Tarih: 20.09.2011 |  Haberler
Petrol-İş sendikasında yeni bir dönem

Türkiye sendikaları arasında özel bir yeri bulunan Petrol-İş sendikası, 17 ve 18 Eylül 2011 tarihinde iki gün süren Genel Kurulunu yaptı. 5 kişilik merkez yönetim kurulunda iki değişiklik oldu. Genel başkan Mustafa Öztaşkın, dördüncü kez göreve getirildi.

Dört yılda bir toplanan genel kurulda 250 delege oy kullandı. Başkanlık için tek aday olan Öztaşkın, 151 oy aldı.

Genel Sekreterlik için yarışan iki kişi vardı. Birisi 1987 yılından beri merkez yöneticisi olan Mustafa Çavdar'dı. Çavdar, kürsüde komünist geçmişinden bahsetti. Halbuki, onlarca yıllık yöneticiliğinde bu özelliği kendisi için gençliğinde kalmış bir espri konusu olmaktan öteye gitmemişti. Rakibi olan Kocaeli şube başkanı Ali Ufuk Yaşar, tanınmış bir AKP'lidir ve delegeler arasında onun adaylığı için "AKP operasyonu" deniyordu. Seçimi AKP'li denen aday yirmi sekiz oy farkla kazandı.

Mali Sekreterlik için 3 solcu aday yarıştı. Mevcut başkana karşı İstanbul şube başkanı Reşat Tüysüz ve eski denetimci Muhlis Nergis aday oldular. Başkanlığı mevcut mali sekreter, ÖDP'li kimliğiyle bilinen, sosyalist aday İbrahim Doğangül on oy farkla yeniden kazandı.

Örgütlenme ve Eğitim Sekreterliği geçen dönemden beri Kürt hareketinden gelen Batman şubeden Nimetullah Sözen tarafından yürütülüyordu. Bu kez, karşısına solcu kimliğiyle bilinen Kırıkkale şube başkanı Recep Sefer çıktı. Konuşmasında Kürtlüğünü, barış talebini ve sosyalistliğini özel olarak belirten Nimetullah Sözen beş oy farkla yeniden kazandı.

Toplu sözleşmelerden sorumlu başkanlık, yıllardır eski Kocaeli şube başkanı Mehmet Güray tarafından yürütülüyordu. Güray sağ aday olarak çıkmıştı ve yıllardır da sendikadaki sağcıların temsilcisi olarak görülüyordu. Bu kez karşısına Adana şube başkanı, MHP'li Ahmet Kabaca çıktı. Buraya hiçbir solcu aday olmadı. Ahmet Kabaca on üç oy farkıyla seçimi kazandı.


Alınan kararlar

Bu genel kurulda, Türkiye sendikal hareketi için yenilik olarak nitelenebilecek pek çok olumlu karar alındı. Kimi tüzük değişiklikleri gerçekleştirildi. Önce kararlardan ve tüzük değişikliklerinden birkaç örnek gösterelim, daha sonra yeni seçilen merkez yönetim kurulu üyelerinin niteliklerine dair değerlendirmemizi yapalım.

Geleneksel olarak kongre sonunda çıkması beklenen sonuç bildirgesi yerine, bu kez, karar metinlerinin önceden yazılması ve bu metinlerin delegelerin onayına sunulması tercih edilmiş. Kararlar metnini daha önce delegelere yollanmış olmasına rağmen, yine de kongre esnasında tümü okundu. Delegeler de oy birliği ile kararları onayladılar. Genel Başkan Öztaşkın, konuşmasında, onaylanan bu kararların, örgüte yeni seçilecek olan merkez yönetim kurulunun yol haritasını çizdiğini söyledi. Yani, ilk kez, delegeler dört yıllık bir sürede merkez yönetiminin ne yapması gerektiğini önceden kararlaştırmış oldular.

Kararlara bakıldığında özelleştirmelerde ve sendikalar arası birlik konusunda Petrol-İş'in geleneksel tutumunun aynen devam ettiği görülüyor. Türk-İş üyesi kimi sendikalar arasında oluşturulan güç birliğine devam ve bu güçbirliğini genişletme kararı da bunlar arasında.

Kararlar ayrıntılı olarak sendikanın sitesinde de var. Tüm değişiklikleri okumakta yarar vardır.

Kararlar arasında, işçi sendikaları için kimi ilkler bulunuyor. Mesela ilk kez kadınlara dair çok net ve kesin ifadeler kullanılmış:

"Cinsiyet ayrımcılığına hayır!

Petrol-İş kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa karşıdır, toplumsal cinsiyet eşitliğine kararlılıkla bağlıdır. Sendikamız kadın işçilerin hem evde hem işte kadın olmalarından kaynaklanan farklı bir ezilme pratikleri olduğunun bilincindedir. Kadın politikası bu bilinç üzerinde şekillenir."

Kadınlara dair bu tavsiye kararlarının devamı olarak önerilen tüzük değişiklikleri de kabul edildi. Sendikanın görevleri arasına aşağıdaki madde eklendi:

"...Kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla toplumsal cinsiyet eğitimleri vermek, (...), kadın büroları ve komisyonları kurmak..."

