Türkiye komünist-sosyalist hareketinin önderlerinden, birinci Türkiye İşçi Partisi'nin son genel başkanı, ikinci Türkiye İşçi Partisi'nin kurucu genel başkanı, Barışseverler Cemiyeti'nin kurucusu Behice Boran'ı 10
Ekim 1987'de kaybedişimizin 24. yılında anıyoruz.
Behice Boran 1 Mayıs 1910'da Bursa'da doğdu. 1931'de İstanbul Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'ni
bitirdi, bir süre öğretmenlik yaptı. 1934'te Amerika'ya gitti,
yüksek öğrenimini Michigan Üniversitesi'nde tamamladı. Bu
üniversitede sosyoloji doktorasını bitirdikten sonra 1939'da
Türkiye'ye döndü ve Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Sosyoloji bölümüne doçent olarak atandı.
1942 yılında Türkiye Komünist
Partisi'ne üye olan Behice Boran, partinin o dönemdeki legal
yayınları Yurt ve Dünya ile Adımlar dergilerini
çıkartanlardan biriydi.
Behice Boran, 4 Aralık 1945'te Tan
Matbaasını sivil polislerin ve faşist gençlerin öncülüğündeki
kışkırtılmış bir kalabalığa yıktıran CHP yönetimi
tarafından 15 Aralık 1945'te, Pertev Naili Boratav ve Niyazi
Berkes'le birlikte üniversitedeki görevinden alındı. Gelgitli bir
yargılama süreci sonunda beraat ettiği hâlde, 5 Temmuz 1948'de
kadrosu iptal edilerek üniversiteyle ilişkisi kesildi.
Behice Boran, 14 Temmuz 1950'de
kurulan Barışseverler Cemiyeti'nin başkanlığını üstlendi. 14
Mayıs 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti hükümeti 25 Temmuzda
Amerikan emperyalizmi safında Kore halkına karşı savaşmak üzere
Kore'ye asker gönderme kararını verince, dernek, bir bildiriyle bu
kararı protesto etti. Behice Boran ve dernek yönetiminde yer alan
arkadaşları tutuklandı ve 15 aya hüküm giydi.
1962 yılında TKP'nin desteklediği
legal sosyalist Türkiye İşçi Partisi'ne üye olan Behice Boran,
1965'te Urfa milletvekili seçildi. TİP'in 1970'te yapılan 4.
kongresinde genel başkan seçildi. 12 Mart 1971 faşist darbesiyle
TİP kapatıldı ve Behice Boran tutuklanıp 15 yıla mahkûm edildi.
Hapiste iki buçuk yıl yattıktan
sonra 1974 affıyla serbest bırakılan Behice Boran, atılım kararı
alarak ülkede bizzat örgütlenmeye başlayan TKP'den bağımsız
olarak TİP'i yeniden örgütlemeye girişti. 1975'te ikinci kez
kurulan TİP'in başkanlığına getirildi. TKP'nin ülke çapında
işçi sınıfı hareketi ve dostları arasında kitleselleştiği bu
dönemde, TİP'in gücü ve etkisi sınırlı kaldı. Ne var ki,
komünist hareketin bölünmüşlüğü, bağımsızlık, demokrasi
ve sosyalizm mücadelesinin genel etkisini azaltıcı bir rol oynadı.
İkinci TİP, 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle kapatıldı.
Yurt dışına giden Behice Boran,
1981'de faşist cunta tarafından yurttaşlıktan çıkarıldı.
Faşizme karşı Sol Birlik
çalışmalarında yer alan TKP ve TİP, 1985'ten itibaren
Gorbaçov'ların oportünist-likidatör "yeni politik düşünce"sinin
pençesine düştü. Nabi Yağcı ve Behice Boran, 7 Ekim 1987'de
bir basın toplantısı yaparak TKP ve TİP'in bu düşünceyi esas
alan bir program etrafında, Türkiye Birleşik Komünist Partisi
(TBKP) adıyla birleşmeye karar verdiklerini açıkladılar. Behice Boran, basın toplantısından üç gün sonra, 10 Ekimde Brüksel'de yaşamını yitirdi.
Oportünizme kapılan TKP ve TİP'i birlikte yok etme fırsatını yakalayan Turgut Özal yönetimindeki ANAP iktidarının, komünist kadroları aldatmayı amaçlayan açılımıyla cenazesi Türkiye'ye getirilen Behice Boran, 16 Ekimde Ankara'da Meclis önünde düzenlenen törenin ardından, 18 Ekimde
İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi. 16 Kasım 1987'de de, Nabi Yağcı ve Nihat Sargın, "legale çıkmak için" ülkeye döndüler, alelacele hapse atıldılar. Üç yıllık bir
uğraştan sonra serbest kaldılar ama bu arada likidasyon kapanına sıkıştırılan Türkiye komünist hareketi ağır bir bunalıma itilmiş, yasal olarak kurulan TBKP bile kapatılmıştı.
Tarihin en büyük karşıdevrimini
gerçekleştirerek sosyalist sistemin yıkılmasına, dünya komünist hareketi ile ulusal kurtuluş hareketlerinin kargaşaya sürüklenmesine yol açan "yeni politik düşünce"nin gerici ve karşıdevrimci niteliği kısa süre içinde anlaşıldıysa da, büyük insanlığa verdiği çok yönlü zarar hâlâ giderilmiş değil. Hatta, kapitalist dünyayı saran ekonomik soykırım politikaları, sömürgeciliğe geri dönüşü amaçlayan emperyalist işgaller furyası, bu zararın katlanarak devam ettiğini gösteriyor.
Behice Boran, yaşamı boyunca devrim ve sosyalizm idealine bağlı kaldı, antikomünizme ve antisovyetizme karşı koydu, emperyalizme ve kapitalizme karşı bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde militanca yer aldı. Ne var ki, TİP'teki pratiğinin de gösterdiği gibi, Behice Boran, burjuva legalizmini ve parlamentoculuğunu mutlaklaştırıyor, legalizmi ve parlamentoculuğu aşan tutarlı bir sosyalizm kavrayışından uzak duruyordu. İşçi sınıfının ve emekçi kitlelerin seferber edilmesini amaçlayan kapsamlı bir politik çizgiden, her şart altında mücadeleyi sürdürebilecek kalıcı ve esnek bir örgütlenme anlayışından yoksundu. Legalist ve parlamentarist hayalleri Gorbaçov'un likidasyon çizgisine kapılmasını kolaylaştırdı, bu çizginin kapitalist gerici içeriğini maalesef teşhis edemedi.
Yoldaşımız Behice Boran'ın devrimci yaşamından, ciddi hatalarından da ders çıkararak, esinlenmeye devam edeceğiz. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.