollar, okullar, hastaneler, tesisler, alt yapı, limanlar, depolar, kısacası Libya halkının refah içinde yaşamasını sağlayan tüm mekânlar yer aldı. Bugün övünerek uzaktan güdümlü füzelerle bu yerlerin nasıl vurulduğunu anlatıyorlar.

Libya lideri Kaddafi ile çevresi, emperyalizmle uzlaşmak ve kişisel geleceklerini garanti altına almaktansa, savaşmayı, mücadele etmeyi tercih ettiler. Muazzam bir askeri kuvvete karşı, ABD, Fransa, İngiltere başta olmak üzere onlarca ülkenin savaş gemisi, uçağı, askeri, füzesi, tankı ile saldırdığı ve saldırmaya devam edeceklerini açıkladıkları bir ortamda, yurtsever Libyalıların kısa sürede ne kadar başarılı olabileceklerini zaman gösterecek.

Libya halkı bu savaştan yıkıntılar içinde bir ülke, darmadağın edilmiş altyapı, refah devrinin sona ermesi ile çıktı. Libya halkı için bu savaşın herhangi bir galibi yok.

Ama, bu arada savaşın ilk galibinin Fransa olduğu anlaşıldı. Fransa'da yayınlanan Liberation gazetesi, daha savaş başlamadan önce Fransa ile Ulusal Geçiş Konseyi adlı işbirlikçilerin petrol anlaşması yaptığını açığa çıkardı.

Fransa ile UGK'nin, uzun yıllar önce Kaddafi hükümetinin kamulaştırdığı ve İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin bütün imtiyazlarını kaldırdığı Libya petrolünün yüzde 35'inin işletme hakkının Fransa'ya verilmesi konusunda anlaştıkları anlaşıldı. Afrika ülkeleri arasında Libya, 44 milyar varil ile Afrika'nın en büyük petrol rezervine sahip olanıdır. Libya, NATO'nun aylar boyunca eğitip yetiştirdiği yağmacıların isyanı başlamadan önce günde 1 milyon 600 bin varil petrol üretimi ile dünyanın en çok petrol üreten 17. ülkesi durumundaydı.

2 Eylül 2011 tarihli gazetelere göre, Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, iddiadan haberdar olmadığını belirtmekle birlikte, "muhalifleri destekleyen ülkelere Libya'nın inşasında öncelik verilmesinin gayet mantıklı" olduğunu söylemeyi ihmal etmedi. Yani, dolaylı olarak bir yağma anlaşması yaptıklarını kabul etti.

Böylece, bize "demokrasi" diye ifade ettikleri her ne ise, bunun kendi aralarında "petrol" olarak anlaşılması gerektiğini bir kez daha kanıtlamış oldular.