
Amerika, Avrupa Birliği, İsrail ve NATO'nun savaş planları açısından kritik öneme sahip füze kalkanı projesine yataklık etmeyi kabul ettiğini resmen açıkladıktan birkaç saat sonra, büyük bir tantanayla İsrail'e karşı 5 yaptırım uygulayacağını ilan eden AKP
hükümetinin, bu yaptırım kararıyla neyi amaçladığı tartışılıyor.
Bu karar kuşkusuz tek bir nedene bağlanamaz. Birinci ve doğrudan nedenin, İsrail'in Mavi Marmara katliamı konusunda hak ve adalet duygusunu isyan
ettiren, bu arada AKP hükümetinin hiçbir politik beklentisine yanıt vermeyen faşist tutumu olduğu söylenebilir.
Amerikan
emperyalizminin Türkiye masası sorumlularından Henri Barkey, 3
Eylül 2011 günü Anadolu Ajansı'na yaptığı değerlendirmede,
Türkiye'nin, İsrail'e yönelik yaptırımlarla, "Libya ve Suriye konularında Arap dünyasında hasara uğrayan imajını da düzeltmek istediğini" belirtiyor. Bilindiği gibi, AKP
yandaşları, Türkiye'nin Libya ve Suriye'de emperyalizmin safında
kılıç sallayarak Arap halklarının gönlünü kazandığını ve
saygınlığını arttırdığını iddia ediyor. Barkey,
emperyalizme taşeronluk politikasının saygınlık
kazandırmadığını, saygınlığın kırıntılarını bile yok
ettiğini biliyor. AKP'nin, Filistin'i ve Suriye topraklarının bir
kısmını işgal altında tutan, Lübnan'a saldıran, emperyalizmin
karakolluğunu yapan İsrail'e karşı mücadele görüntüsü
vererek Arap halklarının aklını çelmek istediği düşünülebilir.
Dinci-milliyetçi bir yaklaşıma sahip olan, ABD ve Avrupa'nın
bölgedeki kâhyalığına soyunarak yeni Osmanlıcı yayılma
hevesini açığa vuran AKP'nin ve temsil ettiği kapitalist
oligarşinin, işbilir patronlar olarak, İsrail karşıtı görüntü
vermenin Arap kitleleri arasında saygınlık kazanmak için önemli
olduğunu sezdikleri bellidir.
Üçüncü neden,
İsrail'in Kıbrıs'la münhasır ekonomik bölge anlaşması
imzalaması ve bu bölgede doğalgaz çıkarmak için işbirliği
yapmasıdır. AKP hükümetinin, İsrail'i ve doğalgazı çıkarmaya
talip olan Amerikan Noble Energy şirketini sıkıştırmayı ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye'nin bu projeden
dışlanmasını engellemeyi amaçladığı söylenebilir.
Dördüncü neden,
gün geçtikçe Türkiye halklarını daha çok işsizliğe, daha çok
yoksulluğa, daha çok yolsuzluğa mahkûm eden AKP'nin İsrail
karşıtı söylemle bütün bunları gözlerden gizlemeyi
amaçlamasıdır. AKP, "Batı'nın şımarık oğlanı İsrail'e
kafa tutan kahraman hükümetimiz" imajıyla halk kitlelerinde
sahte bir tatmin duygusu yaratma çabası içindedir.
Beşinci neden,
AKP'nin, füze kalkanı projesine yataklığı kabul ederek Türkiye
ve bölge halklarına karşı çok ağır bir savaş suçu işlediğini
örtbas etme kaygısıdır. Öncelikli hedeflerinden biri İsrail
sömürgeciliğini ayakta tutmak olan füze kalkanı projesi, AKP'nin
sadece genel olarak emperyalizmin değil, özel olarak siyonizmin de
işbirlikçisi olduğunu açık seçik ortaya koyuyor. AKP bu
gerçeğin kitlelerce kavranmasını şu ya da bu ölçüde
engellemeden ayakta kalamaz.
AKP'nin İsrail'e
karşı yaptırım kararı, esas olarak ülke ve bölge halklarını
yanıltmayı amaçlayan bir manevra olsa da, Amerika, Avrupa Birliği
ve NATO'nun bölgedeki en önemli uzantısı olan İsrail ile Türkiye
egemenleri arasındaki bu anlaşmazlık, bölgede kaosu
derinleştiriyor ve belirsizlikleri çoğaltıyor.