
AKP, üniversite öğrencilerinden harç alma sistemini torba yasayla gerçek bir haraç sistemine çevirdi. Alt sınıflardan tekrar alınan dersleri karaborsa mal düzeyine taşıyan yasa değişikliği, büyük sermaye ve devletteki uzantılarının eğitim düzenini
ticarileştirme, emekçi halk çocuklarını yüksek öğrenimden mahrum bırakma yolunda ne kadar pervasızca hareket ettiklerini gösteriyor. Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şubesi'nin konuya ilişkin açıklamasını okurlarımıza sunuyor, bütün
halkı AKP'nin gençliğe yönelik yeni soygununa karşı mücadeleye çağırıyoruz.
***
Yalanda "Ustalık",
Üniversitede "Müşteri" Dönemi
Her
yıl öğrencilerden yükseköğretim maliyetine katılmaları için
alınan harçlara ilaveten bu yıl yeni bir haraç sistemine
geçilmiştir. Yeni sistemde alt sınıflardan tekrar alınan her
ders için ayrı fiyatlandırmaya gidilmekte ve uygulamada fahiş
miktarlar ortaya çıkmaktadır. Üstelik bu gelişmeler, "üniversite
harçlarına zam yapılmayacak" açıklamalarının gölgesinde
yaşanmaktadır.
Örneğin 2005 yılında üniversiteye
girmiş ve alt sınıflardan ders alan bir öğrenciye sadece bir
dönem için 1500 TL'lik bir harç hesaplanmıştır. Yine 2008'de
afla üniversitesine dönen bir öğrenci ise 187 TL'lik harç ile
birlikte toplamda yaklaşık 600 TL harç ödemek zorunda
bırakılmıştır.
AKP'nin "vergi affı" olarak
sunduğu torba yasanın içerisinden emekçilerin, kadınların ve
gençlerin haklarına yönelik saldırılar hız kesmeden uygulamaya
konulmaktadır. Son örneğini üniversite harçlarında gördüğümüz
uygulama ile AKP milyonlarca üniversite öğrencisini ve aileleri
ciddi bir maddi yükün altına sokmakla kalmayıp, yükseköğretim
sistemini tamamen ticarileştirmiştir.
Bilindiği üzere
AKP, torba yasa değişikliği içerisindeki yükseköğretime dair
düzenlemeyi "artık üniversitelerden atılma kalkacak" diye
topluma duyurmuştu. Ancak düzenlemenin asıl amacının ne olduğu,
üniversitelerine kayıt yenilemeye giden öğrencilerin, bir bütün
olarak eğitim hizmeti değil, tek tek ders satın almaları
gerektiğini öğrendiklerinde ve adeta faturalandırılmış harç
miktarları ile karşılaştıklarında anlaşılmıştır.
Durmak
Yok Sömürüye Devam!
2011/2174 sayılı ve 30/6/2011 tarihli
Bakanlar Kurulu Kararı'nın 22. maddesi ile daha önceden de
uygulanan "üniversitelerin özellikleri, öğrenim dallarının
nitelikleri ve süreleri göz önünde tutularak fakülte,
yüksekokul, enstitü ve bölümler itibarıyla yüzde 30 oranına
kadar artırmaya üniversite yönetim kurulları yetkilidir"
düzenlemesi yinelenmiştir. "Her ile bir üniversite" diyenlerin
açtıkları üniversitelerin alt yapı, fiziki koşulları ve sahip
oldukları donanımlar göz önüne alındığında üniversite
yönetim kurullarının harç miktarlarını artırarak maliyetlerini
öğrencilerin üzerinden karşılaması kabul edilebilir bir durum
değildir.
Hesaplama Nasıl Yapılmaktadır?
Birçok
üniversiteyi kapsayan araştırmamız, öğrenci işleri daire
başkanlıklarının uygulamanın nasıl gerçekleşeceğine dair bir
bilgilerinin olmadığını göstermiştir. AKP, torba yasa ile
farklı konularda düzenlemelere giderek kamuoyunun dikkatini dağıtma
noktasında amacına ulaşmıştır. Birçok öğrencinin değişikliği
yeni fark etmesi dışında, sistemi uygulayacak personel dahi
düzenlemelere dair net bir bilgiye sahip değildir.
