12 Eylül için sosyalistler tarafından düzenlenen bir sempozyumda, bir sürü CIA ya da emperyalist vakıf kendilerini insan hakları savunucusu olarak sunuyorlar. Bu bir 12 Eylül hesaplaşması değil,
emperyalist sistemin meşrulaştırılmasıdır ki 12 Eylül darbesinin en önemli amaçlarından birisi bu idi.
İnternet gazetelerinden öğrendiğime göre, 17 Eylül günü Ankara'da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde Ankara Düşünceye
Özgürlük Girişimi tarafından bir sempozyum düzenlenmiş. Adı "İsmail Beşikçi ve Türkiye'de ifade özgürlüğü"
olan sempozyumun amacı 12 Eylül faşist darbesini 31. yıldönümünde
lanetlemek.
Sempozyumun açılış konuşması Ankara'ya Düşünceye Özgürlük girişimi adına, kendisi de 12 Eylül darbesinden sonra mesleğinden uzaklaştırılan ve yıllarca içerde yatan Sayın Fikret Başkaya tarafından yapılmış. Toplantıda moderatör, konuşmacı vb olarak katılan diğer sol demokrat aydınların listesi ise bir hayli uzun. Sibel Özbudun, İsmail Beşikçi, Temel Demirer, Şanar Yurdatapan, Onur Hamzaoğlu, Mesut Yeğen, Banu Güven, Kemal Göktaş vb. liste uzayıp gidiyor.
Bir de yabancı katılımcılar var. Mesela Freedom House'dan Eliza Young, İFEX'ten Annie Game, Article 19'dan Barbara Bukovska, Index on Censorship'ten Emily Butselaar, HRW'den Emma Sinclair-Webb de o gün panelist konuşmacı vb. olarak katılan insanlar. Paneli organize edenleri tebrik etmek lazım. Tek eksik Paul Henze, hani 12 Eylül Darbesi için ''bizim çocuklar yaptı'' diyen Amerikalı faşist. Ama n'aparsın adam ölmüş, ölmese belki onu da çağırırlardı.
Paul Henze 12 Eylül darbesinde CIA'nin Türkiye istasyon şefi idi ve doğrudan ulusal güvenlik şefi olan Zbigniew Brzezinski'nin yardımcısı idi. Freedom House, Zbigniew
Brzezinski'nin yöneticilik yaptığı vakıflardan birisidir ve ABD'nin psikolojik savaş vakıflarından birisidir.
Psikolojik savaş konusunda uzman olan Henze, 12 Eylül darbesinin mimarlarından birisidir. ABD yönetimi faşist darbeleri, emperyalist işgalleri
savunmak ya da en azından meşrulaştırmak için insan hakları, kalkınma, basın özgürlüğü vb alanlarında faaliyet gösteren birçok vakıf kurmuştur ve bu vakıfların tek amacı emperyalist politikaların, işgallerin, darbelerin meşrulaştırılmasını
sağlamak, bu konuda psikolojik bir savaş yürütmektir.
Ne yazık ki Türkiye örneğinde bu konuda oldukça başarılılar. Baksanıza solcu demokrat kişi ve kurumlar, 12 Eylül darbesinin en önemli bileşenlerinden olan ABD emperyalizminin psikolojik savaş
için kurulmuş vakıfları ile 12 Eylül anması için çalışıyorlar, onların gönderdiği kişiler bu toplantılarda konuşma yapıyorlar.
Freedom House'ın web sayfasına bile baksanız bu kuruluşun CIA'nın yan kuruluşlarından birisi olduğunu görürdünüz. Hadi oraya bakmadınız bari Sevgili Chomsky'ye sorsaydınız. O daha 1988'de Freedom House'ın CIA'nın ve ABD yönetiminin sağ kanadının (dikkatinizi çekerim Obama, Carter, Clinton vb de sol kanadı oluyor) propaganda aracı olduğunu söylüyordu
kitaplarında.
Freedom House bir CIA kuruluşudur, öyle ki CIA eski başkanlarından James Woolsey aynı zamanda Freedom House'un da geçmiş başkanlarından biridir. Geçmişte Freedom House'da yöneticilik yapan diğer ABD'li yöneticiler ise; Paul Henze'nin amiri Zbigniew Brzezinski, Samuel Huntington,
Donald Rumsfeld (Hani unutuldu ise diye söylüyorum kendisi Irak'ta bir milyondan fazla kişinin katledildiği savaşın mimarlarındandır), Steve Forbes, Jeane Kirkpatrick ve liste uzayıp gidiyor. Yani Freedom House ve CIA arasında sadece bir döner kapı
vardır. Bazen orada çalışırlar, bazen burada.