Sendikanın vereceği disiplin cezaları arasına ise

"...kadına yönelik cinsel taciz, mobbing ve şiddet uygulayanlar" da eklendi. Buna ilaveten, "Kadına yönelik şikayetlerde, kadının beyanı esastır, karşı taraf aksini ispatla yükümlüdür" diye, taciz konusunda doğrudan kadını koruyan ve henüz hiçbir işçi sendikasının tüzüğünde bulunmayan bir hüküm kabul edildi.

Bunlara ek olarak, genel kurul kararları içinde, Kürt sorununa dair son yıllarda işçi sendikalarına hakim olan daha şoven tutumların aksine olumlu sayılabilecek öneriler yer alabildi ve bu hüküm de delegelerce kabul edildi:

"Kürt sorununda şiddetsiz ve barışçı çözüm

Petrol-İş ülkemizde toplumsal barışı tehdit eden Kürt sorununun şiddetten arınmış yöntemlerle, demokrasi ve barış zemininde çözülmesinin gerekliliğini savunur. Bugüne dek denenmiş ve tüm toplumu zehirlemekten başka bir işe yaramamış şiddet yöntemlerini reddeder. Toplumda kutuplaşma yaratan söylemlerin ve linç kültürünün yaygınlaşmasının karşısında yer alır.

Sendikamız, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle, yüzlerce yıllık kardeşlik duyguları zedelenmeden, her kesimin eşit haklara sahip olacağı ve bu hakların hukuksal düzenlemelerle garanti altına alınacağı bir zeminde, emperyal güçlerin müdahalelerine izin vermeksizin, ülke bütünlüğü korunarak çözülmesi için çabalar."

Hükümetlerin ve AKP'nin özelleştirme politikaları da tahmin edilebileceği üzere kararlar arasında yer almış. Petrol-İş, POAŞ, TÜPRAŞ ve PETKİM gibi alanlarında tekel konumunda bulunan tesislerinin kamunun malı olmaktan çıkartılıp özel sektöre devredildiği dönemde büyük mücadeleler vermişti. Alınan kararlar arasında, her ne kadar doğrudan Tüpraş, Petkim ve Poaş'ın adı geçirilmese de, daha önceleri sonuç bildirgelerinde muğlak ifadelerle yer bulabilen "yeniden kamulaştırmaların" dile getirilmesinin önemli bir tutum değişikliğine işaret olup olmadığını daha sonra göreceğiz:

"...Küresel krizle birlikte özelleştirme politikalarının yeniden sorgulanmaya başlandığı ve özelleştirmelerin yıkıcı sonuçlarının meydanda olduğu bir dönemde, bu politikaların hükümet tarafından sürdürülmek istenmesi kabul edilemez. Petrol-İş özelleştirmelerin hemen durdurulmasını savunur. ÖİB lağvedilmeli, toplumsal ve iktisadi ihtiyaçlar doğrultusunda kamulaştırmalar gündeme getirilmelidir..."

Petrol-İş'in, kıdem tazminatı ve işsizlik sigortası konularında her zaman işçileri savunan bir tutum aldığını biliyoruz. Bu kez delegeler, işsizlik sigortası için, bizim bilebildiğimiz kadarıyla, sendikalar arasında ilk kez olmak üzere işsizlik sigortası fonunun işçilere devredilmesini savunan bir karar almış oldu. Umuyoruz ki delegeler bugüne kadarki uygulamalara bakıldığında bütün "fon sistemini" değiştirebilecek bu kararın ne anlama geldiğini ve bu hakkı elde etmek için neler yapmaları gerektiğini biliyorlardır:

"İşsizlik sigortası fonu, sadece işsiz kalan işçilerindir. (...) İşsizlik Sigortası Fonu yönetiminin işçilere devredilmesini, alınacak idari kararlarda işçi temsilcilerinin kesin veto yetkisine sahipolmasını ve bunun için gereken yasal düzenlemelerin yapılmasını talep eder..."

Petrol-İş, sendikaların uzun yıllardır süregelen güç kaybını gidermek üzere defalarca örgütlenme kampanyaları yapmıştı. Bu kez, bu türden kampanyaları kalıcı hale getirecek kararlar da alınmış. Sendikanın öncelikleri arasına örgütlenme de vurgulu olarak girmiş. Zaten Öztaşkın da konuşmasında örgütlenmeye özel ve genişçe bir yer ayırarak genel merkezin tutumunu açılış konuşmasında belirtmişti.

"Örgütlenme öncelikli" bir yapı ve kültürü geliştirmek için gerekli idari yeniden yapılanmayı gerçekleştirmeyi; ihtiyaç duyulan istihdamı, araçları ve sistemleri oluşturmayı ve genişletmeyi hedefler. Örgütlenmesini geliştirmeye öncelik verdiği bölgelerde örgütlenme büroları açar ve bu büroları işbirliği yaptığı sendikalarla dayanışma içinde kullanır."