Üniversiteden
atılmanın kaldırıldığına dönük ifadelerin gerekçesi olarak
sunulan değişikliklerle 2547 sayılı kanunun 44. maddesinin c
bendinde ifade edilen azami süreler ön lisans için dört, lisans
için yedi, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren
programlar için dokuz, yüksek lisans için üç ve doktora
programları için altı yıl olarak belirlenmiştir.
Bu
süreler göz önüne alındığında azami süresi içindeki
öğrenciler için 2547 sayılı Kanunun 46. maddesinin ilgili bendi
aşağıdaki değişiklik gerçekleştirmiştir.
ç.
44 üncü maddenin (c) fıkrasındaki süreler içinde aynı
yükseköğretim kurumundaki öğrenimi sırasında bir derse üçüncü
defa kayıt yaptırılması halinde, ilgili dönem için öngörülen
katkı payı ya da öğrenim ücretinin yanı sıra bu maddenin (c)
fıkrasına göre hesaplanan kredi başına ödenecek katkı payı
veya öğrenim ücreti; dersin alınacağı dönem için belirlenen
kredi başına katkı
payı veya öğrenim ücretinin yüzde elli fazlası, dördüncü
defa kayıt yaptırılması halinde yüzde yüz, beşinci veya daha
fazla defa kayıt yaptırılması halinde ise yüzde üçyüz fazlası
ile hesaplanır.
Bu
değişikliğe göre bir derse üçüncü defa kayıt yaptırılması
halinde başlayan ve sonrasında da yukarıdaki madde hükmünün
uygulandığı bir sistem oluşturulmuştur. Yani bugüne kadar
alınan dönemlik katkı payına ilaveten ayrı bir fiyatlandırma
mekanizması kurulmuştur. Katkı payına eklenen ve katkı payının
dönem derslerine oranlamasıyla oluşturulan ve bir üniversite
öğrencisinin kredi başına fiyatlandırma ile bir dersi üçüncü
alışta yüzde 50, dördünce alışta yüzde 100, beşinci veya
daha fazla aldığında yüzde üçyüz şeklinde artan oranlarda
fazladan katkı payı ödeyeceği bir sistem getirilmiştir. Daha
açık ifade etmek gerekirse 3. senesindeki bir öğrenci birinci
sınıftan, alttan aldığı ders kredisi oranında katkı payına
ilaveten ayrı bir bedel ödeyecektir.
Azami süresini
tamamlamış öğrencilere uygulanacak olan sistemde ise söz konusu
fiyatlandırma oranları daha da artırılarak yine 2547 sayılı
Kanunun 46. maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
d.
44 üncü maddenin (c) fıkrasındaki süreler içinde öğrenimin
tamamlanamaması halinde, her bir ilave ders için kredi başına
ödenecek öğrenci katkı payı veya öğrenim ücreti; dersin
alınacağı dönem için bu maddenin (c) fıkrasına göre
belirlenecek olan kredi başına katkı payı veya öğrenim
ücretinin yüzde
yüzü, ikinci defa kayıt yaptırılması halinde yüzde ikiyüzü,
üçüncü defa kayıt yaptırılması halinde yüzde üçyüzü,
dördüncü ve daha fazla defa kayıt yaptırılması halinde ise
yüzde dörtyüzü olarak hesaplanır.
Paran
Varsa Okursun, Yoksa
Üniversitede okumanın maddi yükünün
giderek arttığı bir dönemde, yetersiz düzeyde barınma ve burs
hizmetinin veriliyor olması, özellikle alt ve alt-orta sınıfa
mensup öğrencileri okurken çalışmaya itmekte ve kimi zaman iş
arayışını yükseköğretim ihtiyacının önüne geçirmektedir.