Freedom House 'ın şimdiki başkanı eski bir savunma bakanı olan William Taft. Kendisi ayrıca bir zamanlar ABD'nin NATO nezdinde temsilcisi idi. Yardımcısı Ruth Wedgewood ise ABD'nin Guantanamo cezaevi
yönetimini ve oradaki askeri yargılamaları savunan hesapta bir İnsan Hakları Uzmanı. Bir diğer yardımcısı Thomas Dine bir CIA kuruluşu olan Radio Free Europe'ın başkanı idi. Zaten Freedom House faaliyeti için gerekli paraların çoğunu (yüzde 70
seksenini) ya NDF'den ya da ABD'nin Dışişleri Bakanlığından alır.
Arkadaşlar Freedom House 12 Eylül darbesinin mimarlarının işlettiği bir psikolojik savaş vakfıdır. Bu
kişilerin ne işi var bu sempozyumda? Sempozyuma katılan diğer vakıflar da farklı değil. Human Rights Watch da bir CIA kuruluşudur. Asıl Adı Helsinki Watch idi ve SSCB'ye karşı propaganda aracı olarak kurulmuştu. HRW da aynı Freedom House gibi
ABD'li bürokratlarca yönetilir ve CIA'nın bir psikolojik savaş aygıtıdır.
NATO'nun Libya'yı işgali sırasında, işgali meşrulaştırmak için yoğun bir psikolojik savaş yürütüldü. Bu savaşın en önemli unsuru HRW idi. Örneğin Kaddafi'nin daha iyi ırza geçsinler diye askerlerine viagra dağıttığı, Afrikalı paralı askerleri kullandığı, sivil yerleşim yerlerini sırf bunlar muhalif diye bombaladığı
haberlerine meşruluk kazandırmak için HRW kullanılıyordu. HRW
bazı diğer vakıflarla beraber NATO işgalini meşrulaştırmak
için yalan haber yayan psikolojik savaş vakıflarından en önemlilerinden birisidir.
Freedom House ya da HRW gibi
örgütlerin başarılı şekilde faaliyet gösterebilmesi için
kamuoyu nezdinde meşruiyet kazanması gerekir. Yoksa dediklerine
kimse inanmaz. Bu yüzden bu vakıflar meşrulaşmak amacı ile dünyanın her tarafında milyarlarca dolar para harcarlar. 17 Eylül
sempozyumu bu savaş örgütlerinin meşrulaştırılması açısından
çok önemli bir olaydır, çünkü düzenleyenler solcudur. HRW'nin
böyle bir toplantıya çağrılması NATO'nun Libya'nın ırzına
geçmesini dolaylı olarak meşrulaştırmaktadır.
Article
19, Ford vakfı vb vakıflar yanında, İngiltere devletinden ve
Hollanda ve Norveç Dışişleri bakanlıklarından aldığı paralarla faaliyet yürütür. Doğal olarak parayı veren düdüğü
çalar. Article 19 batılı emperyalist devletlerin bir dış
politika aracıdır. Örneğin Julian Assange'ın ABD Dışişleri
Bakanlığı belgelerini sızdırdığından dolayı tutuklanması
gündeme geldiğinde Article 19 yöneticileri çare olarak kendilerinin kaleme aldığı ve ulusal güvenlik durumunda sansürü kabul eden Johannesburg kriterlerinin uygulanmasını istiyordu.
Index On Censorship diğerlerinden hiç de farklı
değildir. Daha Önce CIA ve MI5'ın ortaklaşa çıkardıkları
bir psikolojik savaş dergisi olan (dergi solcu olduğunu iddia ediyordu ama tek yaptığı SSCB'yi eleştirmekti) Encounter'ın editörü olan Stephen Spencer tarafından kuruldu. Encounter'ın bir CIA dergisi olduğu açığa çıkınca dergi hızla popülarite
kaybetmişti. Kendisi de eski bir solcu Olan Spencer daha sonra Index On Censorship'i kurdu.
Bazen duygularımı ifade etmek için söyleyecek kelime bulamıyorum. 12 Eylül için sosyalistler tarafından düzenlenen bir sempozyumda, bir sürü CIA ya da
emperyalist vakıf kendilerini insan hakları savunucusu olarak sunuyorlar. Bu bir 12 Eylül hesaplaşması değil, emperyalist sistemin meşrulaştırılmasıdır ki 12 Eylül darbesinin en önemli amaçlarından birisi bu idi.
Ahmet Kaplan / 19 Eylül 2011 tarihli sendika.org sitesinden alınmıştır.