Tarih: 15.09.2011 |  Haberler
Aklımıza hakaretin sonu yok.

Habertürk gazetesinde yanda gördüğünüz haber çıktı. Haberin başlığı doğrudan ilgimizi çekiyor, çünkü, komşumuz Suriye'ye karşı emperyalist komplonun giderek dozunu arttırdığı bir dönemde Beşşar Esad'a seslenmiş.

Ama, haberin içeriğine bakınca insan bir an kendini tüm gerçeklerin ters yüz edildiği karşıütopya 1984 romanında gibi hissediyor.

Şeriatçı Arap ülkeleri Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman tarafından oluştulup Arap Nato'su olarak nitelenen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) toplantısında bu ülkelerin dışişleri bakanları tarafından bir çağrı yapılmış. Çağrının özeti, Beşşar Esad'ın "ölüm makinesini derhal durdurması" ve "ciddi reformlar yapması" doğrultusunda.

Önceleri ekonomik işbirliğini desteklemek üzere kurulan KİK, daha sonra Yarımada Kalkan Gücü olarak bilinen 50 bin kişilik bir ordu beslemeye başlamıştı. Asker sayısının da 2012 yılına kadar 150 bine çıkartılması hedefleniyor. Tabii ki bu kadar askerin asıl hedefinin Arap halkları arasında yükselen özgürlük ve devrim rüzgârının kendi despotik ve karanlık ülkelerine gelmemesini sağlamak olduğu biliniyor.

Şeriatla yönetilen bu devletlerin ortak özelliği, tümünün de emperyalizmle içiçe yaşamaları. Zengin petrol paraları ucuz kredi olarak ABD ve Avrupa bankalarında yatar. O paralarla tahviller alınır, batık bankaların finansmanında kullanılır. O paralarla hiç gereği yokken Fransa'dan, İngiltere'den ve ABD'den milyarlarca dolarlık silahlar alınır. Bu ülkelerdeki bir avuç zenginin rahat yaşaması için karşı binlerce köle emeği kullanılır. Filipinlerden, yoksul Asya ülkelerinden tutun da bizim ülkemizden gelenlere kadar on binlerce insan oralarda üç kuruş paraya çalıştırılır. Her türden yolsuzluk haberi bu ülkelerden çıkar. Petrol şeyhlerinin gittikleri ülkelerde o paraların görgüsüzlüğüyle yıllardır yaptıkları dillere destandır.

Çağrıyı yapan ülkelerin temsilcileri Şeyh Halid bin Ahmet el Halife, Saud el Faysal, Yusuf bin Alavi bin Abdullah, Şeyh Muhammed el Sabah ve Şeyh Abdullah bin Zeyid el Nahyan'ın ünvanlarının "dışişleri bakanı" olmasına bakıp da seçimli olduklarını sanmayın lütfen. Bu isimlerin tümü de ta 1920'lerden beri iktidarda bulunan sülalenin fertleridir.

Bu ülkeler yaklaşık yüz yıldır şeriatla yönetiliyorlar.

Kadınlar bu ülkelerin kimisinde insan bile sayılmazlar, yanlarında bir erkek olmadan alışverişe bile çıkamazlar. Kadınların eğitimleri bile özel şartlara tabidir.

Sendika yasaktır. İnsan hakları söz düzeyinde bile yoktur.

Tekrar edelim, hepsinin de emperyalizme tam biat etmek gibi bir ortak özellikleri var.

Şimdi, aklımıza hakaret dediğimiz kısma gelelim.

Bu şeriatçı ülkeler, Ortadoğunun şu anda en laik ülkesi olan Suriye'ye karşı başlatılan emperyalist komplonun bir parçası olarak utanmadan "ciddi reformlar yap" diyebiliyorlar.

Ey Suriye, reform yap. Suriye halkı bu şeriatçıları ciddiye alıp da onların dediği şekilde reform yaparsa, neleri hayata geçirmelidir dersiniz?

Reform yap Suriye. Kendi ülkemizde parti bile yasak, sen de BAAS partisini dağıt.

Reform yap Suriye. Bizde kadınların okuması yasak, sen de yasakla.

Reform yap Suriye. Bizde bırak demokrasiyi, seçimleri, adımız bile Emirlik. Sen demokratik seçim yap, bütün sermaye gruplarının seçimlere girmesini sağla.

Reform yap Suriye. Bizde iktidar sadece bir ailenindir. Siz de delegasyon yoluyla oluşturulmuş partinizin seçimle belirlediği başkanlık sisteminden vazgeçin. Bizim gibi olun.

Bu listeyi istemediğiniz kadar arttırmak mümkün.

Suriye'de kadın erkek bütün yurttaşlar üniversite bitene kadar parasız okuyorlar. Yurtdışından gelenlere büyük öğrenim kredisi verilir. Eğitim, sağlık parasızdır. Ulaşım masrafı bize göre komik derecede düşüktür. Ülke rejimi anti emperyalisttir. Devrimcilerin dostudur. Kendi Kürt halkına karşı ayrımcılık yapmasına rağmen, Türkiye'li Kürtlere özellikle 12 Eylül döneminde yıllarca evsahipliği yaptı. Yetmişli yıllarda Türkiye'li devrimci örgütlerin ilk başvurduğu ülke idi. Filistin davasının en büyük savunucusudur. Daha da sayılabilir.

Eleştirilerimiz de acımasız olabilir. Ama, kendisini ilerici olarak niteleyen bir insanın en acımasız eleştirisinin bile bu yukarıda saydığımız şeriatçı ülkelere yapılacak eleştiriden daha zayıf olması da gereklidir.

İşte bugün liberali, AKP yanlısı, iktidarı almış bulunan dünün mazlum Müslüman muhafazakar partisi, sosyalist görünüp gizli emeller taşıyanları ile birlikte Suriye'ye karşı halkımızı kışkırtmaya çalışanların yol arkadaşı bu ülkeler olacaktır.