Örgütlenmesinde, uluslararası ilişkilerinde, eğitimlerinde, hatta toplu sözleşme politikalarında sermayeye, kapitalizme karşı tutum alacağını, olması gerektiği gibi, net olarak belirten sendika, iş "seçimlerde emekçilerin alacağı tutuma" gelince, aynı netlikte kararlar almaktansa nedense daha muğlak ifadeleri tercih etmiş. Kapitalist partileri dışlayan bir tutum almamış. İlkeli bir kapitalizm karşıtlığı ve sosyalist partilerin desteklenmesi yerine ortalama bir tutum almayı yeterli bulmuş:

"Petrol-İş'in genel seçimlerdeki tutumu emek hareketinin temel ilkelerine dayanır. Neo-liberal, özelleştirmeci yaklaşımlarısavunan, çalışma yaşamında sermayenin çıkarlarını koruyan partilerin ve iktidarda oldukları müddetçe işçi sınıfı aleyhine uygulamalar geliştirmiş hükümetlerin desteklenmemesi çağrısında bulunur..."

Aslında delegelerin aldığı bütün kararlar üzerine uzun uzadıya değerlendirmeler yapılabilir. Ancak bu kısa yazıya tüm eleştirileri koymanın gereği yok. Yazımızı seçimlerin sonucu ile bitirelim.


Görünen tablo

Yukarıda aktardığımız kararlar arasında iyisi var, yetersizi var, ilk kez uygulanacak olanı var, sendikaların önünü açacak olanı var. Ancak, kararların, durum tespitlerinin kağıda dökülmesinden daha önemli olan şey, bunların hayata geçirilmesidir. Sendikalar, tarihe not düşmekle yetinecek örgütler olamazlar. İşçi sınıfının mücadele örgütü olan sendikaların aldıkları kararların takipçisi olması, bu kararlar için bütün örgütü harekete geçirmesi gereklidir. Kendi örgütleri yetmez, diğer sendikalarla da ortaklaşacak yollar, yöntemler bulmaları görevleri arasındadır.

Şimdi, böylesine ileri kararlar alan delegasyonun, yönetime AKP'lileri, MHP'lileri getirmesi nasıl açıklanacak. Yeni gelenlerin şubelerindeki sendikal faaliyetleri kendi ideolojilerinin sınırlarını aşacak kadar işçi mücadelesi içeriyor olsa, bir nebze anlaşılabilir; ama hiç de öyle bir durumun olmadığı Petrol-İş dünyasına yakın olanlarca biliniyor.

Seçimleri kaybeden veya kazananlara bakınca, solun ve sağın iki ayrı liste yaptığı ve öyle yarıştığı bir ortam akla gelmesin. Her iki tarafta da kendini "solcu" veya "sağcı" olarak tanımlayanlar yer alıyordu. Ülkücüler de, solcular da, Kürt hareketine mensup olanlar da paramparça oldular. Hiç birinin kime niçin oy verdiğini anlamak mümkün değil. Ortada bahsedilen bir program yok. Bir ilkeler dizisi yok. Şubelerin yeniden yapılandırılması ortada yok. Her dönem milyonlarca liraya mal olan sendikacıların hizmet tazminatını gündeme getirmek yok.

Ne var? O gitsin, ben geleyim. Niçin? Öylesine işte.

Aldığı kararlarda, yaptığı tüzük değişikliklerinde bu kadar sistemli ve ilkeli olmayı başaran delege yapısının, icracı kurul üyelerini seçerkenki bu tutumlarını açıklayacak tek şey, ilkesizlik ve bencilce kendi çıkarını düşünmekten başka bir şey olamaz.

Petrol-İş, her şeye rağmen delegasyon içinde solun ağırlığını koruduğu nadir sendikalarımızdan biridir. Ancak, sol ortak bir yapıyla, sağın o veya bu renginden destek alarak da olsa yönetime gelmeyi başaramadı. Onun yerine, sol delegasyon kendi arasında herhangi bir bütünlük sergilemeden, esen rüzgâra göre, kişisel beklentilerine göre karar almayı tercih etti.

Umut ediyoruz ki, bir sonraki seçimlerde, solcular, bir kesim solcunun uzak durmayı tercih etmesinden dolayı, artık solculardan daha ayrı durmayı tercih eden Kürt hareketi ve demokrat unsurlar, sağduyunun sesine kulak verirler ve çok daha ilkeli, kalıcı birliktelikler gerçekleştirmeyi başarırlar. Aksi takdirde, adım adım mücadeleci sendika Petrol-İş'in de, sağcıların, aynı zamanda hükümetin, dümen suyuna girmeye başladığı gözlemek zorunda kalacağız.

Kongreye dair son bir notla bitirelim:

Kongrede konuştuğumuz delegeler, tüzük değişiklikleri arasına, merkez ve şube yönetimlerinin en fazla 3 dönem seçilebileceğine dair bir madde koydurtmaya çalıştıklarını söylediler. Ancak, bu hükmün şube başkanları ve merkez yönetimi tarafından kabul edilemediği için gündeme getirilemediğini belirttiler!

Sırf bu tüzük değişikliği önerisi bile, delegelerin iradelerini bağımsız olarak kullanabilmesi durumunda bir sendikada ne büyük değişiklikler yapılabileceğini göstermeye yeter sanırız.