Habertürk
gazetesinde yanda gördüğünüz haber çıktı. Haberin başlığı
doğrudan ilgimizi çekiyor, çünkü, komşumuz Suriye'ye karşı
emperyalist komplonun giderek dozunu arttırdığı bir dönemde
Beşşar Esad'a seslenmiş.
Ama, haberin
içeriğine bakınca insan bir an kendini tüm gerçeklerin ters yüz
edildiği karşıütopya 1984 romanında gibi hissediyor.
Şeriatçı Arap
ülkeleri Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Umman tarafından oluştulup Arap Nato'su olarak
nitelenen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) toplantısında bu
ülkelerin dışişleri bakanları tarafından bir çağrı yapılmış.
Çağrının özeti, Beşşar Esad'ın "ölüm makinesini derhal
durdurması" ve "ciddi reformlar yapması" doğrultusunda.
Önceleri ekonomik
işbirliğini desteklemek üzere kurulan KİK, daha sonra Yarımada
Kalkan Gücü olarak bilinen 50 bin kişilik bir ordu beslemeye
başlamıştı. Asker sayısının da 2012 yılına kadar 150 bine
çıkartılması hedefleniyor. Tabii ki bu kadar askerin asıl
hedefinin Arap halkları arasında yükselen özgürlük ve devrim
rüzgârının kendi despotik ve karanlık ülkelerine gelmemesini
sağlamak olduğu biliniyor.
Şeriatla
yönetilen bu devletlerin ortak özelliği, tümünün de
emperyalizmle içiçe yaşamaları. Zengin petrol paraları ucuz
kredi olarak ABD ve Avrupa bankalarında yatar. O paralarla tahviller
alınır, batık bankaların finansmanında kullanılır. O paralarla
hiç gereği yokken Fransa'dan, İngiltere'den ve ABD'den milyarlarca
dolarlık silahlar alınır. Bu ülkelerdeki bir avuç zenginin rahat
yaşaması için karşı binlerce köle emeği kullanılır.
Filipinlerden, yoksul Asya ülkelerinden tutun da bizim ülkemizden
gelenlere kadar on binlerce insan oralarda üç kuruş paraya
çalıştırılır. Her türden yolsuzluk haberi bu ülkelerden
çıkar. Petrol şeyhlerinin gittikleri ülkelerde o paraların
görgüsüzlüğüyle yıllardır yaptıkları dillere destandır.
Çağrıyı yapan
ülkelerin temsilcileri Şeyh Halid bin Ahmet el Halife, Saud el
Faysal, Yusuf bin Alavi bin Abdullah, Şeyh Muhammed el Sabah ve Şeyh
Abdullah bin Zeyid el Nahyan'ın ünvanlarının "dışişleri
bakanı" olmasına bakıp da seçimli olduklarını sanmayın
lütfen. Bu isimlerin tümü de ta 1920'lerden beri iktidarda bulunan
sülalenin fertleridir.
Bu ülkeler
yaklaşık yüz yıldır şeriatla yönetiliyorlar.
Kadınlar bu
ülkelerin kimisinde insan bile sayılmazlar, yanlarında bir erkek
olmadan alışverişe bile çıkamazlar. Kadınların eğitimleri
bile özel şartlara tabidir.
Sendika yasaktır.
İnsan hakları söz düzeyinde bile yoktur.
Tekrar edelim,
hepsinin de emperyalizme tam biat etmek gibi bir ortak özellikleri
var.
Şimdi, aklımıza
hakaret dediğimiz kısma gelelim.
Bu şeriatçı
ülkeler, Ortadoğunun şu anda en laik ülkesi olan Suriye'ye karşı
başlatılan emperyalist komplonun bir parçası olarak utanmadan
"ciddi reformlar yap" diyebiliyorlar.
Ey Suriye, reform
yap. Suriye halkı bu şeriatçıları ciddiye alıp da onların
dediği şekilde reform yaparsa, neleri hayata geçirmelidir
dersiniz?
Reform yap Suriye.
Kendi ülkemizde parti bile yasak, sen de BAAS partisini dağıt.
Reform yap Suriye.
Bizde kadınların okuması yasak, sen de yasakla.
Reform yap Suriye.
Bizde bırak demokrasiyi, seçimleri, adımız bile Emirlik. Sen
demokratik seçim yap, bütün sermaye gruplarının seçimlere
girmesini sağla.
Reform yap Suriye. Bizde iktidar sadece bir ailenindir. Siz de delegasyon yoluyla
oluşturulmuş partinizin seçimle belirlediği başkanlık
sisteminden vazgeçin. Bizim gibi olun.
Bu listeyi istemediğiniz kadar arttırmak mümkün.
Suriye'de kadın erkek bütün yurttaşlar üniversite bitene kadar parasız
okuyorlar. Yurtdışından gelenlere büyük öğrenim kredisi
verilir. Eğitim, sağlık parasızdır. Ulaşım masrafı bize göre
komik derecede düşüktür. Ülke rejimi anti emperyalisttir.
Devrimcilerin dostudur. Kendi Kürt halkına karşı ayrımcılık
yapmasına rağmen, Türkiye'li Kürtlere özellikle 12 Eylül
döneminde yıllarca evsahipliği yaptı. Yetmişli yıllarda
Türkiye'li devrimci örgütlerin ilk başvurduğu ülke idi.
Filistin davasının en büyük savunucusudur. Daha da sayılabilir.
Eleştirilerimiz de acımasız olabilir. Ama, kendisini ilerici olarak niteleyen bir
insanın en acımasız eleştirisinin bile bu yukarıda saydığımız
şeriatçı ülkelere yapılacak eleştiriden daha zayıf olması da
gereklidir.
İşte bugün liberali, AKP yanlısı, iktidarı almış bulunan dünün mazlum
Müslüman muhafazakar partisi, sosyalist görünüp gizli emeller
taşıyanları ile birlikte Suriye'ye karşı halkımızı
kışkırtmaya çalışanların yol arkadaşı bu ülkeler olacaktır.