
James Petras
Uruguay'da yayın yapan CX 36 Radio Centenario isimli radyo istasyonundan Efraín Chury
Iribarne'nin James Petras ile 29 Ağustos 2011 tarihinde yaptığı haftalık söyleşi
Chury: Her zaman olduğu gibi yapmakta olduğun analizler ile başlayalım, elbette konu eksikliği çekmeyeceğin gerçek, bu yüzden konuşmayı sana
bırakıyorum.
Petras: Bugün Libya'ya karşı
yürütülen savaş hakkında biraz uzun konuşacağım. Her şeyden
önce bunun bir diktatörlük rejimi ile ona karşı ayaklananlar,
isyancılar veya savaşçılar arasında yaşanan bir çatışma
olmadığını söylemek istiyorum.
Bunun NATO'nun (yani
ABD, Kanada ve merkez ya da Batı Avrupa ülkelerinin) bir savaşı
olduğunu vurgulamalıyız. Aksini düşünmek için hiçbir neden
yok.
Uçaklar, gemiler, tanklar ve toplarla Libya ordusunun
komuta yerlerini ve bütün bir altyapıyı tahrip eden, yüz
binlerce deniz ve hava saldırısından NATO sorumludur. Petrol
merkezleri, evler, mahalleler, yollar, elektrik ve su tesisleri imha
edildi, ekonomi felç olmak üzere. İsyancılar' diye
adlandırılan paralı güçlerin sahip olduğu silahlardan NATO
sorumlu. Bunlar kesinlikle isyancı değil, bunlar NATO'nun
politikasıyla uyum içinde olanlardır. Bunlar ABD, İngiltere,
Fransa ve NATO'nun özel kuvvetleri tarafından yönetilen paralı
askerlerdir.
Paralı askerleri yöneten NATO güçlerinin tam
desteği olmadan Trablus'un işgal edilmesinin ve bu savaşı
kazanabilmelerinin hiçbir imkânı yoktur. NATO başdanışmandır.
Bu savaşı NATO finanse etmektedir. Arap Birliği ve Birleşmiş
Milletler'deki oylamalarda istediğini alan, diplomasiyi kontrol
eden NATO'dur. Ekonomik yaptırımları uygulatan NATO'dur.
Savaşmakta olan paralı askerleri isyancılar gibi gösteren sahte
tablo yaratarak kitle iletişim araçlarının propagandasını
kontrol eden de NATO'dur.
Paralı askerlerin sadece NATO
saldırılarıyla ilerlediklerini söyleyebiliriz. Şayet, NATO'nun
desteği olmasaydı, bu paralı askerler bir hafta belki de bir ay
dayanamazlardı. Herhangi bir askeri yeteneğe sahip değiller, bir
tutarlılıkları yok. Hatta bu ayaklanmanın ilk günlerinde,
Bingazi şehrinin eteklerinden 30 kilometre öteye gidemiyorlardı.
Bu savaş doğası gereği emperyalist bir savaştır ve
saldırgandır; ki, Arap dünyasındaki tüm halk ayaklanmaları
üzerinde olumsuz etkileri vardır.
Peki, NATO neden bu
saldırıyı başlattı? Bunu şunun için soruyorum: ABD ve
Avrupa ülkeleri 2010 yılının sonlarına kadar Kaddafi ile
anlaşmalar imzalıyorlardı. Hatta askeri anlaşmalar yapıyorlardı
-Kaddafi'nin polis ve askerlerini eğitiyorlardı- ve petrol arama
anlaşmaları imzaladılar. Kaddafi'nin oğlunu Washington'a
davet ettiler. Bush Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı Condolezza
Rice, Libya'yı ziyaret etti ve Kaddafi'yi kucakladı. O halde,
niçin birkaç ay içinde geri dönüş yaptılar?
Petrol
nedeniyle değil, zaten içerdeydiler. Kaddafi rejiminde herhangi bir
değişiklik yoktu. Hatta Batıya doğru kayan bir çizgide, az bir
değişiklik yapılmış ve terörizme karşı savaşa daha fazla
destek veriliyordu. Dışişleri Bakanı Clinton, ülkenin
doğusundaki İslami kökten dinci güçleri bastırdığı için
Kaddafi'yi alkışlamıştı. Ve bunlardan altı ay sonra,
Washington ve Avrupa, aynı Müslüman teröristleri destekliyor.