Başbakan Erdoğan'ın sürekli olarak istatistiklerle cilaladığı
burs ve barınma hizmetinin üniversite öğrencilerinin
ihtiyaçlarının karşılamasından çok uzak olduğu ise su
götürmez bir gerçektir. Dolayısıyla ailesine maddi olarak yük
olmak istemeyen ya da harcamalarını karşılamakta maddi
yetersizlik içerisinde bulunan bir gencimiz, daha eğitim-öğretimini
tamamlamadan çalışmak zorunda kalabilmektedir. Ayrıca bu
düzenleme ile gençlerimizin, çeşitli cemaatlerin kontrolü ve
denetimi altında bulunan yurtlara mahkum edilmesi de
sağlanmıştır.
Getirilen düzenleme ile böylesi
gerekçelerle derslerinde başarısız olan öğrencilerin içinde
bulunduğu durum daha zorlaştırılmakta ve üzerindeki baskı daha
fazla artırılmaktadır. Bu düzenleme fiili olarak, birçok kişinin
katkı payı adı altında toplanan har(a)çlarla üniversite
eğitim-öğretimine son vermeye kadar gidebilecek ve onları eğitim
hakkından mahrum bırakabilecek bir konumdadır. Kaldı ki 2011/2174
sayılı ve 30/6/2011 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı'nın 2.
maddesinde "süresi içinde katkı payı veya öğrenim ücretini
ödemeyenler ve mazeretleri ilgili yükseköğretim kurumunun yönetim
kurulunca kabul edilmeyenler, o dönem için kayıt yaptıramaz ve
öğrencilik haklarından yararlanamaz." ifadesine yer
verilmiştir.
Öğrenciler Arasındaki Rekabet
Kalıcılaştırılmak İstenmektedir
2011/2174 sayılı ve
30/6/2011 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı'nın 6. maddesinde ifade
edilen "başarı ortalamasına göre dönem sonu itibarıyla
yapılacak sıralamada ilk yüzde 10'a giren birinci öğretim
öğrencileri, bir sonraki dönemde ödeyecekleri öğrenci katkı
payının yarısını öderler" şeklindeki düzenleme ile de
öğrenciler arasındaki rekabetin kalıcılaşması amaçlanmaktadır.
Söz konusu piyasalaştırma mekanizmasının, derslerin öğretim
elemanları ile öğrencileri karşı karşıya bırakma ihtimali ise
son derece yüksektir. Nihayet fatura yine, parasız ve nitelikli
yüksek öğrenim hizmeti bekleyen milyonlarca genç insana olduğu
kadar, üniversite emekçilerine, bilim insanlarına da çıkarılmaya
çalışılmaktadır.
Soruyoruz!
Gerçekleştirilen
düzenleme ile öğrencileri çalışmaya teşvik etmek isteyenlere,
"onlar da derslerinden kalmasın, okullarını zamanında bitirsin"
diyenlere soruyoruz:
· Her fırsatta milli iradenin
kutsallığından ve "ileri demokrasiden" bahsedenler üniversite
öğrencileri hakkında bir karar alırken neden onların iradesine
başvurmamıştır?
·Yükseköğretime dair izlenen politikalarda
üniversite bileşenlerinin demokratik katılımına neden izin
verilmemektedir?
· Maddi imkânları yetersiz olan gençlerimizin
okumaya hakkı yok mudur?
· Kredi Yurtlar Kurumu tarafından
verilen burslarla bir üniversite öğrencisinin bir işe ihtiyaç
duymadan Türkiye'nin her yerinde okuyabilmesi mümkün müdür?
·
Akademisyenler ile öğrenciler arasındaki ilişkinin harçlar
üzerinden şekillenebilme ihtimalini oluşturan bir sistemde
eğitimin niteliği zarar görür mü?
·YÖK, üniversiteyi
sadece diploma veren meslek edindirme kursu olarak mı
görmektedir?
Bilinmelidir ki sendikamız Eğitim Sen bu
uygulamaya karşı gerekli hukuki adımları atmakla kalmayıp, tüm
örgütlü gücüyle parasız ve kamusal eğitim talebi etrafında
mücadelesini sürdürecektir. Eğitim Sen olarak öğrencilerimizin
katkı payı adı altındaki har(a)çlarla müşterileştirilmesine,
üniversitelerin şirketleştirilmesine asla izin vermeyeceğiz.