Şimdi, bu ters politikayı ve bu değişimi nasıl açıklarız?
Ben bir varsayımda bulunacağım, Arap dünyası içindeki
ayaklanmalar; Mısır, Tunus, Bahreyn, Yemen ve diğer tüm
ülkelerde, Washington'un kuklalarının devrilmesiyle sonuçlandı
ve bütün Ortadoğu'da ABD ve İsrail etkisi sorgulandı.
Bu
anti-emperyalist halk atağı karşısında, Batı dünyası, ABD,
Fransızlar, İngilizler karşı bir saldırı başlatma kararı
verdiler ve Mısır'da iktidara askeri cuntayı getirdiler; Tunus
hükümetinde küçük bir yönetim değişimi yaptılar; Suudi
Arabistan'ın hareketi bastırmak için yaptığı Bahreyn işgalini
desteklediler; iktidarda kalması için Yemen'de Ali Abdullah
Salih'i desteklediler. İşte bu karşı saldırıya Libya işgalini
de dâhil etmek zorundayız; çünkü bu, emperyalist karşı
saldırının sadece bir parçası değil, aynı zamanda diğer
ülkelerin isyancılarına bir mesaj gönderme kararıdır: eğer
bağımsız bir rejim kurmaya kalkarsanız, Libya'da ortaya çıkan
sonuçlara katlanırsınız.
Peki, Libya'da ortaya çıkan
sonuçlar nelerdir?
Siyasi kurumların, ekonominin ve
toplumun toptan imhasıdır. Çünkü Libya'daki savaş petrolü
ele geçirme savaşı değil. Zira aynı anti-Kaddafi uzmanların
söylediğine göre, bu ülkeyi yeniden inşa etme, en az on yıla
mal olacak. O halde, kaybettikleri petrollere tekrar kavuşmak bir on
yıl sürecek; vasıflı işçi ve petrol altyapısı bulamayacaklar.
Bu yanık toprakların savaşı, Kuzey Amerikan
İmparatorluğunun ve Avrupa'nın düşüşte olmadığına dair
bir mesaj; yeni savaşlar başlatmak için irade eksiklikleri yok. Bu
bir mesaj, onlara, eğer bizi dışarıda bırakmayı
düşünüyorsanız, Libya'daki gibi bir soykırıma
katlanacaksınız, bunu not edin', diyorlar.
Motivasyon:
NATO'nun Libya'ya karşı yürüttüğü soykırım politikasının
arkasındaki itici güç, yıkılan imajını eski durumuna getirme
ve imparatorluğunu pekiştirme çabasının bir biçimidir.
Bizim
neler yapabileceğimize bakın, herkesin desteklediği bir işgale
sahibiz, hatta radikal sol ve Marksistleri kandırabiliriz,
Wallerstein, Samir Amin gibi, ya da bizim kuklalarımız olan paralı
askerleri destekleyen tüm bu insanlar gibi. Ve dünyanın demokratik
isyancıları, siz ne yapabilirsiniz ki? Batıyla dayanışmanız
yok. Bizi arkalayan medyaya sahibiz'.
Libya'daki savaşta
söz konusu olan budur. Geri dönüşü açıklamanın başka bir
yolu yok. Çünkü savaştan daha birkaç ay önce Kaddafi ile her
türlü ikili anlaşmalar imzalanmıştı.
2010 ile 2011
Mart'ındaki işgal arasında geçen sürede eklemlenen faktörler
nelerdir? Niçin değişti bu panorama? Tek mantıklı açıklama
halk ayaklanmalarıdır ve halk ayaklanmalarının içindedir;
emperyalistler kuklalarının kaybetmesi, iktidarlarını geri almaya
yeterli emperyal kapasitelerinin olmayışı ve imajlarının
lekenmesinden duydukları korku ile bir karşı saldırı
başlatmıştır.
Benim, Libya'da yaşanan duruma ilişkin
yorumum işte bu.
Şimdi, tüm ilerici medyada
Arjantin'de Página 12, Meksika'da La Jornada, vb
"insani çıkarlar"
"isyancılar" olarak adlandırılan
paralı askerlerin fotoğrafları var, Onları "silahlı gençler"
gibi gülümserken gösteriyorlar, Beyaz Saray'ın Che
Guevara'larıymış gibi
Bu tür şeyler zararlıdır. Bu, bizim
sol dediğimiz medyanın çürümüş olduğunun da bir ifadesidir.
Alternatif bilgiyi sadece İnternetten alıyoruz. Sadece,
hayatını riske atan birkaç gazetecinin büyük bir cesaretle,
birkaç araştırma kaynağından aldıkları haberleri bize
göndermesiyle NATO'nun gerçek katliamlarını görebiliyoruz.
Bu savaş tüm yönleriyle, NATO'nun tam katılımını
gösteren bir gerçek, onu Libyalı "isyancıların" bir
zaferiymiş gibi gösteren herhangi bir çabayı hükümsüz kılar.
Bu tamamen yanlıştır. Bu, büyük yalanlardan biridir. Zira
tümüyle NATO tarafından kontrol edilmekte olan bu savaşın tüm
yönlerini tek tek sayabiliriz. Ve onlar Kaddafi sonrası süreci de
kontrol etmeye çalışacaklar.
Yaşlı Batı
Avrupa ABD'nin bir uydusu, elbette biz NATO'dan söz ettiğimiz
zaman doğal olarak ona yabancı olmayan ABD'den konuşuyoruz
demektir.
Evet, büyük ölçüde. Fakat bu genel
geçer doğru içinde, savaşta inisiyatifi taktiksel olarak
Fransızlar, özellikle de Sarkozy aldı; sonra Cameron ve daha sonra
Berlusconi ve Obama. Bu savaşın sonuçları hakkında şüpheleri
vardı. Ben Fransızların, savaşın sonuna ulaşacakları konusunda
İngilizlerden daha fazla ikna olduklarını düşünüyorum. Ama
Libya'nın ulusal ordusunun cesaretini ve kahramanlığını, hâlâ
direnmeye devam eden Kaddafinin direnme cesaretini kabul etmediler.
Savaş bu yüzden genişledi. ABD savaşa biraz daha geç girdi fakat
bir kez ve güçlü bir şekilde müdahale etti.
Bu savaşın
doğası üzerinde durmak istiyorum. Sadece askeri tesislerin değil,
hastanelerin, okulların, mahallelerin bombalandığı son derece
yıkıcı bir savaş oldu. Hastanelerdeki ölüler bunu gösteriyor.
Medya Kaddafi birliklerinin "canavarlıklarını" vurgulayarak
çok önemli bir rol oynadı. Trablus caddelerinde akan kan, paralı
askerlerin terörü, yaygın cinayetler BBC'nin, El Cezire'nin
haberlerinde yok, CNN'de bir röportaj yok. Yalnızca Kaddafi'nin
infaz mangasından ya da bir takım vahşetlerinden bahsediyorlar.
Ama büyük resimde Trablus'un sokaklarından kan akıyor
çünkü toplu katliamlar var, kentin her alanında her saat infazlar
var. Bu savaş, Batı dünyası ve El Kaide'nin yinelenen
ittifakının ve köktendincilerin bir intikam savaşıdır.
Tıpkı
Afganistan'da laik ve bağımsız hükümete karşı Washington'un
silahlandırdığı köktendinciler gibi; şimdi, altı ay önce
Washington'un kınadığı aynı teröristler, Trablus'taki
işgalin ana güçleri.
Libya hakkında
söylediklerin bizim için çok ilginç. Fakat şu anda ABD
ekonomisi, kriz nasıl gidiyor?
Bu aşamada, kamu
sektöründe büyük bir belirsizlik durumu var. Merkez Bankası'nda
işsizliği ve durgunluğu aşmak için yeni hiçbir proje yok.
Durgunluk egemen faktör olmaya devam ediyor. Ekonomide hiçbir
toparlanma yok. Hatta Wall Street'in tahminlerine göre yılsonuna
kadar negatif bir büyüme, bir durgunluk içinde geçme olasılığı
yüzde 60. Büyük belirsizlik, Wall Street'te spekülasyonu
etkiledi. Bunun için her gün aşağı ya da yukarı, yüzde üç-dört
oranında dalgalanmalar oluyor. Burada insanlar hâlâ durgunluğu
hissediyorlar, hiç kimse düzeldiğimize inanmıyor. Hâlen yaygın
bir düş kırıklığı var. Bu Başkan Obama'yı etkiliyor,
istihdam ve ekonomik sorunlara odaklı demagojik bir söylev vermesi
bekleniyor.
İstihdam yaratmak için bir proje kotarmaya
çalıştığı söyleniyor ama hiç kimse Obama'ya inanmıyor.
Yeni bir şey tasarlama yeteneği olmadığına, sadece Wall
Street'in ve spekülatörlerin bir oyuncağı olduğuna
inanıyorlar.
Burada, ekonomik krizden çıkmak için hiçbir
olumlu proje yok. Biz, büyük ihtimalle bu bozuk ekonomiyle devam
edeceğiz, dikkat dağıtıcı şeylerle oyalanarak: Libya'dan
avuntular, bir askeri zafer, yüceltilen "isyancılar"
Dün
kasırga krizi vardı, destek kapasite yetersizliğinden dolayı
40'tan fazla insan hayatını kaybetmesine rağmen insanları
korumak için büyük bir sivil savunmaya sahip olduğumuzu
söylüyorlar. Yiyecek ekmeği olmayan, tam bir sirk. Bu Roma
İmparatorluğu'nun kriteri, ancak ekmeksiz.
Evet,
ama yiyeceksiz. Petras, Şili'de ortaya çıkan toplumsal devinimi
ve öğrenci hareketlerini nasıl buldun?
Tutarlı ve
dürüst dinamiklerin, bütün bir sol jenerasyonunun yenilenmesidir.
Bunlar sadece öğrenci değil. Tutarlı bir solun gelecekteki
liderleri. Sosyalist, Hıristiyan demokrat koalisyonun, Pinochet ile
yaptığı anlaşmaya bağlı olarak toplumun sosyal dönüşümü
sağlanamadı (eğitimin özelleştirilmesine ilişkin yasa Pinochet
döneminde çıkarıldı ve bu bugüne kadar sürdürüldü. Bu
süreçte ülkeyi Sosyalist, Hıristiyan Demokrat denilen birçok
partinin bir araya gelmesinden oluşan Koalisyon yönetti; ç.n).
Eğitimin özelleştirilmesinin desteklenmesi, özel üniversiteler,
eğitimin yerelleştirilmesi yüksek maliyeti vurguladı. Ancak genel
olarak öğrenci hareketi Şili toplumuna yeni bir ivme kazandırıyor.
On yıl önce Şili'ye gitmeyi bıraktım çünkü çok
kapalı bir toplum, çok bastırılmış, çok kariyerist ve çok
bozuk bir sol var; Sosyalist Parti, Komünist Partisinin çevresi
gibi. Yeni arabalarını ve ikinci evlerini gösteren, tüm sonradan
görmeler bu toplulukta toplanmış.
Bu yeni jenerasyon, alt
orta sınıftan gelen öğrenciler, halk kökenliler, hatta orta
sınıftan; bu hareket yalnızca Piñera'ya karşı değil, önceki
tüm politikalara da karşı: Bachelet'in, demokratların, Lagos'un
ve tüm bu satılmış insanların, Allende'nin mirasına ihanet
edenlerin
Bu hareket yeni bir bağlamda Allende'nin
ruhunun tekrar canlanmasıdır. Mücadele sadece eğitim alanı ile
sınırlı değil: Şili toplumuna yeni değerler verme çabası ve
tüm emperyalist neo-liberal dünya için bir "model". Şili,
diğer ülkeler ve Arjantin'de neo-liberalizmin, modifikasyonu,
kısmi çöküşünden sonra son bir örnek olarak kaldı. Bu öğrenci
hareketi, şu kokuşmuş sola başka alternatiflerin de olduğunu
söylemekte, Uruguay'da "Frente Amplio", Şili'de "la
Concertación" hareketi gibi.
Bir kez ekonomik patlama
zayıflatmaya başlamasın, önümüzdeki yıllarda Uruguay, Brezilya
ve diğer ülkelerde, militan solda iyileşme belirtileri
görebiliriz.
Bizim için çok önemli olan
konuları analiz etmen nedeniyle seni kutlarım. Sana, Radio
Centenario ekibi ve dinleyiciler adına teşekkür ederim. Seni
kucaklarım, gelecek pazartesiye kadar hoşça kal.
Çok
teşekkürler. Biraz taze kişniş, benim bahçemin sulu domatesleri
ve büyük bir marul ile yapılan salatadan yararlanmak ve tadını
çıkarmak için keşke burada bizimle olabilseydiniz.
Çev.:
Atiye Parılyıldız (13
Eylül 2011 günlü sendika.org sitesinden alınmıştır).